İmam Matüridî Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Ebû Mansur
Doğum tarihiyle ilgili kesin bilgiler bulunmasa da 863 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Tam adı, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Ebû Mansur’dur. Semerkant’ın bir mahallesi olan Matirid’e nispeten Matüridî olarak tanındı. Bazen de Semerkant’a nispeten, es-Semerkandî olarak geçmektedir. Künyesi Ebû Mansur’dur. Görüşlerini savunan kelamcılar tarafından İmamu’l-Huda (Hidayet Önderi), İmamu’l-Mutekellimin (Kelamcıların Lideri) ve Alemü'l-hüda (Hidayet Meşalesi) gibi lakaplarla anılmaktadır. Bu lakaplar onun ilimdeki yerini göstermektedir.
et-Temimî; “O akranlarını geçmiş ve onunla zaman güzelleşmiştir. Eserleri tanınmış ve etrafa yayılmıştır. Muvafık ve muhalif olan herkes onun değerini ve yüceliğini bilir. O, ilmine iktida edilen ve nuruyla hidayetlenen ulemanın büyüklerindendir. İşte bunun için o, imamlar nezdinde imamu’l-huda diye anılır. O kelam ilminde bir mucizeydi.” demektedir.
Ailesi ve nesebi hakkında, babası ve dedesinin adından başka bir şey bilinmemektedir. Ailesinin Ebû Eyyûb el-Ensârî (ö. 49/669) neslinden geldiği rivayetinden hareketle Arap asıllı olduğu iddia edilmektedir. Tarihî ve ilmi verilerle bağdaşmadığı için bu iddianın isabetli olmadığı sonraki araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir. Üzerinde araştırma yapanlar, onun Türk asıllı olduğunu söylemekte ve bu görüşlerini de Matüridî’nin eserlerinde kullandığı üslûbun Arap dili ve gramer yapısından ziyade Türkçe dil yapısına uygun olmasına dayandırmaktadırlar.
Ali Abdulfettah el-Mağribî, Matüridî’nin ailesinden olabileceğini düşündüğü, İsmail Ebû Mansur el-Matüridî nisbesiyle anılan başka bir kelamcıdan söz etmektedir. Bu zatın, Ebû Hanife’nin el-Fıkhu’l-Ebsat adlı eserine bir şerh yazdığını ve Kahire Üniversitesi kütüphanesi 19495 numarada kayıtlı Usulu’l-İman ve el-Risaletu Feryi Ehli’d-Dâlal ve Makâlatihim adında bir eseri olduğunu söylemektedir. Onun öğrencilik veya ders verme dönemlerinde Semerkant dışına çıkıp çıkmadığı bilinmemekle birlikte, o dönemde Belh, Rey ve Nisabur’un Semerkant ilim çevresi üzerindeki etkisine ve Matüridî’nin ders aldığı hocalarından bazılarının bu şehirli olmalarına bakılırsa, onlara gittiği veya bunların Semerkant’ta ders verdikleri söylenebilir.
Zuhruf suresi 45. ayetin tefsirini yaparken, “Buhara’da, bir müfessirden bu ayetin Miraç Gecesi’nde nazil olduğunu duydum.” demektedir. Bu durum da onun Buhara’da bulunduğunu göstermekte ve ilim tahlisi için Buhara’da bulunduğu tahmin edilmektedir. Matüridî’nin etnik milliyetiyle ilgili ihtilaflar vardır. el-Beyazî, onu el-Ensarî nisbesiyle anmakta, bu doğrultuda bazı çağdaş yazarlar Arap olduğunu iddia etmektedirler. Eserlerindeki cümle yapısının Türkçe cümle yapısına benzediğini iddia eden ve dolayısıyla Türk olabileceğini söyleyenler vardır.
