Deniz Kızı Eftalya
1891’de İstanbul’un Büyükdere semtinde doğdu; 15 Mart 1939’da aynı şehirde öldü. Jandarma yüzbaşısı Yorgaki Efendi’nin kızıdır. Babası musikisever bir insandı; evine gelen konuklar için saz çalar, genç Eftalya da babasının sazı eşliğinde şarkı söylerdi. "Deniz Kızı" lakabının ilginç bir hikayesi vardır. Eftalya Hanım genç kızlığında sıcak yaz gecelerinde bazen babasıyla, bazen de tek başına, Büyükdere’den sandalla denize açılırdı. "Mehtabiye" denilen musikili Boğaz gecelerinin bu yüzyıldaki bir uzantısı sayabileceğimiz bu sandal safalarında Eftalya gece boyunca şarkılar söylerdi. Halk gece karanlığında yüzünü göremediği, sadece sesini uzaktan duyabildiği bu esrarengiz genç kıza "Deniz Kızı " adını takmıştı. Aleko Bacanos’un "Gel ey denizin nazlı kızı " sözleriyle başlayan çok ünlü acemaşiran şarkısı Eftalya için bestelenmiştir.Eftalya Hanım "Deniz Kızı" adıyla ünlendi, Galata’nın çalgılı kahvelerinde bu adla sahneye çıktı. İlk plakları şarkı ve türkü formlarındadır. Bunlar belirli bir icra zevkini yansıtan plaklardır. Eftalya, daha çok kantocuların mekanı olan Galata kahvelerinde de büyük ihtimalle bu tür ezgiler okuyordu. Çünkü, o dönemin kantoculari arasında Eftalya adı hiç geçmez. İlk plaklarını, 1923-1926 yılları arasında Fransa’da Pathé şirketi adına kocası kemani Sadi Bey’le [lşılay] birlikte doldurdu. Eftalya Hanım o yıllarda Avrupa’da konserler de vermiştir, bu konserler dizisini daha sonra Ortadoğu ülkelerinde de sürdürmüştür.
Eftalya plaklarıyla ününü İstanbul dışına taşımıştır. Deniz Kızı efsanesi uzun yıllar bu plaklarla canlı kalmıştır. Cumhuriyet döneminde çok sayıda plak okuyan Eftalya, Darülelhan adına plak dolduran tek gayrimüslim okuyucudur. Kocasının iyi bir eşlik sazendesi olması Eftalya’nın sanatını geliştirmesine yardım etmiştir. Nitekim, sahne çalışmaları her zaman için seviyesini korumuştur. Deniz Kızı Eftalya sahnelerin ilk assolisti sayılabilir.
1927’de İstanbul’da faaliyete geçen Columbia plak şirketinin yayımladığı ilk plaklar Darulelhan kayıtlarıdır. Darulelhan yetkilileri çıkarmayı düşündükleri plaklar için Columbia ile işbirligi etmişlerdi. Bu kurumun Anadolu’dan derlediği halk ezgilerinin plaklara okunması derleme çalışmalarının son aşamasıydı. Bu plaklar ticari ve ticari olmayan kayıtlar olarak iki grupta toplanmıştı. 100 dolayındaki plak Columbia etiketiyle piyasaya verildi. Bu plakların 56 sı türkü plaklarıydı, bunların da yarıya yakın bir kısmını Tamburacı Osman Pehlivan’ın tamburası eşliğinde Eftalya Hanım okumuştu. Kimi plaklarda da Darülelhan Saz Heyeti sanatçıya eşlik etti. Bu plakların hiçbirinin etiketine Eftalya adı yazılmamıştır. Bunun gerçek nedenini bilemiyoruz. Bazı plaklarda da sadece "soprano" kaydı vardir. Deniz Kızı Eftalya gene aynı yıllarda " ....Hanım" adı altında gene aynı şirket için en az 11 plak doldurmuştur. Şirketin bu plakları isimsiz olarak piyasaya sürmesi Eftalya Hanım’ın gayrimüslim oluşuna bağlanabilir. Columbia yöneticileri sanatçının adnı ticari kaygılarla gizlemiş olabilirler. "Sultaniyegah" makamının "milliyegah" a çevrildiği bir ortamdı bu. Eftalya Hanım Atatürk’ün huzurunda şarki söyleyip onun sevgisini ve övgüsünü kazanınca. 1930’dan itibaren doldurduğu Columbia plaklarında adını artık gizlememiş; Yesari Asım’ın Refik Fersan’ın ve Sadettin Kaynak’ın şarkılarını "Deniz Kızı Eftalya Sadi Hanım" adıyla yayımlamıştır; tıpkı Pathé plaklannda oldugu gibi.
