Hüseyin Peyda

Hüseyin Peyda

27 Ocak 1920 tarihinde, Şanlıurfa’da doğdu. Asıl adı Hüseyin Örmen’dir. 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünde okumaya başladı. “Türkyolu” dergisini çıkardı. 1949 yılında evlenince üniversite öğrenimini yarıda bırakıp ticarete atıldı. Restoran işletmeciliği yaptı. Oyuncu Sezin Sezer aracılığıyla sinema sektörüne atıldı. Akrabalarının tehdidinden çekindiği için soyadını “Peyda” olarak değiştirdi. İlk filmini 1950 yılında, “Söyleyin Anama Ağlamasın” adıyla çekti. Bu filmde hem yönetmen hem senarist hem de başrol oyuncusu olarak yer aldı. 

Peyda, 220’nin üzerinde filmde oynadı. “Hüseyin Kazasfil” adıyla senaryolar yazdı, “Hüseyin Örmen” adıyla da yönetmenlik yaptı. Kazandığı parayı, yönettiği filmlere yatırdı. Karizmatik yüz hatları sebebiyle genellikle kötü adamları canlandırdı. Cüneyt Arkın’la beraber oynadı. Toplamda 12 filmin yapımcılığını, 19 filmin senaristliğini, 20 filmin yönetmenliğini üstlendi. 

1973 yapımı “Rabia” filminin çekimleri için kullanılan ark lambasından çıkan ışığın gözüne gelmesiyle sol gözünü kaybetti. 1977’de, “Kara Çarşaflı Gelin” filmindeki rolüyle 14. Antalya Film Şenliği’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. 

Memduh Ün, kendisine “Urfalı Valentino” dedi. 

30 Temmuz 1990 tarihinde, İstanbul’da vefat etti. Hayatı “Abdo Bey” adıyla beyaz perdeye aktarılmaya çalışıldı. 

Oyunculuk yaptığı filmlerden bazıları şunlardır: 

Mezarımı Taştan Oyun (1951)

Killing Uçan Adam’a Karşı (1967)

Rabia / İlk Kadın Evliya (1973)

Kara Çarşaflı Gelin (1975)

Yılanı Öldürseler (1981)

Kanije Kalesi (1982)

İslamiyet’in Doğuşu (1987)

Şükür Allah’ım (1990)

 

Hüseyin Peyda: “Sinemada kendime istikbal görüyordum. Fakat bir sorun vardı. Urfa’nın köklü ailelerinden birine mensuptum. Akrabalarım soyadımızı kullanmama izin vermediler. O zamanlar sinema toplumumuzun gözünde kötü bir işti. Eğer doğu insanıysanız da tamamen uzak durmanız gerekir.”

...

“73 yılında Hülya Koçyiğit ile Yedikule Zindanları’nda film çekiyorduk. Kullanılan ark lambaları ultraviyole ışınları yayıyordu. Ancak önünde cam olduğu zaman ışınları kullanabiliyorduk. Bir cam kırılmış, ultraviyole ışınları direkt gözümüze geliyor. Hülya ile gözümüzü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Çekimlerden sonra üç gün hiçbir şey göremedim. İş kazası deyip geçtik.”