Helloween
Helloween 1980’lerin başında Iron First ve Powerfool’un üyeleri tarafından kurulan bir Alman power/speed metal grubudur. Helloween power metal’in öncü gruplarından biri olarak bilinir.
Helloweenin kuruluşu 1970’li yılların sonlarına dayanır. 1979’da müziksever iki arkadaş, Kai Hansen ve Piet Sielck birlikte müzik yapmaya başlarlar, birlikteliklerine de Gentry ismini verirler.
Uzun süre dikiş tutturamazlar, aradıkları elemanları bulamazlar, sonunda grubun adı Ironfist, basçısı Markus Grosskopf, davulcusu ise Ingo Schwichtenberg olur. Ardından efsanevi gitarist Michael Weikathın grubu "Powerfool"dan ayrılıp Ironfiste katılımıyla çekirdek kadro kurulur.
Bu kadro iki parçayla 1984 yılında Death Metal adlı bir toplama albümünde yer alır. Kariyerlerine death metalde başlayan grupta daha pek çok değişiklik olacaktır...
1985 yılında ise ilk EP Helloween ’i ve ilk albümleri Walls of Jericho ’yu yayınlanır. Walls of Jericho isimli albümden belki amatörlük akmaktadır ama insanlar bu grubun potansiyelini farketmişlerdir. Çok geçmeden birkaç plak şirketinden teklif alırlar. Walls of Jericho albümü, Helloweenin şu anki müziğiyle kıyaslandığında çok basit kalıyor ama Kainin o zaman bile muhteşem olan gitar becerisi ve Ingonun tekniğiyle ortaya çok saf ve enerjik bir albüm çıkmıştır.
Bu albümde aynı zamanda vokalleri üstlenen Kai Hansen, özellikle konserlerde aynı anda vokal yapıp gitar çalmanın zorluğunu anlamış olacak ki, vokalist arayışlarına başlanır. Bulunan vokalistse, Helloween için büyük bir şanstır. Belki Dünyanın en iyi metal vokalistlerinden biri olan Michael Kiske grubundan ayrılarak Helloweene geçer.
Kiskenin katılımıyla grupta kısa zamanda büyük değişiklikler olur. 1987de Metal tarihinin de dönüm noktalarından sayılan Keeper of the Seven Keys Part 1 albümü çıkar. İki senede alınan yol ise inanılmazdır. Walls of Jericho ’dan çok daha temiz, çok daha melodik ve profesyonel bir tarza kavuşmuştur grup. O kadar ki, geçen on sene içinde yaptıkları en kaliteli işin Keeper of the Seven Keys Part 1 albümleri olduğunu düşünüyor çoğu hayranı.
Kiske, gruba müzikal olarak büyük katkılar yapmıştır, daha sonra grubu dağılma noktasına getiren de odur fakat henüz birbirlerine çok bağlı yirmili yaşlarda beş müzisyendir onlar.
İsminden de anlaşılacağı Keeper of the Seven Keys Part 1 bir çifte albüm olarak düşünülmüştü, fakat henüz çok yeni olan bu gruba plak şirketi izin vermedi. Böylece Keeper of the Seven Keys Part 2 ’nin çıkması biraz gecikti. Grubun en iyi albümü kabul edilen ve Amerika dahil her yerde sesini duyuran bu albümün farkı neydi? Daha doğrusu Helloweenin farkı...
Helloween, hiçbir zaman çok sert ve sıkı bir metal grubu olmadı. Üstün müzik bilgisine ve kabiliyetine sahip iki gitaristleri vardı. Müzikleri bunların üzerine kuruldu. Onların birbiriyle uyum içindeki gitarları, Ingonun davulu ve Michaelın eşine pek rastlanamayacak sesi, çok basitmiş gibi görünen fakat derin anlamlar içeren sözleri birleşince ortaya şimdiye kadar hiç denenmemiş bir tür ve görülmemiş nitelikte bir grup çıktı.
Keeper serileri, A Tale That Wasnt Right, Halloween, Keeper of the Seven Keys, Future World, Dr. Stein, Im Alive, I Want Out gibi hitler çıkarır, özellikle A Tale That Wasnt Right önemli bir yere sahiptir.
Halen pekçok grup kendine Keeper:2 albümünü örnek almaktadır ve bu albüm hâlâ diğer albümlerinden çok satmaktadır. Helloweenın metal dünyaına yeni bir tarz getirdiği Keeper:2den sonra farkedildi ancak. Çok taklidi, takipçisi çıktı. Helloween hayranı gruplar bir çok başarılara imza attılar. Bunların içinde en önemlisi sanırım Blind Guardiandır. Blind Guardian, ilk kayıtlarında ve albümlerinde tamamen Helloweeni taklit etmeye çalışmıştır. Hansi de bunu saklamıyor.
