Abdullah Bin Musab

Abdullah Bin Musab


Abbasîler devri valilerinden, şair ve muhaddisdir. Aşere-i mübeşşereden Zübeyr Bin Avvâm’ın torunianndandır. "Aidü’l-kelb" lakabıyla da anılır. Babası Mus’ab, zühd ve takvâsıyla tanınan bir muhaddistir. "Köpek ziyaretçisi" mânasına gelen bu lakapla anılması, rahatsızlığı esnasında ziyaretine gelmeyen bir dostuna yazdığı şiirde, "Köpeğiniz dahi hastalansa yoklamayı ihmal etmezdim" diye sitem etmiş olması sebebiyledir. Hayatının ilk dönemlerine dair bilgi yoktur. Mûsâ Bin Ukbe, Hişâm Bin Urve ve Ebû Hâzim Seleme Bin Dfnâr’dan hadis rivayet etmiştir. Rivayet ettiği hadisleri yazmayıp ezberlemekle yetindiği için Yahya Bin Maîn ona fazla güvenmemiştir; buna karşılık Buhârî ile İbn Ebû Hatim onu tenkide tâbi tutmamışlardır. Babası ve Zübeyrîler’in ileri gelenleri, Hz. Hasan’ın torunlarından "en-Nefsü’z Zekiyye" diye bilinen Muhammed Bin Abdullah’ı önce Emevîler’e, daha sonra da Abbâsîler’e karşı giriştiği mücadelede fiilen desteklerken, kendisi de şiirleriyle bu harekete katıldı. Babası ve yakın akrabaları, Muhammed Bin Abdullah ile birlikte hayatlarını kaybettiler. Kendisi ise. Halife Mansûr’un duruma iyice hâkim olması ve siyasî karışıklıkların son bulmasına kadar gizlenmeyi başardığı için mutlak bir ölümden kurtuldu.

Şairliği yanında iyi bir hatip ve sohbet adamı olan Abdullah, Abbasî halifelerinden Mehdfnin yakın ilgisini kazandı ve has nedimlerinden biri oldu. Bu sebeple kendisine Yemâme valiliği verildi (784). Ancak halifenin sohbetinde bulunmayı valiliğe tercih ederek kısa bir süre sonra tekrar saraya döndü. Daha sonraları Hâdî ve Hârûnörreşîd’in de nedimi oldu. Hârûnürreşîd onu Medine’ye vali tayin etme hususunda ısrar edince, kendisine gönderilen emirlerden dilediğini uygulamak şartıyla bu görevi kabul etti. Bir müddet sonra Yemen valiliği de uhdesine verildi. İbn Kesîr’in de belirttiği gibi bu görevi adaletle yürütmesine rağmen, ağır sorumluluklar yüklenmeyi sevmeyen, nüktedan, başına buyruk ve hür olmaktan hoşlanan tabiatı sebebiyle tekrar Hârûnürreşîd’in yanına döndü. Halifenin huzurunda muhtelif kimselerle, bilhassa Muhammed Bin Abdullah’ın kardeşi ve onun mücadelesini sürdürdüğü için yakalanıp hapsedilen Yahya Bin Abdullah ile münazaralar yaptı. Halifelerden gördüğü aşın müsamaha ve yakınlıktan dolayı gurura kapıldığı, zaman zaman Emevîler’i, Hz. Ömer ve Ali soyundan gelenleri rencide edecek şiirler söylediği, böylece onların da kendi soyuna dil uzatmasına meydan verdiği, bu sebeple çoğu zaman kötü durumlara düştüğü rivayet edildiği gibi, Hz. Ali’ye saygılı olduğuna ve Kureyşliler’e iyidavrandığına dair rivayetler de vardır. Bağdat sarayında Medineliler’in hukukunu savunduğu için İmam Mâlik Bin Enes tarafından "mübarek" diye medh edilmesi. İmam Şâfiînin yakın dostu olması, kaynaklarda lehinde kaydedilmiş hususlardır. Abdullah Bin Mus’ab, Hârûnürreşîd ile yaptığı bir yolculuk sırasında 184 yılının Rebîülevvel ayında (Nisan 800), yetmiş yaşlarında iken Rakka’da vefat etti. Oğullarından biri, Kitaba Nesebi Kureyş müellifi Mus’ab, diğeri de iki yıl Medine valiliği yapan Bekkâr’dır.

Bugün muhtelif eserlerde dağınık bir halde bulunan şiirlerini toplayan bir divanından söz edilmekle beraber, bu divanın günümüze kadar geldiği bilinmemektedir. Bundan dolayı, ona ait olup da başka şairlere nisbet edildiği söylenen bazı şiirlerin gerçek sahiplerini tayin edebilmek mümkün olmamaktadır.