Abbas Sehhet
Abbas Sehhet, (Şamahı, 1874 - Gence, 1918)
Abbas Sehhet "Sehhet" mahlasıdır. Asıl adı ve soyadı Abbasqulu Mehdizâde) 1874’te Şamahı’da ruhanî bir ailede doğdu. Babası Molla Aliabbas mahalle okulunda öğretmendi. Sehhet ilk tahsilini babasından aldı. 15-16 yaşlarında şiir yazmaya baş ladı. İlk şiirleri genellikle taklitçi yöndeydi. Genç Abbas Sehhet, Şamahı muhitinin yetiştirdiği üstad şair Seyid Azim Şirvâni’nin üslûbunu taklid et meye çalışsa da pek başarılı olamadı. Bu yüzden, edebî bilgilerini artırmak amacıyla, Şamahı’lı Hacı Cabbar Sâbit’ten aruz dersi almaya başladı. 1892’de, Hacı Cabbar Sâbit’in tavsiyesi üzerine, tahsilini tamamlamak için İran’ın Horasan şehrine gitti. Bir yıl kadar çeşitli Horasan medreselerinde okuduysa da, aradığını burada bulamayacağını görüb, 1893’te Tahran’a gitti. Burada Tahran darülfünununa -"Medreseyi-Nizamiyyeyi- Nasiriyyeye"- dahil oldu, altı sene tıp tahsili yaptı ve darülfünunu hekim diploması ile bitirdi. Aynı zamanda ona naiblik rütbesi verildi.
Tahsilini bitirdikten sonra da İran’da yaşayan Sehhet, bir müddet İran hanlarından birinin saray hekimi olur. Han çok zayıf ve asabî bir insandır. Ciğerleri hasta olduğundan Sehhet ona tütün içmeyi yasaklar. Han ise buna kızarak hizmetçilerine hekimi dövmeleri emrini verir. Bu olaydan sonra İran’daki hayata dayanamayan Sehhet, 1899’da vatanına döner.
Lakin Şamahı’daki Rus yöneticileri Tahran Üniversitesi’nin diplomasını geçerli saymadıklarından hekimlikle meşgul olamadı. Bir müddet işsiz kaldıktan sonra Şamahı’daki Fen mektebinde Azerbaycan Türkçesi ve şeriat dersleri okutmaya başladı. Rus dilinde eğitim veren bu okuldaki Azerî çocukları ile meşgul olan Abbas Sehhet, yalnız dil ve şeriat dersleri vermekle yetinmedi, onların gözünü açmağa; onları Rus şovenizminin fitnelerinden haberdar etmeye çaba gösterdi.
1905 yılı ihtilâlinden sonra, kültürel hayattaki gelişme ve yenileşmeye katılanların ön sıralarında Abbas Sehhet de vardı. Bu devirde artık o, eski geleneksel şiirden uzaklaşmış durumdaydı ve şiiri, genellikle edebîyyatı yenileştirmek amacıyla mücadele ediyordu. "Başkadır, başka tekazeyi zaman, fikrimiz terbiyeyi milletdir, Kasdimiz millete bir hizmetdir" diye, kalem arkadaşlarını, edebiyatı milletin problemlerinin tercümanı yapmaya çağırıyordu. Bu açıdan Abbas Sehhet’in 1905 de "Hayat" gezetesinde yayınlanan "Teze şiir nasıl olmalıdır" makalesi bir edebî program karakterindeydi. Türk, Fars ve Arap dillerinin yanısıra, Rus ve Fransız dillerini de mükemmel bilen Abbas Sehhet, dünya edebiyatının Amir Hosrov Dehlevi, V.Hügo, I.V.Göte, M.Hauptman, A.K. Tolstoy, A.S.Puşkin, İ.A. Krılov, Alfred de Müsse vs. gibi yazarlarının eserlerini Azerî Türkçesi’ne çevirdi ve bu yolla yeni şiir örnekleri hakkında bir fikir vermeye çalıştı. 1905-1917 yılları arasında şiirleri, hikayeleri, makaleleri, tercümeleri "Hayat", "İrşad", "Molla Nasraddin", "Füyûzât", "Yeni Füyûzât", "Mekteb", "Debistan", "Açık Söz" ve başka gezete ve dergilerde yayınlandı.
Sehhet, aynı zamanda nesir ve dram eserlerinin de müellifidir. Onun "Neft Fontanı" (1912), "Yoksulluk Eyib Deyil" (1913) gibi dram eserleri, birinci cihan savaşındaki kaçakların acıklı hayatından söz eden "Karagünlü Helime" vb. hikayeleri vardır.
1912’de Sehhet İdil (Volga) nehri boyunca seyahate çıkmış ve bu seyahatten aldığı izlenimleri "İdil seyaheti" adlı eserinde dile getirmişti. Onun aynı zamanda "Ali ve Ayişe" adlı bir roman yazdığı hakkında kaynaklarda malûmat vardır. Lakin 1918’de Ermeniler büyük bir vahşilikle Şamahı kentini yakdıkları zaman Sehhet’in de evi yanmış ve onun elyazmaları mahvolmuştu.
Devamlı olarak Şamahı’da yaşayan Abbas Sehet, 1899-1917 yılları arasında kentin kültür hayatında önemli rol oynadı. Onun en yakın arkadaşlarından biri, Mirze Elekber Sâbir (1862-1911) idi. Sâbir’in ölümünden sonra Sehhet, onun ayrı-ayrı gazete ve mecmualarda yayınlanmış şiirlerini toplayarak 1912 ve 1914’te "Hophopnâme" adı altında kitap halinde yayınlattı. Bunun yanı sıra Sâbir’in şahsiyyeti ve sanatkârlığı üzerine değerli makaleler yazdı.
1917 ve 1918’de Bolşeviklerin ve Şaumyan’ın önderliğiyle, Ermenilerin Şamahı’da gerçekleştirdikleri talan ve vahşetlerden sonra her şeyini kaybeden Sehhet, ailesi ve binlerce Âzerî-Türk göçmenle birlikde evvelce Kürdemir’e, daha sonra ise Gence’ye çekilmek zorunda kaldı. 1918’de şair Gence hastahanesinde felç hastalığından öldü ve Gence mezarlığında toprağa verildi.
"Meslekim tercümeyi halimdir, Lütfi hak gayeyi- amalımdır" diyerek, sanatçı şahsiyyeti ile sanat gayesini özdeşleştiren Sehhet, XX. yy. Azerbaycan şiirinin yenileşmesinde, onun çağdaşlık, Türkçülük ve millîyyetçilik duygularıyla zenginleşmesinde önemli rol oynadı.
Eserleri: Yoxsulluq Eyib Deyil, Bakı, 1912; Neft Fantanı, Bakı, 1912 Meğrib Güneşleri, I-II hisse, Bakı, 1912; Sınıq Saz, Bakı, 1912; Cehalet Semeresi Yahut Bir Yetimin Xoşbextliyi, Bakı, 1914; Müntexabat, Bakı, 1928; Eserleri, Bakı, 1935; Seçilmiş Eserleri, 1938; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1950; Eserleri, 2 cildde, I-II c. Bakı, 1975-1976.