Muzaffer Tema
15 Haziran 1919 tarihinde, İstanbul’da doğdu. İstanbul Belediye Konservatuvarını bitirdi. Cemal Reşit Rey, Adnan Saygun, Ekrem Reşit gibi isimlerden dersler aldı. 1940 yılında mezun oluncaya kadar flüt, piyano ve keman çaldı; daha sonra yalnızca flüte yöneldi.
Ankara Devlet Konservatuvarı ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda görev aldı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, her cumartesi gecesi eşi ve kalabalık bir grupla birlikte en önde kendilerini izledi.
1948 yılında, Tepebaşı Gazinosu’nda konser verirken kendisini izleyen sinemacıların teklifi üzerine sinema oyunculuğuna başladı. İlk kez, 1949 yapımı “Çığlık” filminde rol aldı. 1959 yılında bir süreliğine Amerika’ya gitti. Orada 1958 yapımı “Acı Tebessüm” (Certain Smile) ve 1960 yapımı “Aya Giden 12 Adam” (Twelve to the Moon) filmlerinde oynadı. İki buçuk yıl kaldığı Amerika’dan, babasının rahatsızlığı üzerine Türkiye’ye döndü. Ardından tekrar ABD’ye gitti ve Dallas’ta iki sene Türk-Amerikan Derneği’nin başkanlığını yürüttü.
1961 yapımı “Vahşi Kedi” filminin oyunculuğunu, senaristliğini, yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi. Yapımcısı olduğu diğer filmler şunlardır: “Dişi Yılan” (1956), “Mağrur Kadın” (1962), “Aşka Tövbe” (1963).
Zeki Müren çok yakın dostu idi.
4 Ekim 2011 tarihinde, Çeşme’de vefat etti.
150’ye yakın filmde rol aldı. Bazıları şunlardır:
Dudaktan Kalbe (1951)
Kırık Kalpler (1960)
Gönül Ferman Dinlemez (1962)
Posta Güvercini (1965)
Çalıkuşu (1966)
Hacı Murat (1967)
Killing İstanbul’da (1967)
Killing Uçan Adam’a Karşı (1967)
Silaha Yeminliydim (1987)
Muzaffer Tema: “1949’da İstanbul’da verdiğim ilk flüt konserinden sonra arka odaya üç adam geldi. Adları Aydın Arakon, Turgut Demirağ ve Şadan Kamil’miş. Bana başrol vereceklerini söylediler. Ben sinemadan anlamadığımı söylediysem de dinlemediler. Bir deneme filmi çekildi ve çok beğendiler. İlk olarak ‘Çığlık’ filminde başrolde oynadım. O zamanki parayla bana bin lira verdiler. Arkasından ‘Dudaktan Kalbe’ ve ‘Hıçkırık’ derken bu işe başladık. O zaman sağ kola saat takmak, pardesünün yakasını kaldırmak, dik yaka kazak giymek, saçları yana taramak modası benden başladı. Ben, Amerikalı oyuncu Alan Ladd’i; Türkiye de beni taklit etti.”
…
“Sinemada ilk öptüğüm kadın ‘Hıçkırık’taki rol arkadaşım Emine Engin’di. Sonra Mesiha Yelda. Türkan Şoray’la öpüşme sahnesini unutmuyorum. O zamanlar rahmetli Rüçhan Adlı’yla beraberdi, filmlerinde öpüşmüyordu. Filmin yönetmeni öğrencim Ülkü Erakalın’dı. Sarıyer’in tepesinde bir köşkte çalışıyoruz. Türkan’la karı kocayı oynuyoruz ve öpüşmemiz gerekiyor. Ama kimse ona kabul ettiremiyor. Rüçhan Adlı’nın şoförü getirip götürüyor sete ve sonuna kadar izliyor koruma olarak. Ülkü’ye bir fikir verdim: ‘Türkan hasta numarası yapsın.’ Derken birazdan çığlıklar duyuldu, muhafız şoför de fırladı yukarıya. Derken Sarıyer’e ilaç almak için onu gönderdiler. O kapıdan çıkar çıkmaz biz Türkan’la şöminenin önündeki posta serilip öpüşme provalarına başladık. Senaryodaki öpüşme sahnesi korkunç. Hemen çekimlere girdik ve dudaklarımız birleşti. Muhteşemdi. Hayatımda Türkan Şoray kadar güzel, içten ve arzulu öpen bir kadına rastlamadım.”