Eftalya Sadi Hanım 1934’te artık Sahibinin Sesi okuyucusudur. Bu şirketin 7 nolu kataloğunda bir fotoğrafı da vardır. Katalogda musikiseverlere Eftalya Hanım şöyle tanıtılıyor;
"Deniz Kızı Bayan Eftalya Sadi’yi musiki aleminde tanımayan hemen hiç kimse yok gibidir, muhteşem ve kudretli sesiyle senelerden beri musiki erbabını peşinden sürükleyen ve hala bugün bile sanat sahasında aynı zevk ve lezzetle dinlenen Deniz Kızı daima okuyor ve alkışlanıyor, o bu sifatı çocukken kazanmıştır. Pederi çok musiki meraklısı idi. Mehtaplı gecelerde boğazın binbir gece masallarını yaşatan sahillerinde saz alemi yapılırdı. Bayan Eftalya o zaman şakrak ve gür sesiyle sakin suları dalgalandırır, kayalara çarpan nağmelerin akisleri dinleyenleri çıldırtırdı. Hayranları ona pek haklı olarak Deniz Kızı ünvanını verdiler. Birkaç sene evvel bayan Eftalya kıymetli sanatkarlarımkzdan Bay Kemani Sadi’yle evlenerek bu suretle sanatını dahi evlendirmiş oldu. Kendilerinden daha çok büyük muvaffakiyetler bekleriz."
Eftalya Hanım’ın Sahibinin Sesi repertuarı daha çok o dönemin zevkine göredir. O yıllarda daha çok sahne çalışmalarına yöneldiği, plak çalışmalarını ise ikinci plana ittiği anlaşılıyor. Eftalya Hanım’ın, Hikmet Feridun Es’in 1933’te yayımladıği söyleşide Deniz Kızı efsanesini adeta yıkmak istercesine, sıradan bir ev kadını izlenimi uyandırmaya çalıştığını görüyoruz. Çamaşırı ütülerken, ev işlerinden söz ederken, çok sevdiği yassı kadayıfı yerken yirmi-yirmibeş yıldır taşıdığı efsanevi kimliğinden sıyrılarak farklı bir kimilik çizme gayreti içinde görünüyor. O yıllarda artık bir sahne okuyucusunun ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaştığı için muhtemelen gündelik hayattaki kişiliğiyle de tanınmak istemiş olabilir.
1936 Ağustos’unda Şirket-i Hayriye Boğaziçi’nde bir "mehtabiye" düzenlemişti. Bu deniz gezintisi bir bakıma efsanevi şarkıcı için düzenlenen bir şükran gecesi, bir jübileydi. Bir sal üzerinde göz kamaştırıcı derecede suslü bir sahne hazırlanmış; bir saz heyeti bir zeybek takımı ve Şehir Tiyatrosu aktörlerinden Hazım Körmükçü bu salda yerlerini almışlardır. Tam dört Şirket-i Hayriye vapurun donatıldığı 4 Ağustos gecesinde İstanbullular 375 kuruş karşılığında bu vapurlara doluşmuşlardı. Vapurlar Bebek’ten hareket etmişlerdi. Boğazın yaşadığı en şenlikli gösterilerden biri olan bu mehtabiyenin uğrakları olan iskeleler, Kanlıca, Yeniköy, Beykoz ve Büyükdere’ydi. Vapurlara binemeyenler ellerinde renk renk fenerlerle vapurları kıyıda karşılayarak eğlenceye katılmışlardı.