Zeki Demirkubuz

Zeki Demirkubuz

1 Ekim 1964 tarihinde, Isparta’da doğdu. Ortaokulu Gönen Okulunda okudu. Lise döneminde ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti, 1980 öncesi sol siyasi akım içinde aktif olarak yer aldı. 12 Eylül Askerî Darbesi sonrası tutuklandı ve üç yıl hapis yattı. Anayasayı zorla değiştirmek, silahlı eylemler yapmak nedeniyle idamla yargılandı. 1981-1983 arasında yoğun işkenceler, açlık grevleri, sağlıksız ortamlarda hücre cezası, koğuş yaşamı derken, özellikle yaşı küçük olduğu için 1983 yılında serbest bırakıldı.

Elektrikten Filistin askısına her türlü işkenceyi gördü. Sağlıklı bir çocuktan hastalıklı bir adama dönüştü. Hapishanede okumaya başladı. Hapisten çıktığında ders verebilecek kadar iyi İngilizce öğrendi. Sinemayla da ilişkisi bu dönemlere denk gelmektedir. Sinemaya kafa yormaya hapishanede başladı ve yine hapisteyken Rus edebiyatına ilgi duymaya başladı.

Sinema yaşamını biçimlendirecek Dostoyevski yapıtlarını ilk kez okudu, “Özelde Dostoyevski, genel olarak edebiyat olmasaydı herhâlde sinemacı olmamla ilgili hem teknik hem de manevi hiçbir şeyim olmazdı. Ben onları okumasaydım, Balzac’ı tanımasaydım kesinlikle sinemacı olmazdım.” ifadesiyle, bu sürecin yönetmen olmasıyla doğrudan ilişkili olduğuna değinmektedir. 

Tahliye olmasının ardından Anadolu’nun çeşitli yerlerinde işportacılık yaptı, daha sonra liseyi dışarıdan bitirip İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümüne girdi. Yazdığı kısa öyküleri “solcu” olarak bilinen Ali Özgentürk, Onat Kutlar ve Zeki Ökten gibi sinemacılara gösterdi.

Onun cezaevi deneyimlerinden faydalanmak isteyen Ökten’in “Ses” adlı filminin setinde danışmanlık göreviyle bulundu. “Sinemadan çok hoşlanmadım ama Zeki Ağabey çok sevdiğim bir insandı. Bir film çekecekti, o filmde tekrar çalışmamı istedi. Aslında para kazanmak için bir işçi gibi çalışmaya başladım. Dokuz yıl asistanlık yaptım.” şeklinde bu süreci anlatmaktadır. Böylece, sinema yaşamı ilk kez Ökten’in asistanlığını yaptığı 1986’da başladı.

Sonraki süreçte bir yandan birçok yönetmene asistanlık yaparak film çekimiyle ilgili unsurları gözlemledi, bir yandan da üniversiteden mezun oldu. Yeni Türk sinemasını başlatan filmlerden biri olarak kabul edilen ve dar bir bütçe ile çektiği C Blok ile yönetmenliğe başladı. 2002’de Nurhayat Kavrak ile evlendi, bu evlilikten Yazgı Demirkubuz isimli bir çocuğu oldu.

Rotterdam da dâhil olmak üzere birçok uluslararası festivalde gösterilen Üçüncü Sayfa ile eleştirmenlerin ve izleyicilerin dikkatini çekti. Ardından "Karanlık Üstüne Öyküler" üçlemesinin ilk iki filmi olan Yazgı ve İtiraf'ı 2001 yılında çekti. İki film de Cannes'da "Belirli Bir Bakış" bölümünde gösterilen gösterilme hakkı kazandı. 

2003 yılında ise Bekleme Odası'nı yönetti. Yönetmenliği sırasında sinema yapma tutkusunu ve ego noktasını en azından senaryo üzerinde dengeledi ve samimi bir sinema dili yapmaya çalıştı. Bunun yanında oyuncu yönetimi tarzı ile oyuncularla verimli çalışmalar yaptı.  Sinema izleği olarak Dostoyevski'nin kendisi için temel referans olduğunu belirtti. İnsanın temel ahlaki sorunları olan; aşk, feragat, yenilgi, kötülük, absürt ve ölüm gibi temaları birbiri ardına işleyen senaryolarını sinemaya aktardı. "Kader" adlı filmi 2006 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Film" ödülünü aldı.

