Emanuel Karasu
1862de, Osmanlı Devletinin Selanik vilayetinde doğdu. Soyadı Carasso, Karaso, Karasso veya Karassu olarak da bilinmektedir. Şahsına ait bilgiler az, dağınık ve çeşitlidir. Osmanlıdaki adı Manuel Karasu Efendidir. Yahudi kökenli, tanınmış, tüccar bir ailenin oğludur. 1492’de İspanya’dan sürülmüş olan ve Sultan II. Bayezidin izniyle Selânik’e yerleşen Sefarad Yahudilerindendir. Eşi Bella Karasudur. Çocuklarının sayısına ve isimlerine dair bilgiler çelişkilidir. Fakat edinilen bilgilere göre, kesin olmamakla beraber, Karasunun Frida, İda ve Nelly adında üç kızı; David, Albert ve Matteo adında da üç oğlu olduğu düşünülmektedir.Mesleği avukatlıktı. Selânik Üniversitesinde kriminoloji dersleri verdi. Sonra İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olarak siyasete atıldı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, Makedonya Risorta Mason Locasının himayesinde olan bir cemiyetti. Karasu bu locanın başındaydı. Mason locaları ve bazı gizli cemiyetler, Selânik’te, devrimci radikal görüşlere sahip ve aralarında Talat Paşa’nın da bulunduğu Jön Türklerin duygudaşları arasında bir buluşma yeriydi.
İttihat ve Terakki, II. Meşrutiyetle beraber Osmanlı Devleti’nin idaresinde söz sahibi olmaya başladı. Karasu da doğal olarak ön plana çıktı. Mebus olabilmek için 1908de İspanyol vatandaşlığından çıkıp Osmanlı vatandaşlığına geçti. Aynı yıl Selânik’ten milletvekili olarak Meclis-i Mebusana girdi.
II. Abdülhamide jurnalcilik de yaptı. Sultana verilen jurnaller arasından üç tanesi, Emanuel Karasunun mührünü taşımaktaydı.
Karasu, İttihat ve Terakki Cemiyetinin, II. Abdülhamidi tahttan indirme kararını Sultana tebliğ etmeyi planlayan dört kişilik heyetin üyesiydi. Karasu söz konusu heyet içerisinde bizzat yer almak istemişti. Heyet, Meclis-i Âyân Reisi Said Paşanın arabasıyla Yıldız Sarayına gitti ve II. Abdülhamidle görüştü. Sultanı tahttan indirme tebliği on sekiz dakika sürdü. Sonrasında Karasu, bu hal tebliğini Frankfurter Zeitung adlı Alman gazetesine anlattı.
O yıllarda, Filistin toprakları, Yahudi sığınmacılar tarafından en uygun yer olarak görülmekteydi. Karasu bu fikre destek bulmak için Vladimir Jabotinsky ve İstanbuldaki diğer Siyonist liderlerle iş birliği yaptı. Karasunun hem Siyonizm için çalışan Yahudi liderlerden Jabotinskyye destek olduğu hem de II. Abdülhamidden toprak talebinde bulunan heyetin içinde yer aldığı anlatılmıştır. Karasunun, Filistinde kurulacak olan Yahudi yurdu için Kudüs sancağındaki Çiftlikât-ı Hümayunu satın almak hususunda Sultan II. Abdülhamide teklifte bulunanlardan biri olduğu fakat Padişahın bu toprakların hem satışını hem de 99 seneliğine kiralanışını reddettiği belirtilmiştir.
Karasu, Türkiye’deki değişik Musevi kuruluşlarıyla çalıştı. Türk Musevilerinin önce Türk, sonra Musevi olduklarında ısrarcı oldu. Filistin topraklarının Siyonist iskânına karşı çıktı.
I. Dünya Savaşı sonunda, İstanbulun Amerikan mandası altına verilip verilmemesi gerektiği gündeme geldi ve Karasu, İstanbulun Osmanlının yönetiminde kalması gerektiğini savundu.
1912de Selânikten ikinci kez, 1914te ise İstanbuldan üçüncü kez milletvekili oldu.
1912de İtalya ile barış sağlayan Uşi Antlaşmasını imzalayan kişilerden biri oldu.
1918den sonra İtalyaya gitti. İttihat ve Terakkinin I. Dünya Savaşını kaybetmesinin ardından, 1919da tutuklandı. Damat Ferit Paşa Hükûmeti, Karasunun servetinin yarısına el koydu. İttihatçılık artık geçersizleştiği için, 1921de İtalyan vatandaşlığına geçti. 1934te İstanbulda öldü.