Michael Kiske, gruba kazandırdığı kadar şeyi de götürmüştür diyebiliriz. Aslında onun müzik zevki metal dışıydı. Biraz da bencil kişiliği, Kai Hanseni kendi kurduğu gruptan ayırmıştır. Son olarak bir Live album çıkaran grup, (Live In The UK) uzun süreli sessiz bir döneme girmiştir. Zaten Kai olmadan grubun dağılacağı, ya da çok değişeceği söylenmektedir.
1991de sessizlik bozulur, Pink Bubbles Go Ape albümü gelir. Üstüste üç mükemmel ve gittikçe gelişen albümden sonra tam bir hayal kırıklığıdı. Yeni gitarist Roland Grapow tepkiler alır, fakat sonradan herkes onun Kai kadar olmasa da çok yetenekli olduğunu anlayacaktır.
Pink Bubbles Go Ape, çok kötü değil gerçi ama Helloweenin o eski uyumu, hızlı soloları yok. Kiske grubu kendi müzikal zevkleriyle etkilemeye başlamış ve çok değişik etkilenimler seziliyor albümde. Tek kayda değer parça The Chance kabul edilir.
1993 yılında ise beterin beteri gelir. Chameleon, artık metalden tamamen uzak şeylere doğru ilerlenildiğini gösteriyordu. Yer yer blues, yer yer caz, yer yer de tanımlanamayacak müzikler, efektler kullanan grup, iyice köklerinden kopmak üzereydi. Albüm belki müzikal açıdan gayet iyiydi, ama hayranları, sevenleri metal dinlemek istiyordu topluluğun, ne de olsa grubun bir çizgisi oturmuştu.
Gerçi Giants, Longing, I Believe gibi muhteşem çalışmalar da barındırıyordu albüm ama genel hava Keeper serisinden çok çok uzaktı...
Bu başarısızlıkların üstüne grup ve fanlar tarafından istenmeyen adam ilan edilen Michael Kiske ayrılır. Çok iyi bir vokalist olmasına rağmen artık farklı birşeyler denemek istiyordu, bu ise Helloweenin sonu demekti. Ayrıldı demek yanlış oluyor bu yüzden, Weikathın onu resmen kovduğu biliniyor.
Bu bocalama döneminde The Best, The Rest, The Rare adlı bir toplama albüm çıkarılır, belki biraz zaman kazanmak, belki de eski hayranlara bir hediye amacıyla...
Yeni vokalist olarak, Pink Cream 69 grubunun vokalisti Andi Deris seçilir. Tabii ki Kiske kadar yetenekli değildir, yadırganır, müzikle uyumsuz bir sesi olduğu söylenir. Yine de, Andili ilk albüm Master Of The Rings, tekrar eskiye dönüş sinyalleri vermektedir. İçinde Where The Rain Grows, Why, In The Middle Of A Heartbeat gibi klasikleri barındıran albüm yine de beklentileri karşılamaktan uzaktır.
Tam grup eski havasına kavuşacak derken davulcu Ingo bir trenin önüne atlayarak intihar eder. Yerine Gamma Ray grubundan Uli Kusch geçer. Ardından Helloween tarihinin en karamsar albümü gelir. The Time of The Oath... Albümle Helloweenin kesin dönüşünü müjdelenir. Çok büyük zorluklar atlatıldıktan sonra, böyle bir gruptan beklenmeyecek kadar melankolik ve karanlık bir albüm The Time Of The Oath.
Yine de, Andinin ilk albümdeki tecrübesizliğini yenmesi sayesinde, muhteşem bir çalışma çıkmıştır ortaya. Time Of The Oath, Kings Will Be Kings, Forever and One öne çıkan parçalardır.
Turlar da daha çok ilgi görmeye başlamıştır tekrar. Andi de samimiyeti sayesinde hayranlarca çok sevilir. Bu turlardan bir konser kaydı çıkar, High Live isminde. İki cdden oluşan albüm bir konser albümünün nasıl olması gerektiği konusunda iyi bir örnektir.
Helloween, iki senelik bir aradan sonra tekrar stüdyoya girer. Better Than Raw isimli yeni albüm, Keeper tadında, biraz daha olgun ve sağlam yapısıyla büyük başarı kazanır. Her açıdan muhteşem olan bu albümde Midnight Sun Helloween elemanlarının da kabul ettiği şekilde, tarihlerinin en iyi parçasıdır. Ayrıca albümde pek çok deneysel öğe yer alır.
Kuruluşlarının onbeşinci yılını kutlamak amacıyla seçme şarkılardan oluşan bir albüm düşünülür. Ancak daha yenilikçi bir işe girişilir ve başka grupların parçalarını seslendirdikleri bir albümde karar kılınır: Metal Jukebox. Metal açısından bir şey beklenmemesi gereken albümde David Bowieden ABBAya, Beatlesa çok çeşitli isimler var.
Grup 2000 yılında The Dark Ride albümünü, 2003 yılında Rabbit Don’t Come Easy albümünü, 2005 yılında Keeper of the Seven Keys - The Legacy albümünü, 2007 yılında Gambling with the Devil albümünü çıkarmıştır.