Tevfik Fikret
(24 Aralık 1867 - 19 Ağustos 1915): Şair. İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed Tevfik’tir. Pertevniyal Valide Sultan’ın kahyası Hüseyin Efendinin oğludur. Baba tarafı Çankırı’nın Çerkes kazasındandır. Annesi sonradan Müslüman olmuş Sakız adasından Rum bir ailenin kızı Hadice Refia Hanımdır. Tevfik Fikret 12 yaşındayken, annesi hac yolculuğu sırasında koleradan vefat etmiştir. İlk öğrenimine Aksaray’da Valide Cemi bitişiğindeki Mahmudiye Valide Rüşdiyesinde başladı. Mektep 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında Rumeli’den gelen göçmenlere tahsis edilince Galatasaray Sultanîsine geçti. Burayı 1888’de birincilikle bitirdi. Aynı yıl Hariciye Nezareti İstişare Odasında memuriyete başladı. Sadaret Mektubî Kalemi Mühimme Odasında iken aylığının azlığı yüzünden ayrıldı (1889). Geçim sıkıntısı içine düşünce vazifesine dönmek zorunda kaldı (1890). Ek olarak Gedikpaşa Ticaret Mekteb-i Âlisinde hüsnühat ve Fransızca dersleri verdi. Dayısı Trabzon Valisi Mustafa Beyin kızı Nâzime Hanımla 1890’da evlendi. Daha sonra Galatasaray Lisesine Türkçe öğretmeni oldu (1892). Bu vazifede de çok kalmadı; Kasım 1897’de istifa etti. Robert Kolej’de ders vermeye başladı. Koleje yakın olduğu için dayısının Rumelhisarı’daki yalısına taşındılar. 1903’te de Robert Kolej’in hemen altıda Âşiyan adını verdiği bir konak yaptırdı. İkinci meşrutiyetten sonra 1909’ta Galatasaray Sultanîsine müdür oldu. Darulfünûn ve Darulmuallimînde de ders verdi. Ancak 16 ay sonra Maarif Nazırı Emrullah Efendiyle arası açılınca müdürlükten ve diğer görevlerinden istifa etti (Nisan 1910). Bundan sonra teklif edilen hiçbir vazifeyi kabul etmedi. Sadece Robert Kolej’deki hocalığını sürdürdü. Sinir ve beden rahatsızlıkları geçirdi. Şeker hastalığından Âşiyan’da öldü. Eyüp’teki aile kabristanına gömüldü. 1961 yılında kemikleri Âşiyan’a taşındı.
Tevfik Fikret yenileşme döneminin en önemli şairlerindendir. Şiire 15-16 yaşlarında başladı. Kalabalıktan kaçan ve yalnızlığı seven bir insandır. Alıngan ve kırılgandır. Resme hevesi ve küçüklüğünden beri resim yapması onu aynı zamanda şekilci kılmıştır. Servet-i Fünûn’un başındayken derginin her şeyi ile ilgilenmesini şekilciliğine bağlayabiliriz.
İlk şiiri henüz 16 yışındayken Tercüman-ı Hakikat’te çıktı (31 Aralık 1883). Bu şirini Nazmî mahlâsıyla gazel tarzında yazmıştır. O yıllarda hocaları Muallim Naci ve Muallim Feyzi’nin tesirindedir. Galasaray Sultanîsinden mezun olduktan sonra bir süre suskun kaldı. Suskunluğun ardından 7 Mayıs 1891’de Mirsad’da ’Bahar’ şiirini yayınladı. Aynı yıl Mirsad’da 18 şiiri çıkacaktır. Yine Mirsad dergisinin açtığı "Tevhid" ve "Sitayiş-i Hazret-i Padişahî" konulu iki yarışmada birincilik alması ününü arttırmıştır.
Yeni şiirlerinde Abdülhak Hâmid ve Recâîzâde Ekrem’i örnek almış, aşk ve tabiat temalarını işlemiştir. Mirsad o yılın ağustosunda kapanınca Tevfik Fikret yeni bir suskunluk devresine girer. 1894’ün başlarında arkadaşları Ali Ekrem (Bolayır) ve Hüseyin Kâzım Kadri’nın ısrarı neticesi yeni çıkacak olan Malûmat dergisinin baş yazarlığını kabul eder. Bu dergide, derginin kapandığı 1895 mayısına kadar 25 şiiri yayınlanır.