İçinde bulunduğu bu imkânları değerlendiren Matüridî, ilim hayatı oldukça ileri seviyede bulunan ve yaşadığı asırda özellikle İslâm kültür merkezi olarak tanınan Semerkant’ta tahsiline başladı. Onun yetiştiği dönemde Semerkant’ta Ebû Hanîfe’nin itikadi ve fıkhi fikirlerinin felsefi ve teolojik temellerinin tartışıldığı “Dârü’l-Cüzcâniyye” adıyla bilinen önemli bir medrese tesis edildi. Matüridî, bu medresede eğitim görme fırsatı buldu, zamanın en önemli ve meşhur âlimleri ile tanışarak onların ilim halkalarına katıldı. Nitekim kaynaklarda Matüridî’nin ders aldığı bu medresedeki hocaların Hanefî ekolüne bağlı olduğu ifade edilmektedir.
Böylelikle dönemin en ünlü Hanefî âlimlerinden ders aldı. Abdulhay Leknevî, Muhammed b. Mukatil er-Razî’yi; Matüridî’nin hocaları arasında göstermektedir. İbn Kemal Paşa onu Ebû Hanife’nin itikadi görüşlerini rivayet eden Hanefî ulemasının 4. tabakasından göstermektedir. Bu zatın Ebû Hanife itikadını bölgede yayanlardan biri olması hasebiyle Matüridî, onun itikadi görüşlerinden de etkilendi.
Diğer kelamcılar gibi varlığı kategorilere ayırarak ele almaktadır. Onun geniş açıklamalarından, varlığı mümteni, vacip ve ikisinin ortası olan mümkün varlıklar olarak ele aldığı ve mümkün varlığı Vacibu’l-Vücud’un varlığına işaret eden varlık olarak nitelendirdiği görülmektedir. Ona göre Vacibu’l-Vücud’un varlığı haber, akıl ve havas-ı hamse yoluyla gelen bilgiyle sabittir.
Dinî bilgiye akıl ve haber yoluyla ulaşılırken; nesne ve olayların hakikatine, duyular, haber ve akıl ile ulaşılmaktadır. Gerekli şartları taşıdıklarında, bu üç yoldan birisiyle veya üçüyle birlikte elde edilen bilgi, kesin bilgi olup inkârı imkânsızdır. Ona göre dinî bilgi elde etme yollarından birisi olan haber; vahiy, haber-i rasûl ve genel haberler olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Bu durumda bilginin kaynaklarından biri Yüce Allah, bir diğeri insanlar olduğu anlaşılmaktadır. Yüce Allah’tan gelen haber vahiy olduğuna göre, kaynağı insan olan haberler vahyin dışında kalan; Hz. Peygamber’den ve diğer insanlar yoluyla gelen haberlerdir.
Duyular, âlemin sonradan yaratılmış olduğuna tanıklık etmektedirler. Çünkü cisimleri oluşturan cevherler, bağımlı varlıklar olarak algılanırlarken; buna karşılık başlangıcı olmayan, öncesiz ve ezelî olan kadim varlık, kıdemi sayesinde başkasına ihtiyaç duymamaktadır. Zaruret ve ihtiyaç, cevherleri diğerlerine muhtaç hâle getirdiğine göre, bu durum onların yaratılmış olduğunun ispatıdır. O zaman sonradan yaratılmış olan her şeyin sonu vardır ve sonlu olmayan bir yaratıcıya ihtiyaç vardır görüşünü savunmaktadır.
Abbasi hilafetinin iktidarının zayıflayarak müstakil beylikler dönemi denilebilecek bir çağda, Samanoğullarının Maveraünnehir’de hâkim oldukları devirde yaşadı. Ebû Bekr Ahmed b. İshak b. Salih el-Cüzcânî, Ebû Nasr Ahmed b. El-Abbas el-İyâzî, Muhammed b. Mukatil er-Râzî, Nusayr b. Yahya el-Belhî, Ebû Bekr Muhammed b. Ahmed b. Recâ el-Cüzcânî hocaları arasındadır. Ebû’l-Kasım İshak b. Muhammed b. İsmail el-Hakim es-Semerkandî, Ebû’l-Hasan Ali Saîd er-Rüstüğfenî, Ebû Ahmed b. Ebi Nasr Ahmed b. Abbas el-İyâzî, Ebû Muhammed Abdülkerim b. Musa el-Pezdevî de öğrencileri arasındadır.
944 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Semerkant’ın Çâkerdîze Mahallesi’nde ulema ve eşraf kabristanına defnedildi.
