Leonardo DiCaprio
11 Kasım 1974 tarihinde Los Angeles, Kaliforniya’da doğdu. Hukuk sekreteri Irmelin Indenbirken ile çizgi roman sanatçısı ve yapımcısı George DiCaprio çiftinin tek çocuğudur. Babası İtalyan ve Alman kökenlidir. Anne tarafından dedesi ise Alman’dır ve anneannesi Rusya doğumlu bir Alman vatandaşıydı.
Hamile annesini ilk kez tekmelediğinde annesi İtalya’daki bir müzede ünlü sanatçı Leonardo da Vinci’nin tablosuna bakıyordu. Bu olay, ona Leonardo isminin verilmesini sağladı.
Annesiyle babası, Leonardo henüz bir yaşındayken ayrıldı ve genellikle annesiyle beraber yaşadı. Los Angeles Center for Enriched Studies ve Seeds Elementary School gibi kurumlarda öğrenim gördü. Daha sonra John Marshall Lisesinde eğitim aldı. Ancak DiCaprio okulundan pek hoşlanmadığı gibi oyunculuk için seçmelere katılmak istiyordu. En sonunda liseden ayrılarak genel denklik diploması aldı.
Henüz 11 yaşındayken oyuncu olma hevesleri taşıyan Leonardo, bir temsilciyle görüşmeye başladı. Fakat temsilci, adını daha Amerikalı bir isim olan Lenny Williams diye değiştirmesini önerdi. Ancak Leonardo bunu reddetti ve daha sonra kendisini Leonardo adıyla kabul eden başka bir temsilciyle görüşmeye başladı.
Oyunculuk serüvenine 1990 yılında aynı adlı filmden adapte edilen Parenthood dizisiyle başladı. Bu dizinin ardından The New Lassie, Roseanne ve Santa Barbara gibi dizilerde küçük roller üstlendi. Parenthood dizisiyle Hollywood Genç Sanatçı Ödülleri’nde “En İyi Genç Erkek Oyuncu” olarak aday gösterildi.
Rol aldığı ilk film, bilim kurgu türündeki Critters 3 oldu. Kısa süre sonra sitcom türündeki Growing Pains dizisinde oynadı. İlk büyük çıkışını ise This Boy's Life filmiyle yaptı. Bu filmdeki başrol için Robert De Niro tarafından 400 genç erkek oyuncu arasından seçildi.
1993 yılında dramatik film What's Eating Gilbert Grape’de zihinsel engelli bir çocuğu oynadı ve ilk Oscar ile Altın Küre adaylıkları elde etti. Ayrıca “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında National Board of Review Ödülü’nü kazandı.
1995 yılında bir western filmi olan The Quick and the Dead’de oynadı. Akabinde Total Eclipse adlı filmde rol aldı. Bu filmdeki erotik sahneler, DiCaprio’nun eleştirilmesine neden oldu. Aynı yıl, The Basketball Diaries adlı filmde bir şair ve uyuşturucu bağımlısını canlandırdı.
1997 yılına gelindiğinde DiCaprio, James Cameron’ın Titanic filminde başrol oynadı. Dönemin en sükse yapan filmlerinden biri olan Titanic, DiCaprio’ya ikinci kez Altın Küre adaylığı getirdi. Fakat Oscar’a aday olamaması hayranlarının tepkisini çekti.
Ertesi yıl The Man in the Iron Mask adlı filmde Kral XIV. Louis ve kardeşi Philippe Bourbon’u canlandırdı. Önceki filmlerdeki başarılı performansına rağmen bu film ile “En Kötü Sahne Çifti” dalında Altın Ahududu Ödülü’nü kazandı.
2000 yılında The Beach adlı filmde rol aldı. Film gişede başarılıydı ancak eleştirmenler tarafından beğenilmedi ve DiCaprio ertesi yıl “En Kötü Erkek Oyuncu” dalında Altın Ahududu Ödülü’ne aday gösterildi.
2002’de ünlü yönetmen Steven Spielberg’in yönettiği Catch Me if You Can (Sıkıysa Yakala) adlı filmde boy gösterdi. Bu filmin çekimleri 52 günde 147 farklı mekânda gerçekleştirildi ve DiCaprio üçüncü kez Altın Küre adayı oldu. Aynı yıl, bir Martin Scorsese filmi olan Gangs of New York’ta yer aldı.
DiCaprio’ya ilk Altın Küre Ödülü’nü kazandıran film, 2004 yılında oynadığı The Aviator (Göklerin Hâkimi) oldu. Bu film ile ayrıca ikinci kez Oscar adaylığı elde etti.
2006 yılında Blood Diamond (Kanlı Elmas) ve The Departed (Köstebek) adlı filmlerde rol aldı. Blood Diamond filmi ile üçüncü kez Oscar’a aday gösterilen DiCaprio, bu iki filmle de Altın Küre’ye aday oldu.
Rol aldığı Body of Lies (Yalanlar Üstüne) adlı film 2008 yılında gösterime girdi. Bu filmi takiben Revolutionary Road (Hayallerin Peşinde) yayımlandı ve yedinci kez Altın Küre adaylığı elde etti.
2010 yılında Shutter Island (Zindan Adası) filminde rol olarak Scorsese ile olan iş birliğine devam etti. Aynı yıl Christopher Nolan’ın bilim kurgu türündeki Inception (Başlangıç) filminde yer aldı.
2011’de biyografik film J. Edgar'da başrol oynadı ve sekizinci kez Altın Küre adayı oldu. 2012 yılında ise Quentin Tarantino’nun yönettiği bir spagetti western olan Django Unchained (Zincirsiz) filminde yer aldı. Bu film, DiCaprio’ya dokuzuncu kez Altın Küre adaylığını getirdi.
1996 yapımı Romeo + Juliet filminden sonra yönetmen Baz Luhrmann ile tekrar bir araya geldi ve 2013 yılında The Great Gatsby’de (Muhteşem Gatsby) oynadı. Aynı yıl Scorsese ile The Wolf of Wall Street’te (Para Avcısı) bir araya geldi. Bu film ile birlikte ikinci Altın Küre Ödülü’nü kazanan aktör, ayrıca Oscar’a aday gösterildi.
2015 yılında Meksikalı ünlü yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun yönettiği The Revenant (Diriliş) adlı filmdeki başarılı performansıyla hem üçüncü kez Altın Küre Ödülü hem ilk Oscar Ödülü hem de BAFTA Ödülü’nü birden kazandı.
Yönetmenliğini Quentin Tarantino’nun üstlendiği 2019 yapımı Once Upon a Time in Hollywood (Bir Zamanlar Hollywood'da) adlı filmde başrolü Brad Pitt ve Margot Robbie ile birlikte paylaştı. Bu filmdeki rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu” dalında hem Oscar hem Altın Küre hem de BAFTA’ya aday oldu.
2021 yılında bir Netflix yapımı olan Don’t Look Up (Yukarı Bakma) adlı hiciv türündeki bilim kurgu filminde yer aldı. Aynı yıl yönetmenliğini Martin Scorsese’nin yaptığı Killers of the Flower Moon (Dolunay Katilleri) adlı filmin çekimlerine başladı.
Kişisel hayatı ve aşk ilişkileri medya tarafından oldukça ilgi görse de DiCaprio genellikle özel hayatına ilişkin pek konuşmamayı yeğledi. 2016 yılında çocuk sahibi olmak istemediğini açıkladı.