Şeref Akdik
1899 yılında İstanbul’un Fatih semtinde doğdu. 1915 yılında Sanayi-i Nefise Mektebinde öğrenim gördü, burada Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. 1925’te okulu bitirince devlet tarafından açılan Avrupa sınavını kazanarak Paris’e gitti ve Julian Akademisinde Paul Albert Laurens atölyesinde çalıştı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerini gezerek müzelerindeki ünlü resimlerden kopyalar yaptı.
1928 yılında Türkiye’ye döndükten sonra Gazi Eğitim Enstitüsüne resim öğretmeni olarak atandı. Bu yıllardan başlayarak Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği’nin bütün sergilerine katıldı. CHP’nin yurt gezisi programı çerçevesinde 1940’ta İçel’e, 1943’te Erzincan’a gitti. 1930 kuşağının izlenimci eğilimli ressamları arasında yer aldı. Akademik bilgi ve deneyimlerini yöresel gözlemleriyle birleştirdi. Yağlı boya figür ve portrelerinde klasik anlatıma bağlı kalırken, suluboya, kara kalem manzara ve desenlerinde klasik anlayışından ödün vermeden izlenimci anlayışa yaklaştı. Desen ve portrelerinde yerel giyim özellikleriyle birlikte yöre insanının iç yaşantısını da yansıtmaya çalıştı.
1950’ye doğru, resimlerinde İstanbul çevresini sürekli ve değişmeyen bir konu olarak işledi. Çamlıca, Salacak, Kalamış manzaraları, şiirsel bir palet ve rahat bir kompozisyon beğenisiyle karşımıza çıkmaktadır. 1945’teki 7’nci Devlet Sergisi’nde birincilik ödülünü kazanan “Küçük Binici” adlı tablosu, kendi çizgisi içinde yeniliklere açık bir sanatçı olduğunu gösterir. 1951’de İtalya ve Fransa’ya gitmesi, ondaki bu eğilimleri daha da güçlendirdi, öte yandan titiz gözlem duygusu, manzara ressamlığına da önemli ölçüde katkıda bulundu.
1956’daki “Vilayet Tabloları” sergisinde gösterilen “Kütahya Kalesi” adlı tablosu, İçel ve Erzincan resimleriyle başlayan dönemin uzantısıdır. 1950’den sonra Moda’da kurduğu özel atölyede resim dersleri verdi. İlk kişisel sergisini de 1957 yılında İstanbul’da açtı, 1965 yılında emekliye ayrıldığı yıl Güzel Sanatlar Akademisinin salonlarında bütün dönemlerini içeren geniş bir sergi açıldı. 1972 yılında İstanbul’da vefat etti. Ölümünden iki yıl sonra eşi Sara, Ankara’da sanatçının önemli yapıtlarını bir araya getiren ayrıntılı bir sergi düzenledi.