Tevfik Fikret Hocası Recâîzâde Mahmud Ekrem’in teşviki ile Servet-i Fünûn mecmuasının yönetimini 25 Şubat 1896 tarihli 256. sayısından itibaren üzerine alır. Tevfik Fikret’in bu mecmuanın başına gelmesinden sonra, o ana kadar ansiklopedik bilgiler veren bir fen mecmuası mahiyetinde olan dergi edebî bir hüviyet kazanmıştır. Tevfik Fikret, Ali Ekrem’in bir yazısı üzerine çıkan münakaşayı bahane ederek dergiden ayrılır ve Rumelihisarı’ndaki Âşiyan’ına çekilir (1901). Kızkardeşinin ve Antep’te sürgünde babasının ölümleri onu daha da sarsar; karamsarlaştırır. ’Millet’, ’din’, ’tarih’, ’kahramanlık’ gibi duyguları onun için anlamsızlaşmaya başlar. ’Tarih-i Kadîm’ şiirini din ve tarihe karşı, ’Lahza-i Teahhur’u Ermenilerin 1905’te Abdülhamid’e düzenledikleri suikastin başarısızlığına duyduğu üzüntü üzerine yazmış ancak o zaman yayınlamamıştır. İnanmak ihtiyacını hissettiği şiirleri de vardır. Ancak daha sonra Mehmed Âkif’e cevap olarak yazdığı ’Tarih-i Kadîm’e Zeyl’le dine ve tarihî değerlere tamamen savaş açmıştır. Fikret’in, şiirlerinde ilim ve fen öğrenmesini öğütlediği oğlu Halûk Hristiyanlığı tercih etti ve bir papaz olarak yaşadı.
Servet-i Fünûn döneminde "sanat sanat içindir" ilkesine bağlı iken, 1901’den sonra sanat anlayışını şahsî olmaktan çıkarıp sosyal hayata yöneltmiştir.
Tevfik Fikret şiir tekniğini, aslı kendi yönetiminde çıkarmaya başladıktan sonra Servet-i Fünûn mecmuasında geliştirdi. Nazım cümlesini nesir cümlesine yaklaştırdı. Cümlenin bir mısra ya da beyitle sona erme esasını kaldırıp birkaç mısra devam eden şiir cümleleri kurdu. Cümle mısraın ortasında bitip başlayabilirdi. Aruz veznini başarı ile kullandı. Sone ve serbest müstezat en çok kullandığı nazım şekilleridir. Şiirlerinde kötümserlik daima ağır basar. Bunun dışında tabiat temi, hayalî konular, merhamet, sosyal konular en çok ele aldığı temlerdir. Oldukça ağır, yabancı kelime ve terkiplerle dolu bir dili vardır.
Şiirleri: Tarih-i Kadim ([1905], İmzasız ve tarihsiz; Hasan Âli Yücel, Doksan Beşe Doğru şiiriyle birlikte yayınladı, 1928), Rübâb-ı Şikeste (1900), Halûk’un Defteri (1911), Rübab’ın Cevabı (1911), Şermin (Çocukları için hece vezniyle yazdığı 31 şiir, 1914), Son Şiirler (Haz. Cevdet Kudret, 1952; genişletilmiş 2 bs. 1968), Tevfik Fikret ve Kitaplarında Çıkmayan Şiirleri (Haz. Murat Uraz, 1959).
Diğer eserleri: Tevfik Fikret Malumat’ta (1965), Tevfik Fikret Mirsad’da (1965). Bu son iki eseri İsmail Hikmet Ertaylan hazırladı. Şiir ve nesirleri bir aradadır. Vedia (Servet-i Fünûn’da tefrika edildi, yarım kalmış roman, 1896), Tevfik Fikret-Dil ve Edebiyat Yazıları (İsmail Parlatır, 1987).
Kaynak: https://www.elipskitap.com.tr/yazar/tevfik-fikret/
https://www.elipskitap.com.tr/urun/sermin/