Abbaskulu Ağa Bakınhanov
Abbaskulu Ağa Bakıxanov, (Baki/Amirhacıyan, 21 Haziran 1794 Vadiyi -Fatirne, Mekke ile Medine arasında, 1846)
Şair, dilci, tarihçi, filozof, Azerbaycan’daki eği-timcilik hareketinin önderlerinden biridir. 21 Haziran 1794’te Baku yakınlarındaki Amirhacıyan köyünde doğdu. Babası II. Mirze Mehemmed Han 1781-1791 yıllarında Baku ham olmuş ve kardeşinin iktidarı ele alması nedeniyle hanlıktan uzaklaştırılmıştı. Abbaskulu Ağa’nm dördüncü dedesi Dergehkulu Bey, Baku Hanlığının kurucusuydu. Bu yüzden de aile Bakıhanov soyadını taşıyordu. Annesi Sofiya Hanım asil bir Gürcü ailesindendi.
İlk tahsilini Bakü’de, özel öğretmenlerden almış, Fars ve Arap dillerini, İslam hukuku ve tarihini öğrenmeye başlamıştı. 1806’da babası Küba bölgesinin yönetimine tayin edildikten sonra aileleri Küba şehrine göçmüş ve Abbaskulu Ağa tah-silini burada devanı ettirmişti. Özgeçmişinde yazdığı gibi, "Küba’ya göçen zamandan tam on yıl Arap dilinin ve bazı ilimlerin tahsiline Ömür ve emek serf etmişem. Maddi ve gayri sebeplerin mane olmasına bakmayarak bu müddetin erzinde ulûmda cüz’i bir şöhret kazanmağa qâdir oldum".
1819’da Kafkasya’nın başkomutanı general A.P.Yermolov’un daveti üzerine Tiflis’e yerleşmiş ve başkomutanlık nezdinde Şark dilleri mütercimi görevine tayin edilmişti. 1827-1829 yıllarında İran ve Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik görüşmelere katılmıştı. Bu yıllarda Rus Edebiyatının A.S.Griboyedov ve A.S.Puşkin gibi tanınmış simaları ile tanışmıştı. 1829’da Rusların Erzurum kü-tüphanelerinden götürdükleri kitapların ve elyazmalarmm listesini hazırlamış ve onların ilmî değerini de ortaya çıkarmıştı.
Şiir sanatına hayatının Küba döneminde başlamış, burada "Riyaz’ül-Âşikin" eserini 1819’da tamamlamıştı. Bu eser dini konudaydı ve Şiiliğin tebliğine, Şii ulularının ıstıraplarının tasvirine yö-nelmişti.
20. yılların sonundan itibaren ilmi araş-tırmalara da ilgi gösterir, Azerbaycan tarihini yazmak için malzeme toplar, aynı zamanda 183U’da onu bir dilci uzman olarak tanıtan "Kanun-i Kudsi" (Fars Dilinin Muhtasar Grameri) eserini ya-yınlatır.
1832’de Abbaskulu Ağa Bakınhanov, Bakü’de Azeriler için okul açmağa çaba gösterir ve söz-konusu okulun projesini Rus yöneticilerine takdim eder. Lakin Müslümanları çağdaş eğitimden ve resmî devlet görevlerinden uzak tutmayı tercih eden hükümet, bu projeyi desteklemez. Aynı yılda Kafkasya başkomutanı Baron Rozen’le münasebetleri son derece kötüleşmiş, Bakınhanov devlet hizmetinden istifa etmek ve kendisini tamamen edebî hayata ve ilmî araştırmalara vermek zorunda kalmıştır. Gereken izini almakta yardımcı olması için Kafkasya’nın eski başkomutanı, o dönemde Polonya yöneticisi olan Feldmareşal Paskeviç’in zi-yaretine gider. Kasım 1833’te Varşova’ya gelen Ba-kıhanov, Haziran 1834’e kadar Polonya’nın baş-kentinde yaşar, şehrin kültür hayatına katılır. Vaşrova’da, Fars dilinde yazdığı "Mişkat’ül-Envar (Nurlar Menbaı) eserini bitirir. Mesnevi türünde kaleme alınmış bu eserde milletlerin tarihinde ve oluşmasında eğitimin ve kültürün rolü üzerinde durulmaktadır.
Bir süre de Petersburg’da kaldıktan, maaşı ve görevi iade edilerek emekliye ayrılma izni aldıktan sonra, 1835’te Küba’ya döner. Babasının Ensar kö-yündeki malikanesine yerleşir ve ilmî-edebî faaliyetle meşgul olur. Onun "Tehzibül-ahlak", "Ki-babi Nesihet", "Kitabı Esgeriyye" vb. eserleri bu dönemde yazılmıştır. Küba’da yaşadığı yıllarda Ba-kıhanov, uzun zamandan beri üzerinde çalıştığı Azerbaycan tarihi ile ilgili "Gülistan-i İrem" eserini de 1841’de tamamlar. Fars dilinde yazdığı bu eseri Polonya şairi Tadeuş Lado Zablotski ile birlikte Rus diline çevirerek, Petersburg’da yayınlanması için uğraşır. Petersburg ilimler Akademisi uz-manlarının dikkatine sunulan araştırma, onlar ta-rafından değerlendirilse de, maddi destek bu-lamadığından yayınlanması gerçekleşmez.