Filmlerinin biçimsel yapısında ise, mizansene dayalı gerçekçilik ve bazı minimalist özellikler barındıran bir anlayış görülmektedir. Bu açıdan, görsel stilinin, Avrupa sanat sinemasına benzer olduğunu söylemek mümkündür. Tüm filmlerinde; hareketsiz kamera rejimi, kesintisiz sabit planlar, gerçekçi ışık düzeni ve sanat yönetimi, genelde kesmelerle ilerleyen düz kurgu ve yok denecek kadar az oranda müzik kullanımı olarak sıralanabilecek biçimsel unsurları gözlemlemek mümkündür.

Buna materyal olarak televizyondan gelen seslerin kullanımını da eklemek olanaklıdır. Filmlerinde kamera hareketlerini az tutarak oyunculuk ve diyalogları öne çıkarmaktadır, birçok filminde monoloğa yer verdiği görülmektedir. Monolog, filmlerinde anlatının temel ögelerinden biridir. Yönetmenin hemen tüm filmlerinde olay akışı, bir noktada genellikle uzun bir monolog sahnesinin araya girmesiyle kesintiye uğramaktadır.

Monoloğun yanı sıra, tüm filmlerinde kendi kendine açılan kapılar ve televizyon izleyen insanlar bulunmaktadır. Bu izlemelerde genellikle eski Yeşilçam filmlerinden sahnelere yer verilmesi, televizyonun “pasifleştirici” bir öge olarak kullanıldığı değerlendirmesine olanak vermektedir. Yeşilçam filmlerinin kullanımı, sinemaya Yeşilçam yönetmenlerinin yanında asistan olarak başlayan Demirkubuz’un kişisel tarihine yapılan bir gönderme şeklinde de yorumlanmaktadır.

Ayrıca, Masumiyet’tin son sahnelerinden birinde, filmin karakterleri ve bizzat Demirkubuz’un kendisi televizyonda gösterilen C Blok’u izlemektedir. Önceki filminin görüntülerine yer vermekle, televizyonu kendi sinema yolculuğunun yansıması olarak kullanmaktadır.

Sinemasında, görsel ve biçimsel olarak yaratılan atmosfer kadar, kültürel kodlar ve türsel göndermelerin de yer aldığı bir anlatı yapısı görülmektedir. Kültürel kodlar açısından, acı, bunalım, yenilgi gibi durumlar içindeki alt sınıf temsillerine yer vermektedir. Filmlerinin, “arabesk” türünün niteliklerini taşıyan içeriğe sahip olduğu iddia edilmektedir.

Filmlerinde kullandığı diğer bir tema ise kötülüktür. Sinemasında kötülüğün, olaylar sonucu ortaya çıkan bir şey değil, temel bir olgu, yani “varlığı oluşturan ilkelerden biri” olarak yer aldığı vurgulanmaktadır. Demirkubuz’un Dostoyevski’ye ilgisine uygun şekilde, filmlerindeki karakterler kötülük potansiyelini de içeren çok boyutlu bir bakış açısıyla oluşturuldu. Bu doğrultuda, öykü ve karakterlerini toplumsal ve kültürel zeminde ortaya koydu. Kötülük, acı, umutsuzluk, çile, çıkışsızlık gibi insana dair konularla daha geniş bir tematik bütünlük sağladığı görülmektedir.

Her filminde kısa süre kamera önünde görünmektedir. Ayrıca, Bekleme Odası ve Bulantı filmlerinde başrolü oynadı. Kamera arkasındaki tüm süreçlerde etkin bir yönetmen olması ve kamera önünde de görünmesi, filmlerinin kişiselliğini arttıran bir unsur şeklinde değerlendirilmektedir.

Sinemasının genel özelliklerini özellikleri:

- Yalın ve gösterişsiz sinema dili ile kendine has bir yönetmendir. Hareketsiz kamera kullanmaktadır. Genellikle detay kullanmamaktadır.

