Beyazıt Öztürk
12 Mart 1969 tarihinde, Bolu’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik-Heykel Bölümünü bitirdi. Radyo programcılığı yaptı. Ancak “r” harfini telaffuz edememesi nedeniyle, sunuculuk isteği reddedildi.
Arkadaşlarıyla birlikte “Gına” adlı mizah dergisi çıkardı. “Beyaz” takma adını ilk defa bu dergi için çizdiği karikatürlerin altında kullandı. Eskişehir’de iki heykel, iki seramik ve bir karikatür sergisi açtı.
Radyo Klas’tan gelen teklifi değerlendirerek “Gece Tavuğu” adlı radyo programını sundu. 1995 yılında kurulan Number One TV’ye geçerek burada bir süre televizyonculuk yaptı. 1996 yılında ise ülke çapında tanınacağı “Beyaz Show” adlı televizyon programını hazırlayıp sunmaya başladı.
Çocukluktan itibaren en büyük hayallerinden biri, içerisinde küvet bulunan bir eve sahip olmaktı. Beyaz Show programı için ilk sözleşmesini imzaladığında kazandığı para ile küveti olan bir ev aldı ve annesine hediye etti.
Televizyon oyunculuğuna 1992 yılında çekilmeye başlanan “Mahallenin Muhtarları” dizisiyle; sinema oyunculuğuna ise 1997 yapımı, başrollerinde Haluk Bilginer ile Türkan Şoray’ın yer aldığı “Nihavend Mucize” filmiyle başladı.
“Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” filmindeki rolüyle, 2008 yılında, 11. Sadri Alışık Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.
1999 yılında “Beyaz Türküler” adlı bir türkü albümü çıkardı.
23 yapımda rol aldı. Bazıları şunlardır:
Dansöz (2000)
Yedi Numara (televizyon dizisi, 2000)
En Son Babalar Duyar (televizyon dizisi, 2002)
Reyting Hamdi (televizyon dizisi, 2002)
Unutma Beni (televizyon dizisi, 2002)
Karım ve Annem (televizyon dizisi, 2004)
O Şimdi Mahkûm (2005)
Kurtlar Vadisi Pusu (televizyon dizisi, 2009)
Başrolde Aşk (2011)
Eyvan Eyvah 2 (2011)
Yalan Dünya (televizyon dizisi, 2011-2014)
Beyazıt Öztürk: “Ben doğdum. 12-13 yaşına kadar gayet normal bir baba, anne ve abi, aile ilişkisi içindeyken sağlık olarak. Babamın hastalığıyla beraber bir şeyle tanıştık hayatta. Hayatın böyle gitmediği ile tanıştık. Bir anda işlerin allak bullak olabileceğiyle tanıştık. O güllük gülistanlık hayatın arkasında bambaşka bir hayat yattığıyla tanıştık. Devasa bir babanın bir anda yatağa yatmasıyla tanıştık.”