Salvador Dali
11 Mayıs 1904 tarihinde doğdu, 1914 yılında annesinin verdiği destekle özel bir resim okuluna yazıldı. 1919 yılında Figueres Belediye Tiyatrosu’nda ilk kişisel sergisini açtı. 1921 yılının Şubat ayında annesini meme kanserinden kaybetmesi, hayatını önemli ölçüde değiştirdi. Annesinin ölümü için, “Hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım. Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyordum.” notunu yazdı.
Gençlik dönemi eserlerinde daha çok Kübizm ve Dadaizmin etkileri görülmektedir. Madrid’teki yıllarında, avangart sanata meraklı bir film yapımcısı olan Luis Buñuel ve İspanya İç Savaşı’nda kurşuna dizilecek olan şair Federico García Lorca’yla yakın arkadaş oldu. 1923 yılında disiplinsizlik gerekçesiyle geçici olarak okulundan uzaklaştırıldı, aynı yıl içerisinde Girona şehrinde anarşist gösterilere katıldığı gerekçesiyle tutuklandı ve bir süre gözaltında tutuldu. 1925 yılında okula geri döndü. Barcelona’da ilk kişisel sergisini açtı. 1926 yılında Paris’e gitti. Burada Pablo Picasso ile tanıştı. Bu tanışıklık, eserlerinde de karşılık buldu ve devam eden birkaç yıl boyunca, resimlerinde Picasso etkisi görülmeye başlandı. 1928 yılı Mart ayında sanat eleştirmenleri Lluis Montanyà ve Sebastià Gasch ile birlikte, sanatta modernizm ve fütürizmi savunmayı amaçlayan Sanat Karşıtı Katalan Manifesto’yu kaleme aldı.
Dali’nin Gerçeküstücülük akımıyla tanışması ise Paris’te gerçekleşti. 1929’da ikinci defa Paris’e gitti ve ressam Joan Miró’nun aracılığıyla gerçeküstücü akımın öncüleri ressam André Breton ve şair Paul Éluard ile tanıştı. 1931 yılında Belleğin Azmi isimli eserini yaptı. Eserde, geniş bir kum manzarası önünde eriyen cep saatleri imgesine yer verdi. Eser genel itibarıyla, katı ve değişmez kabul edilen zaman kavramına karşı protesto ve öldürücü bir darbe olarak yorumlanmaktadır. Yıllar sonra bu resmin ilhamını, sıcak bir Ağustos gününde güneş altında eriyen bir Camembert türü peynirden aldığını yazdı. 1934 yılında New York’ta bir sergi açtı ve böylelikle üne kavuştu. 1938 yılı yazında ise Londra’da, hayranı olduğu ve resimleri üzerinde etkisi olan psikanalizin kurucusu Sigmund Freud ile tanıştı. Freud’un birkaç portresini yaptı.
1936 yılında başlayan İspanya İç Savaşı sırasında yeni kurulan faşist rejimi desteklediğini açıklayarak tepki çekti. Bu gelişmenin ardından çoğunluğu Marksist olan gerçeküstücüler, Salvador Dali’ye açıkça sırt döndüler. Gerçeküstücüler ile arasında ölümüne kadar süren tartışmalar ve söz düelloları sürüp gitti.
1951 yılında Katolisizm’in ve bilimin bazı kavramlarını sentezleyerek ortaya koyduğu Mistik Manifesto’yu yayımladı. Aynı dönemde tuvale boya sıçratma, hologram, optik yanılgı ve stereoskopi gibi pek çok değişik teknik kullanarak denemeler yaptı. 10 Haziran 1982 tarihinde; karısı menajeri, modeli ve ilham perisi de olan Gala’yı kaybetti. Gala’nın ölümünden sonra hayata küstü. Karısının hayatını kaybettiği ve mezarının bulunduğu Púbol Kalesi’ne yerleşti. Ölümüne kadar burada münzevi bir hayat yaşadı. 1983’te burada yaptığı Serçenin Kuyruğu adlı resim, son eseri oldu. 23 Ocak 1989’da kalp yetmezliği nedeniyle vefat etti. Figueres’te adını taşıyan müzenin mahzenine gömüldü. Hayatı boyunca, resimleri ve heykellerinin yanı sıra; çeşitli taş baskı eserler, kitap illüstrasyonları, tiyatro dekorları ve kostümleri üretti. Eserlerinin çoğunluğu, Figueres’deki Dali Tiyatro ve Müzesi’nde bulunmaktadır.