Menderes Samancılar

Menderes Samancılar

1 Mayıs 1954 tarihinde, Adana’da doğdu. 17 yaşında bir fabrika işçisi iken arkadaşlarının ısrarı üzerine 1974 yılında, bir gazetenin açtığı Fotoroman Kralı Yarışması’na fotoğrafını gönderdi ve birinci oldu. Sonraki yıllarda yirminin üzerinde fotoromanda yer aldı. Sinemaya aynı yıl, “Gecelerin Ötesi” filmiyle başladı. 1998’de, Fransız yönetmen Claude Lelouche’un çektiği “Şans ya da Tesadüf” (Hasards ou coincidences) adlı filmde oynadı. 

1999 genel seçimlerinde, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin Adana milletvekili adayı oldu.

2003 yılında “Sonbaharın Sarısını Vurdular Gece” adlı bir şiir kitabı yayımladı. 

Bol ödüllü bir oyuncudur. 1989 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, “Sis” filmiyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü; 1993 Adana Altın Koza Film Festivali’nde, “Zıkkımın Kökü” adlı filmle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü; 1993 Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü; 1996 Orhan Murat Arıburnu Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü; Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü; 2012 yılı 19. Altın Koza Film Festivali’nde, “Gözetleme Kulesi” filmiyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü ve 2016 yılı 23. Altın Koza Film Festivali’nde, “Babamın Kanatları” filmiyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı.

130’un üzerinde film ve dizide oynadı. Bazıları şunlardır:

Kara Çarşaflı Gelin (1975)

İnce Memed Vuruldu (1975)

Bereketli Topraklar Üzerinde (1979)

Fatmagül’ün Suçu Ne (1986)

72. Koğuş (1987)

Piano Piano Bacaksız (1992)

Asmalı Konak (televizyon dizisi, 2002)

Asmalı Konak – Hayat (2003)

Sıla (televizyon dizisi, 2006-2007)

Asi (televizyon dizisi, 2007-2008)

Güneşi Gördüm (2009)

Çukur (televizyon dizisi, 2018)

 

Menderes Samancılar: “Oyunlarımızı filmlerdeki sahneleri canlandırarak kuruyorduk. Babamın at arabasının atı vardı. Ona bindiğimde bir kovboy gibi binmeyi tercih ediyordum, belime bir tahta tabanca koyuyordum. Ok atıyorduk Malkoçoğlu gibi… Yılmaz Güney’in ‘Yedi Dağın Aslanı’ filmindeki gibi kılıçlı şövalyelerden biri oluyorduk. Büyüdükçe bu zorlaştığı için sinemada gazoz, haşlanmış mısır satmaya başladık.”

“Ben 17 yaşında fabrika işçisiydim. Onların mücadelesini çok kavramış değildik. Onlar da emekten bahsediyordu biz de. Ama arada anlamadığımız bir şey vardı. Bütün bunları kavramamızı, bu şehirden çıkan yazarlar belirledi. Orhan Kemalleri, Yaşar Kemalleri, Muzaffer İzgüleri okumaya başlayan bir nesildik. ‘İnce Memed’leri okuyarak büyüyorduk. Adana’da yetişen Demirtaş Ceyhun, Abidin Dinolar, Yılmaz Güney filmleri hayata bakışımızı da sanata, sinemaya bakışımızı da değiştirdi.”