Abdurrahman Bin Rüstem

Abdurrahman Bin Rüstem


Aslen İranlı olup Tunus’ta doğdu. Babasını küçük yaşta kaybettiği için üvey babasının yanında büyüdü. Daha sonra onunla birlikte Kayrevan’a giderek oraya yerleşti. Kayrevan’da Haricî görüşlerini benimsedi ve İbâzîler’in "hameletü’l-ilm" adını verdiği beş dâîden biri olarak propaganda maksadıyla Basra’ya gitti. İbâzîler’in önde gelen simalarından ve Basra’daki İbâzî cemaatinin lideri olan Ebû Ubeyde tarafından Mağrib’e gönderildi. İbâziyye’nin İfrîkıyye’deki ilk dâîsi olan Ebü’l-Hattâb Abdüla’lâ Bin Semh el-Meâfirî, 757 yılında İbâzî imamı olarak biatları kabul ettikten sonra Abbasî hakimiyetindeki Trablus üzerine hücum ederek şehri ele geçirdi. Daha sonra sırasıyla Kâbis ve Kayrevan’a hâkim oldu ve Abdurrahman Bin Rüstem’i Kayrevan’a vali tayin etti (758).

761 yılındaki Abbasî istilâsından hemen sonra Süfriyye Hâricîleri’ne mensup liderlerin önderliğinde Benî İfren kabileleri Kuzeybatı Cezayir’de büyük bir nüfuz kazandılar. Bu kabileler Arap fetihleri sırasında Trablus’ta bugün Yatıran denilen yerdeydiler. Arap fetihleri sebebiyle batıya doğru göç ederek Avrâs bölgesinde yerleştiler. Fakat bu kabilenin bir kolu her nasılsa Trablus’ta kalarak İbâzî fikirlerini benimsemişti. Arap istilâsı bir grup İbâzi Berberi kabileyi Trablus ve Güney Tunus’tan Cezayir’e göçe zorladı. Aynı şekilde Benî İfren de Avrâs’tan Kuzeybatı Cezayir’e göç etmek mecburiyetinde kaldı. Mağîle adlı başka bir Berberi kabilesi tarafından desteklenen Benî İfren, Cezayir’deki Abbasî hâkimiyetine karşı en kuvvetli muhalif güç olarak ortaya çıktı. Bu gelişmeler üzerine Halife Ebû Ca’fer el-Mansûr, Muhammed Bin Eş’as el-Huzâfyi Mısır valiliğine tayin ederek bölgedeki İsyanları bastırmasını istedi. 0 da Avvâm Bin Abdülazîz el-Becelfyi İfrîkryye’ye gönderdi. İbâzîler’in İfrîkryye’deki imamı Ebü’l-Hattâb, Abbasî kuvvetlerine karşı harekete geçti ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Muhammed Bin Eş’as gönderdiği ikinci ordunun da yenilmesi üzerine bizzat sefere çıktı ve çetin bir savaştan sonra Ebü’l-Hattâb’ı mağlûp ederek Kayrevan’a girdi (761). Abdurrahman Bin Rüstem. Muhammed Bin Eş’as’ın eline düşmekten kurtularak ileri gelen bir grup İbâzî ile Cezayir’e çekildi ve Cebelicezzûl’a yerleşti. Buradaki faaliyetleriyle binlerce kişiyi etrafına topladı. Abbâsîler’in İfrîkryye valisi Ömer Bin Hafs Hezârmerd’in Kayrevan’ı boşaltması üzerine, Abdurrahman’a bağlı İbâzîler’le etraftaki diğer Hâricî-Süfrî Berberi kabileleri, İmâmü’d-difâ Ebû Hatim Ya’küb Bin Habîb el-Meizûzfnin emrinde Abbasîler’e karşı büyük bir isyan başlattılar (768). Ebü’l-Hâtim. İfrîkryye Valisi Ömer Bin Hafs’ı öldürmek suretiyle Tubne (Tobna) ve Kayrevan’ı Abbâsîler’in elinden aldı. Fakat Ömer Bin Hafs’ın yerine gönderilen Yezîd Bin Hatim, 60.000 kişilik büyük bir ordu ile İbâzîler’i Trablus yakınlarında bozguna uğrattı ve Ebû Hatim 9000 taraftarıyla birlikte öldürüldü (7 Mayıs 772). Bu mağlûbiyet, bazı İbâzîler’in Trablus ve Tunus’taki anayurtlarını terk ederek daha önce Ceza yir’e geç etmiş olan İbâzî Kabilelerine katılmalarına sebep oldu. Cezayir’de toplanan Berberîler, Trablus İbâzîleri’nin Abbasîler karşısında ikinci defa yenilgiye uğramalarından sonra Abdurrahman Bin Rüstem’in yanına giderek İmam Ebü’l-Hattâb’ın ondan memnun olduğunu, bu sebeple kendisini imam seçmek istediklerini söylediler. O da emirlerine itaat etmeleri şartıyla bu görevi kabul etti ve ittifakla imam seçildi. Böylece tarihe Rüstemîler adıyla geçecek olan hanedanın da temelleri atılmış oldu.

Abdurrahman’ın imam seçilmeden önce Cezayir’deki faaliyetleri hakkında bilinen tek şey, 15.000 İbâzî askerini Tubne’deki Abbasî karargâhına sevk etmiş olmasıdır. Onun imam’seçilmesiyle Cezayir Trablus’un yerini aldı ve İbâzî imamlığının merkezi oldu. Bu aynı zamanda Süftiyye ve Benî İften’in Cezayir’deki hâkimiyetinin sona ermesi demekti. Onlar söz konusu tarihten itibaren Abdurrahman ile akrabalık kurarak onun emrine girdiler. Kuzey Afrika İbâzîleri de onun etrafında toplandılar. Abdurrahman imam seçildikten kısa bir süre sonra, eski bir Roma yerleşim merkezi olan Tiart’e 10 km. mesafede Tâhert şehrini kurdu. Tâhert, imamın bulunacağı bir üs ve karargâh olarak düşünülmüş ve müstahkem surlarla çevrilmişti. Şehirde el-Ma’sûme adıyla bir de kale inşa edildi. Tunus ve Trablus’tan gelen birkaç İbâzî kabilesi de Tâhert civarına yerleştirildi. Daha sonra Levâte, Hevvâre, Zevâga, Matmata, Zenâte ve Miknâse kabilelerine mensup bazı gruplar da Tâhert çevresine yerleşmeye başladılar. Böylece Tâhert Kuzey Afrika İbâzîliği’nin merkezi, Abdurrahman da Tâhert İbâzî imamlarının ilki oldu.

Abdurrahman on bir yıl imamlık yaptıktan sonra öldü. Öleceğine yakın, ileri gelen kişileri ve âlimleri toplayıp kendinden sonraki imamı seçme görevini altı kişilik bir şûraya havale etti. Bu şûra Mes’ûd el-Endelüsîyi imam seçmeyi kararlaştırdı. Fakat o imam olmak istemediği için tekrar toplanıp Abdurrahman’ın oğlu Abdülvehhâb’ı imam seçtiler. Abdurrahman’ın devri huzur ve sükûn içinde geçti, zamanında hiçbir ayaklanma olmadı. O herkes tarafından sevilir ve sayılırdı. Darbımesel olacak kadar nezih bir hayatı vardı; aynı zamanda büyük bir âlimdi. Günümüze intikal etmeyen bir tefsiri ve hutbelerini topladığı bir mecmuası olduğu rivayet edilmektedir.