Şeyhülislam Yahya

Şeyhülislam Yahya

İstanbul'da 1561 yılında doğdu. Babası III. Murat devrinde şeyhülislamlık yapmış olan Bayramzade Zekeriya Efendi’dir. Babasının adı dolayısıyla Zekeriyâzâde Yahyâ Efendi olarak da bilinmektedir.

Medrese eğitiminden sonra, devlet görevinde hızla yükseldi. Babası ile birlikte hacca gitti. Döndükten sonra Atik Ali Paşa Medresesi, Haseki Sultan Medresesinde müderrisliğe atandı. İstanbul'da daha başka medreselerde müderrislikten sonra Halep Kadısı tayin olunup İstanbul'dan ayrıldı. Sonra sırasıyla Şam, Bursa ve Edirne kadılığı görevlerini ifa etti. Kasım 1603'te İstanbul kadılığına atandı; ertesi yıl azlolunduysa da Aralık 1605'te Anadolu kazaskerliği görevine atandı; sonra da Nisan 1606-1607'de Rumeli kazaskerliği yaptı. Rumeli kazaskerliği görevini Ocak 1610-Şubat 1611 döneminde ikinci kez ve 1617-1619 döneminde üçüncü kez ifa etti.

Sultan I. Mustafa'nın ikinci sultanlığının son yılında 1622'de ilk defa şeyhülislamlık makamına getirildi. Bu arada I. Mustafa'nın ikinci defa saltanatı sırasında Sadrazam olan Mere Hüseyin Paşa'nın azledilip edilmemesi meselesine karıştı. Bir yıl sonra yeni sadrazam olan Kemankeş Ali Paşa ile geçinmediği için bu makamdan azledildi.

İki yıl sonra 1624'te Sultan IV. Murad'ın velayet altında olduğu devirde ikinci defa şeyhülislamlık makamına atandı ve 7 yıl bu makamda hizmet etti. 7 Şubat 1632’de Sadrazam Hafız Ahmed Paşa aleyhinde yapılan komplolar sonucu ortaya çıkan kargaşalıkta binlerce kişi Topkapı Sarayı'na yürüdü ve aralarında Şeyhülislam Yahya Efendi'nin ismi de bulunan 17 kişilik bir listeyi idam edilmeleri isteği ile padişaha sundular. Şeyhülislam Yahya Efendi görevinden çekilmek zorunda kaldı. Fitne durulduktan sonra Sultan IV. Murad, şaire iltifat ederek müftülük teklif etti. Ardından üçüncü defa şeyhülislamlık makamına atandı ve bu kez ölümüne kadar bu makamda kal.

Şairlikle ilgilendi gazel yazmada ustalaştı. Dili zarif ve temiz, hayali zengin, ifadesi ince ve nükteli bir şairdir. Sanatlara düşkün değildir. Âşıkane, kalenderane, rindane ve bazen şuh bir edası vardır. Gazelde rubai veznini kullanan ilk şairdir. Zamanının şairleri, Nef'i, Şerif Sabri ve Naili Kadim onu ve sanatını övdü. Yine de Nef’i ile çoğu zaman karşılıklı hicviyeler yazdılar.

1644 senesinde, İstanbul’da vefat etti.

Eserleri:

1) Divan: Biri naat olmak üzere altı kaside, bir sakiname, bir tahmis, dört yüz elli gazel, on altı tarih, on bir kıta, dört rubai, on altı nazm ve altmış dört beyit bulunmaktadır.

2) Ta’lîku Şerhi Câmi’i’d-dürer: Muhsin-i Kayserî’nin Câmi’u’d-dürer adlı eserine kendisinin yazdığı şerhtir.

3) Tahmîsü Kasîdeti’l-bürde: Kasidesine yaptığı tahmislerden oluşmaktadır.

4) Nigâristân Tercümesi: İranlı şair Sadi-i Şirazi’nin Gülistân’ına nazire olarak yazdığı Farsça Nigaristan’ının çevirisi olup nazım-nesir karışık eseridir.

5) Fetâvâ-yı Yahyâ Efendi: Şeyhülislam iken verdiği fetvalarından oluşmaktadır.

6) Sâkînâme: Divan’da da yer alan mesnevi tarzında yetmiş yedi beyitlik tasavvufi bir eserdir. Arapça, Farsça bazı şiirleriyle dini ahlaki konularda manzum, mensur Arapça risale, haşiye ve takrizleri de bulunmaktadır.

Kaynak: Ahmed Refik, Âlimler ve Sanatkârlar, Ankara: 1980, Kültür Bakanlığı Yayınları.