Orhan Günşiray
1928 yılında, İstanbul’da doğdu. Tam adı Orhan Melih Günşiray’dır.
Tophane Sanat Okulunu bitirdi. Ticaretle uğraştı. 1950 yılında Adalar Erkek Güzeli seçildi. 1957 yapımı “Lejyon Dönüşü” filmiyle sinema oyunculuğuna başladı. Sinema sektörüne güvenmediği için, bir yandan müteahhitlik mesleğini sürdürdü. 1959 yapımı “Fosforlu Cevriye” filminin umulmadık bir başarı elde etmesi sonrasında, kendini tamamen sinemaya verdi. Genellikle yakışıklı erkek rollerini canlandırdı, polisiye filmlerin çapkın jönü oldu.
Atıf Yılmaz’la birlikte Yerli Film’i, sonra da kendi firması Günşiray Film’i kurdu. Aralarında “Dolandırıcılar Şahı” (1960), “Cengiz Han’ın Hazineleri” (1962), “Yarın Bizimdir” (1963), “Şehrazat” (1964) ve Türkiye’nin ilk sinemaskop siyah-beyaz filmi olan “Sırat Köprüsü” (1966) yapımlarının olduğu toplam 14 filmin yapımcılığını üstlendi.
1970 yılından sonra sinemadan uzaklaştı. Şarkıcılık, düğün salonu ve yazlık sinema işletmeciliği yaptı. Başından 8 evlilik geçti. Bir röportajında, hayatının bir döneminde MİT için çalıştığını dile getirdi.
27 Ağustos 2008 tarihinde vefat etti.
100’den fazla filmde rol aldı. Bazıları şunlardır:
Hayat Cehennemi (1958)
İstanbul Macerası (1958)
Fosforlu Cevriye (1959)
Cici Kâtibem (1960)
Dolandırıcılar Şahı (1960)
Fosforlu Oyuna Gelmez (1962)
Üç Çapkın Gelin (1963)
Dullar Tercih Edilir (1964)
Yankesici Kız (1964)
Keloğlan İş Başında (1975)
İlk Aşk (2006)
Orhan Günşiray: “Babam vefat edince uzun süre İstanbul’da kaldım. Eskiden tanıdığım Hasan Kazankaya’yla karşılaştık, sohbet ettik. ‘Benim bir romanım var, onu senaryolaştırdık, filme çekeceğiz. Bu filmde sen de oynayacaksın.’ diye ısrar etti. Ben şaka gibi kabul ettim o işi. Ondan sonra bir baktım, kendimi sette buldum. Filmin adı ‘Lejyon Dönüşü’ydü, Ertem Göreç yönetmişti. Çekimleri çok uzun sürdü. Titiz çalışılıyordu; film falan da karaborsaydı, zor bulunuyordu. Güzel bir filmdi, kadrosu çok iyiydi. Belgin Doruk vardı, Fikret Hakan vardı. Sonra başka teklifler aldım, kabul etmedim. ‘Lanet olsun, bir senede film bitti, canımıza okundu, böyle iş mi olur?’ dedim. Sonra 58 senesiydi, Baki Baba vardı Şan Sineması’nın sahibi, iki de Ermeni ortağı vardı, onlar çağırdılar. Faruk Kenç de vardı, bir film yapacaklardı. ‘Ben bu işi yapmayacağım.’ dedim. ‘Geleceksin.’ dedi Faruk ağabey. Onu sinemanın dışından, Büyükada’dan da tanıyordum. Gittik... Nedret Güvenç, Baki Baba’nın küçük bir kızı vardı o falan bir film çektik. Arkadan Acar Film çağırdı, 2-3 filmlik mukavele yaptı. Sonra arkası geldi işte. Sonra Neriman’la (Köksal) oynadığımız ‘Fosforlu Cevriye ile başrole geçmiştim. Fosforlu Cevriye çok tuttu, ondan sonra meşhur oldum tabii. Senede 10-15 film çevirmeye başladık.”