Hayatının Küba döneminde Abbaskulu Ağa, burada "Gülüstan" adlı edebî bir meclis kurar. Büyük şehirlerden ve kültür merkezlerinden uzakta yaşamasına rağmen onun adı ve şöhreti Rusya’nın ve Batı’nm ilim adanılan arasında yeterince tanınmaktaydı. 1835-1841 arası Fransız sey-yah Graf Süzanne, Alman profesör Kari Koh, Rus tarihçisi profesör Berezin vb. uzmanlar Küba’da Bakıhanov’un misafiri olmuş, onun ilmî araştırmalarını ilmî ve edebî kişiliğini takdir etmişlerdir.
1841’de albay rütbesi ile yeniden Kafkasya başkomutanlığında askeri hizmete getirilen Bakıhanov, Tiflis’e göçer. Lakin ilmi ve edebî hayattan da uzak kalmaz. O dönemde, Tiflis mek-tebinin Azerbaycan Türkçesi ve şeriat öğretmeni olan ünlü şair Mirze Şefi Vazeh’le birlikte burada "Divan-i Hikmet" edebî meclisini kurar. Sözkonusu meclisin toplantılarına katılan Alman şairi ve tercümecisi Fredrich Bodenştedt "Tausend und ein Taq im Orien" (Şarkta binbir gün) eserinde Ba-kıhanov’un edebî kişiliğine geniş yer ayırmıştır.
Bakıhanov’lar ailesi genellikle Rusya’ya meyilliydiler. Zira Rus yönetimi onun hanlıktan uzak-laştırılmış babası Mirze Mehemmet Han’ı yeniden iktidara getirmiş ve Küba yönetimine tayin etmişti. Abbaskulu Ağa’nm iki kardeşi Rus ordusunun generali, kendisi ve diğer bir kardeşi ise albayı ol-muşlardı. Lakin bu büyük aile içerisinden, ilk defa Abbaskulu Ağa Ruslarla işbirliğine girdiğinden derin bir pişmanlık yaşamış ve 1846’da günahlarından arınmak için Mekke yolculuğuna karar vermişti. 1846 yılının Mart ayında Tiflis’ten ayrılmış, Nisan ayını Tebriz’de, Mayıs ve Haziran aylarını ise Tahran’da geçirmişti. Daha sonra İstanbul’a gelmiş, burada Osmanlı sultanı I, Ab-dülmecid tarafından kabul edilmiş ve Arap dilinde, gök cisimlerine dair yazdığı "Esrar’ül-Melekut" eserini sultana takdim etmişti. Sultanın emri ile bu eseri Heyatizâde Seyid Şerif Efendi Türkçe’ye çevirmiş ve 1848’de İstanbul’da
"Efkar’ül-Ceberut" adı altında kitap halinde yayınlatmıştı. Kitaba yazarın özgeçmişi de eklenmişti.
İstanbul’dan Kahire’ye, oradan da Mekke’ye giden Bakıhanov, hac ziyaretini tamamladıktan sonra bir yıl daha Arabistan’da kalmak ve kütüphanelerde çalışmak için izin alabilmişti. Lakin veba hastalığına tutulan yazar Mekke ile Medine arasındaki "Vadiyi Fatime" denilen yerde Hakk’m rahmetine kavuştu ve orada da defnolundu.
Abbaskulu Ağa Bakıhanov’un eserlerini ilmî ve bedii olarak iki kısma ayırmak mümkündür. İlmî eserleri tarihe, dilciliğe, astronomiye, coğrafyaya, ilahiyyat meselelerine, hukuka vb. alan-lara dair araştırmaları ihtiva etmektedir. Bedii eserleri ise Divan Edebiyatının hemen hemen bütün türlerini kapsayan Örneklerden ve bunların dışında nesir eserlerden oluşmuştur. Bakıhanov aynı za-manda dört dilde, Azerî Türkçesi, Arap, Fars ve Rus dillerinde yazmıştır. Özellikle, bedii eserlerini Azerî Türkçesi ve Fars, ilmî araştırmalarını ise Arap ve Rus dillerinde kaleme almıştır. İşlediği ko-nuların genişliği ve çeşitliliği açısından Bakıhanov’u tam olarak XVIII yy. Fransız an-siklopedistleri ile kıyaslamak mümkündür. Aynı zamanda o, Azerbaycan Edebiyatı tarihinde eski devrin son, yeni dönemin ise ilk büyük sanatkârı sayılmaktadır.
Eserleri: Kanun-i Kudsi, Tebriz, 1831 (Fars dilinde); Fars Dilinin Mühteser Grameri. Tiflis, 1841 (Rus dilinde); Efkarül-Cebarut, İstanbul, 1848; Gü-lüstan-i İrem, Bakı, 1926 (Fars ve Rus dillerinde); Gülüstan-i İrem, Bakı, 1951 (Azerî Türkçesine ter-cümesi); Bedii Eserleri, Bakı, 1964; Gülüstan-i İrem (Fars, Rus ve Azerî dillerinde, ilmî-tenkidi metin), Bakı, 1978; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1984. Nesihetler, Bakı, 1982; Esrarülmelekut, Bakı, 1985; Hind efsanesi, Bakı, 1957,1972,1991.