Ang Lee
23 Ekim 1954te Pingtung, Tayvanda dünyaya geldi. Geçim kaynağı tarım olan küçük bir kasabada, disiplinli ve klasik Çin eğitimi verilen bir evde büyüdü. Anne ve babası 1949daki Çin Sivil Savaşına katılmak için Tayvandan Çine taşınmışlardı. Babası tüm çocuklarına Çin kültürü ve sanatıyla ilgili bildiklerini özellikle kaligrafi sanatını öğretmişti.
Lee öğrenimine babasının da müdürü olduğu Tainan First Senior High Schoolda devam ediyordu. Üniversite sınavlarına 2 defa girmeyi denediyse de başarılı olamayan Lee, babasını hayal kırıklığına uğrattığı için 3 yıllık sanat eğitimi veren National Arts Schoola kaydoldu. Lee, 1975te okuldan mezun olduğunda babası profesör olmasını ve kariyerine okulda devam etmesini istiyordu. Bu sanatla ilgilenmek isteyen Leenin önünde büyük engeldi.
Askerliğini tamamladıktan sonra University of Illinoise yarım kalan tiyatro lisansını bitirmek için başvuran Lee, kabul edilince 1979da Amerikaya gitti. 1980deyse New York Universityye bağlı Tisch School of the Artsa kaydolarak masterını yaptı. Okulda Spike Lee ile aynı sınıftaydı ve Spikeın bitirme tezi olan Joe’s Bed-Stuy Barbershop: We Cut Heads filminin ekibinde çalıştı. Aynı zamanda Shades of the Lake isimli 16 mmlik kısa film de çekti. Tayvanda drama dalında en iyi kısa film ödülünü de kazanan Lee, 1982de tezi için hazırladığı 43 dakikalık Fine Line isimli yapımıyla NYU Student Film Festivalinde en iyi yönetmen ve en iyi film ödüllerinin de sahibi oldu.
Leenin bitirme tezi yetenek avcısı William Morris Agencynin de ilgisini çekmişti ancak buna rağmen yönetmen 6 yıl boyunca işsiz kaldı. Eşi Jane Lin moleküler biyolog olduğu için bu süre boyunca full time evde çalışıp Line yardımcı oldu. Ancak çift durum gereği ve ağır Çin geleneklerine göre baskı altında hissediyorlardı, yine de Lin, Leenin sinema tutkusuna anlayışla yaklaştı ve yönetmen yeni fikirler üretmeye ve senaryolar yazmaya devam etti.
1990 yılında Tayvan Government Information Office tarafından açılan senaryo yarışmasına Pushing Hands ve The Wedding Banquet isimli çalışmalarıyla katılan Lee, iki senaryosuyla da ödül aldı. Leenin başarısı film işiyle uğraşan ve bir stüdyonun genel müdürü olan Li-Kong Hsunun da dikkatinden kaçmamıştı. Li-Kong Hsu, Leenin farklı ve özgün stilinden oldukça etkilenmişti ve ilk yapıtı olan Pushing Handsi çekmesi için yönetmene teklifte bulundu.
1992de vizyona giren Pushing Hands, hem box officete hem de sinema otoritelerinde büyük ses getirdi ve Golden Horse Film Festivalden tam 8 ödülle geri döndü. Başarıdan ilham alan Hsu, Leenin ikinci senaryosunu da beyaz perdeye aktarmasını istiyordu ve The Wedding Banquet 1993te izleyiciyle buluştuktan hemen sonra Berlin Film Festivalinde altın ayı ödülüne layık görüldü. Ayrıca yabancı dilde en iyi film dalında Golden Globe ve Oskar ödüllerini de kazandı. Bu büyük başarılar, Leenin yıldız bir yönetmen olduğuna dair tüm inançları pekiştirdi.
Leenin ilk iki filmi Tayvan asıllı Amerikalılarla ilgiliydi ve Amerikada çekilmişlerdi. Hsu, yeni proje için Leeye Tayvanda çalışmayı teklif etti. Eat Drink Man Woman isimli film 1994te vizyona girdi ve yabancı dilde en iyi film dalında yine oskar, golden globe ve altın ayı ödüllerine layık görüldü.
Tüm prestijli ödülleri toplayan Leenin ilk 3 filmi ona Hollywoodun kapılarını açtı. 1995te Jane Austinın ünlü romanı Sense and Sensibility için kamera arkasına geçen yönetmen, Emma Thompson ve Hugh Grant gibi uluslararası başarıya sahip oyuncularla çalışma fırsatı buldu. En iyi uyarlama senaryo dalında oskar ödülü kazanan film, Leenin Hollywooda attığı adımı sağlamlaştırdı.
Sense of Sensibilityyi The Ice Storm (1997) ve Ride with the Devil (1999) filmleri takip etti.
2000 yılı yine çok önemli bir yapımla Leenin izleyiciyi buluşturacağı bir yıl olacaktı: Crouching Tiger, Hidden Dragon. Film tam 4 dalda oskarın sahibi olarak büyük sükse yaptı.
2001de Clive Owenlı oyuncu kadrosuyla Chosen ve 2003te ilk büyük bütçeli filmi Hulk için kolları sıvayan Lee, önceki filmlerinin başarısına paralel bir sonuç alamadı. Bunun üzerine erken yaşta emekli olacağını açıklayan Leeyi babası yeni filmler çekmesi için destekledi.
Yeni filminin düşük bütçeli ve bağımsız bir yapım olmasını isteyen Lee, Annie Proulxın Pulitzer Ödüllerinde finale kalan kısa hikayesi Brokeback Mountainı beyaz perdeye uyarlamaya karar verdi. İki erkek arasındaki aşkı konu alan yapım tartışmalı bir gündem yarattı ancak Lee, 3 dalda oskarın sahibi oldu ve film uluslararası bir başarı kazandı. Yönetmen halen post prodüksiyon aşamasındaki son filmi Lust ile ilgili olarak çalışmalarını sürdürmektedir.