Metin İlkin

Metin İlkin

Metin İlkin, 22 Şubat 1932’de Zonguldak'ta doğdu. Çocukluğu Bartın ve Amasra'da geçti. Düzenli bir eğitim görmeyen yazar, ilk yazılarını, İşçi gazetesinde yayımlayarak basın dünyasına katıldı. İlk öyküsü 1953 yılında yayımlandı. Yeditepe, Gerçek, Yansıma dergilerinde yayımlanan yazı ve öyküleriyle adını duyuran yazar, 1970 yılında Yücel Yayınları'nı kurdu. Mayıs-Ekim 1971 tarihleri arasında 6 sayı Sosyalist edebiyat dergisi Gelecek'i; Ocak 1973-Şubat 1975 tarihleri arasında da aylık sanat ve siyaset dergisi Yeni Adımlar'ı, Doğa ve Bilim dergisini yayımladı. Türkiye Yazarlar Sendikası'nın kuruluşunda bulundu ancak daha sonra çeşitli nedenlerle üyeliğini sürdüremedi. 

İlkin, içinde yaşadığı toplumun işçi sınıfının ve sıradan insanlarının gündelik sorunlarını kendine konu edindi. Gözlem yeteneği ile gerçekçi bir şekilde betimlediği bu insanları ve yaşamlarını yalın bir dille aktardı. Telif eserlerinden başka 40'tan fazla çeviriye imza attı. Hayatının sonlarına doğru şeker hastalığına yakalanan yazar, kalp yetmezliğinden 7 Şubat 1998'de İstanbul'da yaşamını yitirdi.

Hayatına dair bilgiler oldukça sınırlı olduğundan, yaşam öyküsüyle ilgili muhtelif yerlerde yayımlanan bilgilerden sonra eşi Semra Eren İlkin tarafından bir açıklama yapılmıştır:

“Metin İlkin, kendi yaşamı ile ilgili bana aktardığına göre; babası bir Jön Türk subayı, annesi ev kadınıymış. Daha sonra annesi ve babası ayrılıyor ve 1959 yılında halası Metin'i evlatlık ediniyor. Metin, ilköğretim okulunu bitirdikten sonra (Şu an anımsamadığım için ülke ismi veremiyorum.) devlet bursu alıyor ve okul için gitmesi gereken ülkeye değil bir öğrenci ile becayiş yaparak Yugoslavya'da Zagrep Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümüne gidiyor. Orada okurken evleniyor ve bu evliliğinden bir kız çocuğu oluyor. (Yugoslavya'ya gitmeden önce de Türkiye'de kısa süren bir evlilik yapıyor ve bu evliliğinden bir erkek çocuğu oluyor.) Daha sonra Türkiye'ye dönüyor ve diplomasını almak için başvuruda bulununca, ''öğretmenlik yapamazsın'' diyen resmi ağza kızarak diplomasını bir daha hiç kullanmıyor. Bu arada Yugoslav eşi Türkiye'de kalmıyor ve ülkesine dönüyor. Türkiye'ye döndükten sonra uzun yıllar Şemsa İlkin ile evli kalıyor. Halasından kendisine çok büyük bir miras kalıyor ancak o bunu, Marksizm temelli siyasi ve sanatsal yaşamı için harcıyor.”

Metin İlkin, Türk edebiyatında 1960'tan sonra toplumcu gerçekçi tarzda kaleme aldığı hikâyelerle var olan bir yazar oldu. Sanatı topluma hizmette bir araç olarak gördü, bu sebeple hikâye türüne sarıldı. Okuyucu kitlesi ise daha çok işçi sınıfındandı.

Hikâyelerinin kahramanları genellikle işçiler ve emekçilerdir. Bu kahramanlar bazen bir fabrikada, bazen bir grevde bazen de bir sokakta karşımıza çıkar. Birçoğu da köyden büyük umutlarla yeni bir hayatın özlemi içinde şehirlere gelen fakir köylülerdir. Kahramanların eğitim düzeyi genellikle düşüktür ve hayata bağlanışlarında din oldukça önemlidir. Hatta hâllerinden şikâyet etmeyişlerinin en büyük sebebi de budur. Bununla birlikte işçiler haklarını arayan, kolektif hareket eden insanlardır. Her şeye rağmen kahramanlar çoğu zaman olumlu, gelecekten umutlu ve bir devrim olacaksa bunun başkahramanı olacak şekilde anlatılmıştır. Hikâyeler genellikle ezilen tarafın penceresinden anlatılsa da bazı hikâyelerde olumsuz tipler olan ezenler ön plandadır. 