Matüridî, başta kelâm ilmi olmak üzere, hadis, fıkıh, tefsir, mezhepler tarihi, cedel, usûl-ü fıkıh, Kur’an-tecvid ve diğer ilimlerde, temel kaynak niteliği taşıyan birbirinden değerli eserler telif etti. Bu gerçek, bize kadar ulaşan eserlerinde açıkça görülmektedir. Bu bağlamda onun Kitâbü’t-Tevhîd eseri, kelam, felsefe ve cedel konusundaki derin ilmini; Te’vilâtü’l-Kur’an ise tefsir, hadis, fıkıh ve akait ilimlerindeki derin vukûfiyetini ortaya koymaktadır. Matüridî’den söz eden kaynaklar, çeşitli İslamî ilimler sahasında pek çok eserler yazdığını kaydederler. Bunların içerisinde hacimli eserler olduğu gibi birkaç fasikülden meydana gelen küçük risaleler de vardır. Bunlardan günümüze Kitâbü’t-Tevhîd ve Te’vilâtü’l-Kur’an olmak üzere iki eseri ulaşabildi. Bu iki eser dışında Matüridî’ye pek çok eser atfedilmekte ise de bunlar, çeşitli sebeplerle günümüze kadar intikal etmedi.
Tefsir ve Kıraata Dair Eserleri:
1. Te’vîlâtü’l-Kur’an. Kur’an-ı Kerim tefsiri olan bu eseri Fatıma Yusuf el-Haymî beş cilt, Mecdi Bâsellum on cilt ve Ahmet Vanlıoğlu ile Bekir Topaloğlu tarafından 18 cilt hâlinde tahkikli neşredildi. Bu eserin bir kısmı 1971’li yıllarda Te’vilatü Ehli's- Sünne Tefsiru'l-Matüridî ismiyle İbrahim ve Seyyid Âvadyn kardeşler tarafından da tahkik edildi.
2. Risâle fi mâ la Yecûzü’l Vakfu Aleyhi fi’l Kur’an
Kelama Dair Eserleri:
1. Kitâbü’t-Tevhîd. Matüridîliğin en önemli kaynağıdır. Fethullah el-Huleyf bu eserin tahkikli neşrini yaptı. Ayrıca eser Bekir Topaloğlu ve Muhammed Aruçi tarafından yeniden tahkikli neşredildi. Eserin Türkçeye iki ayrı çevirisi yayınlandı.
2. Kitabu Beyâni Vehmi’l-Mutezile
3. Reddu Evâili’l-Edille li’l-Kâ’bî
4. Reddu Tehzîbi’l-Cedel li’l-Kâbî
5. Reddu Kitâbi’l-Kâ’bî fi Va’îdi’l-Füssâk
6. Reddu Usûli’l-Hamse li Ebû Muhammed el-Bâhilî
7. er-Redd ale’l-Karâmıta (fi’l-Usûl)
8. Reddu Kitâbi’l-İmâme li Ba’dı’r-Ravâfıd
9. Kitabu’l-Makâlat
10. Kitâbü’l-Makalât
11. Me’âhizu’ş- Şerâi’ fî Usûli’d-Din
Fıkha Dair Eserleri:
1. Şerhu Camiu’s-Sağir
2. el-Cedel fi Usûli’l-Fıkh
3.Kitabu’r-red Âla Furu’il-Kâramita.
4.Kitabu Ma’hazu’ş-Şeria Fi Usuli’l-Fıkıh
Kaynaklarda Matüridî’ye nispet edilip de aidiyeti şüpheli olan eserler:
1. Vasaya ve Münacat
2. el-Âkide
3. Kitabu’t-Tevhid (el-Risale fi’t-Kitabu’t-Tevhid)
4. Şerhu Fıkhı’l-Ekber
5. Pendnâme
6. Fevaid
7. Kitabu Tefsiri Esma ve’s-Sıfat
8. Usuli’l-İman ve el-Risale fi Beyani Guruhi Ehli’d-Dalâl ve Makâlatihim
Kaynak: Zekerya Sarıbulak, Ebû Hanife’den Matüridî’ye Hanefî İtikadının Gelişim Süreci, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, Van, 2019.