Prens Sabahaddin
1878de doğdu. Asıl adı Mehmed Sabahaddindir. Babası Damad Mahmud Celâleddin Paşa, annesi Sultan Abdülmecidin kızı ve II. Abdülhamidin kız kardeşi Seniha Sultandır. Kendisine yerli kaynaklarda Sultanzâde, Batı kaynaklarında da Prens denmektedir.Önemli hocalardan Arapça, Farsça, Fransızca, fen, resim ve piyano öğrendi; Osmanlı, Arap-Fars ve Fransız edebiyatı eğitimi aldı. Gençlik yıllarında, Osmanlı Devletinin sorunlarının ancak yurt dışında yürütülecek bir mücadeleyle halledilebileceği düşüncesini benimsedi. Babasının Padişahla arası açılınca, babası ve kardeşiyle birlikte Ekim 1889da Parise kaçtı. Orada, II. Abdülhamid yönetimine karşı mücadele eden Jön Türklere katıldı.
Şubat 1902de, Avrupanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren Jön Türkleri birleştirmeyi hedefleyen I. Jön Türk Kongresini düzenledi. Kongrede başkan seçildi, ancak gruplar arasında uzlaşılamadığı için istenen sonuç alınamadı. Ahmed Rıza ile Mizancı Murad Beyin grupları yanında, üçüncü Jön Türk grubu olan Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyyet Cemiyetini kurdu. Cemiyetin yayın organı olan Terakki gazetesini çıkardı. Prens Sabahaddin bu dönemlerde liberal ve adem-i merkeziyetçi bir görüş savundu.
27 Aralık 1907de, II. Jön Türk Kongresini topladı. Bu kongrenin amacı, II. Abdülhamid yönetimini sona erdirmekti.
II. Meşrutiyet ilan edilince, Avrupadaki muhalifler Osmanlıya döndü. İstanbula dönen Prens Sabahaddin, aktif politikaya girmedi. İttihat ve Terakki 1909da iktidarı ele geçirince, Prens Sabahaddin İttihat yönetimine muhalif oldu. Yönetimin siyasi ve iktisadi görüşlerini eleştirdi. Prens Sabahaddine göre düşman dışarıda değil, toplum içindeydi; tembellik ve merkeziyetçi yönetim, Osmanlı Devletini yok etmekteydi.
Bu düşünceleri yüzünden tutuklandı; serbest kalınca 1913te Parise kaçtı. I. Dünya Savaşı bittikten ve İttihat ve Terakki yönetimi son bulduktan sonra 1919da İstanbula döndü. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasının ardından, Osmanlı hanedanı mensuplarının sınır dışı edilmesiyle, 1924te yurt dışına çıkmak zorunda kaldı.
Avrupa gazetelerinde Türkiyenin siyasi ve iktisadi sorunlarına dair yazılar yazdı. Hayatının son yıllarını İsviçrede, yoksulluk içinde geçirdi. 30 Haziran 1948de İsviçrede öldü. İstanbula getirilerek Eyüpsultandaki aile kabristanına gömüldü.
Prens Sabahaddine göre iş, sadece II. Abdülhamidin yönetimine son vermek, II. Meşrutiyetin ilan etmek ve Kanun-ı Esasinin yeniden yürürlüğe konulmasını sağlamakla bitmemektedir. Mevcut şartların değiştirilmemesi hâlinde yeni bir istibdat kaçınılmaz olacaktır. Meşrutiyetin amacı, halkın hükûmeti kontrol etmesi olduğuna göre, devlet yönetiminde adem-i merkeziyet sistemine geçilmeli ve vatandaşlar arasında şahsi teşebbüs geliştirilmelidir. Özel mülkiyet sistemi kurulmalıdır.
Prens Sabahaddinin görüşleri, devrin önemli adamları tarafından ütopik bulundu. Türkiyede kısmen 1950den itibaren taraftar bulmaya başlayan bu görüşler için uygulama imkânı bulunamadı.