1960 ve sonrasını anlatan yazar, Türkiye'nin yaşadığı darbe, devrim, savaş gibi olaylara da hikâyelerinde yer verdi.  Hikâyelerinde sorunların yanında sorunların çözümlerini de sundu. "Sanat toplum içindir." fikri doğrultusunda hikâyelerini kaleme alan Metin İlkin'in yaşadığı dönem, Türkiye'nin darbelere, sokak çatışmalarına ve öğrenci olaylarına tanıklık ettiği zor dönemlerdir. Öykülerini her ne kadar işçi sınıfı okusun diye yazdığını ifade etse de yazdıkları Türkiye'nin belli bir dönemine tanıklık etti. 

Metin İlkin olayı merkeze alan hikâye yazarlarımızdandır. Olayı anlatırken ara sıra dili ihmal ettiği de görülür. Hikâyelerinin bir kısmında ağızlarda ve resmi dilde olmayan kelimeler kullanmış, yeni kelimeler türetmeye çalışmıştır. Konuya üsluptan daha çok önem verdiğinden eserlerinde çok fazla dil kusuru da görülmektedir. 

Metin İlkin'in hikâyelerinde olay örgüsü neden-sonuç ilişkisi içerisinde ve olayların oluş sırasına göre yani kronolojik çizgide verilir ve klasik yapıya uyulur. Hikâyenin merkezinde temel bir olay ve bu olaya bağlı başka olaylar yer alır.

Hikâyelerindeki temalar daha çok toplumsal karakterli olsa da bireysel temaları anlatan hikâyeleri de mevcuttur. Yaşadığı dönemdeki olaylara duyarsız kalmayan ve toplumcu gerçekçi anlayışına uygun olarak hikâyelerinde bunları anlatan Metin İlkin' in işsizlik, grev, emek, yoksulluk, işçi hakları, göç, hastalık, cehalet oldukça sık işlediği toplumsal içerikli temalardır. Hikâyelerinde insan gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer.

Orhan Kemal'in ve Sabahattin Ali'nin yolundan yürümeye çalışan İlkin, yazdıklarıyla ezilenlerin yazarı oldu, Türk edebiyatına toplumcu gerçekçi hikâyeler kazandırdı. Öykü türünde üretkenliği ile öne çıkan yazar, dergicilik alanında faaliyet göstererek yeni yeteneklerin de edebiyatımıza katılmasına katkı sağladı. Masa başında hikâye kurgulamak yerine sokağa çıkıp gördüklerini yazmayı tercih ederek, sanatı ve toplumu hep ön plana aldı.

Eserleri:

Hikâyeleri:

1. Mescit Çıkmazı (1961)

2. Konuşmak (1966)

3. Yarın İçin (1970)

4. Zor Zaman (1971)

5. Nöbet (1971)

6. Yarın İçin/Selam Olsun (1972)

7. Çocukluğumuz (1997)

Şiir Kitapları:

1. İlk Kahraman Promete (1994)

İnceleme:

1. Aydınlıkçı Şair, Aydınlıkçı Yazar: Nazım Hikmet (1976)

Çeviri:

1. Bosiyaklar (Maksim Gorki)

2. Üçler (Maksim Gorki)

3. Meksikalı Devrimci (Jack London)

4. Bir Aşk Sayfası (Emile Zola)

5. İki Gelinin Anıları (Balzac)

6. Antikacı Dükkânı (Charles Dickens)

7. Ne Yapmalı (Lenin)

8. Samed Behrengi'nin Tüm Masalları

Kaynak: Metin İlkin'in Hikâyelerinde Yapı, Tema ve Anlatım, Yüksek Lisans Tezi, Duygu Ulaşan, Kırıkkale, 2019