- Filmlerinde fade-in, fade-out gibi geçişler yerine açılan kapanan ışıkları ve kapıları kullanmaktadır. Geçişleri bunların yerine yaparken kesme ile öykünün ilerlemesini sağlamaktadır.

- Geçmişleri bugünlerinin açıklanması için önemli olan karakterlerin öyküleri, flash-back yerine, kendilerinin uzun anlatım sahneleri ile anlatılmaktadır. Bunlar kötülüğün iyiye gidişi için köprü görevi olan sahnelerdir.

- Sinemasında “minimalist”tir. Kullandığı teknik mükemmel değildir. Artistik kamera hareketi yoktur.

- Uzun ve statik sahnelerle öykülerini anlatmayı sevmektedir.

- Her filimin de televizyondan gelen Türk filmi sesi, kapı gibi öğeler bulunmaktadır. Bir türlü kapanmayan kapılar özellikle kahramanların başkaları tarafından sorgulandıkları sahnelerde ön plana çıkmaktadır. Mekân değişikliklerinde de kapı bir değişim motifi olarak kullanılmaktadır. Türk filmlerinin melodram özellikleri ağdalaştırılmadan filmlerinde bulunduğu için bir gönderme ve izleyiciye hatırlatma olarak kullanıldığını söylemek mümkündür.

- Kamera hareketsiz olduğu için diyaloglar ön plandadır. Yönetmen aynı zamanda senaryo yazarıdır. Diyaloglarında sade ve açıklayıcı oluşu dikkati çekmektedir. Bunun yanında kötülük, vicdan, irade, iyilik gibi yaşamla muhasebesinin olduğu konularda karakterlerini konuşturduğunda fazla felsefe yapılması inandırıcılığı azaltmaktadır.

- Topluma ait öyküler ve eleştiriler yapıyor görünse de giderek kişiselleşen sineması karakterlerin psikolojik durumunu yansıtmaktadır.

- Karakterleri anti-kahramanlardır. Bir yanları ile kötüdürler. Duygularını anlayabilmek ve bu nedenle özdeşleşme sağlamak zordur.

- Din ile bir meselesi olmayan, hatta hayatında çok önemi olmadığı anlaşılan yönetmenin karakterlerin isimlerini dinî kişiliklerden almaktadır: İsa, Musa, Meryem gibi.

- Filmlerinde kısa olarak görünmekten hoşlanan birisidir. Bekleme Odası’nda başrolü kendisi oynamaktadır.

- Karakterleri orta ya da alt tabakadan insanlardır, problemleri, para, aşk, ilişkiler gibi sıradan insanların problemleridir. Bunları sadece ortaya koyar. Çözüm yolları önermek gibi bir derdi yoktur.

- Filmlerinde neredeyse hiç müzik yoktur, sahnelerin betimlenmesinde karakterlerin duygularını anlatımında ve atmosfer oluşturmada müziğin bir öge olarak kullanılmadığını, yönetmenin kapanış jeneriklerinde müziği kullanmayı tercih etmektedir.

- Oyuncu seçiminde bilerek amatör oyunculara doğru kaymaktadır. İsim yapmamış iyi oyuncular bulmaktadır. 

Filmleri ve Aldığı Ödüller:

1994, “C Blok” Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) (En İyi Yönetmen ve Film)

1997, “Masumiyet” 34. Antalya Altın Portakal Film Festivali (Halk Jurisi Avni Tolunay Ödülü)

1999, “Üçüncü Sayfa” 36. Antalya Altın Portakal Film Festivali (Behlül Dal Juri Özel Ödülü, En İyi Senaryo)

2001, “İtiraf” 13. Ankara Film Festivali (En İyi Yönetmen, Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü)

2001, “Yazgı” 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali (En İyi 3. Film, En İyi Yönetmen)

2003, “Bekleme Odası” 40. Antalya Altın Portakal Film Festivali (Behlül Dal Juri Özel Ödülü) 23. İstanbul Uluslararası Film Festivali (En İyi Türk Yönetmen)

2006, “Kader” 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali (En İyi Film) 12. Nürnberg Film Festivali (En İyi Film) 25. İstanbul Uluslararası Film Festivali (FIPRESCI Ödülü, En İyi Yönetmen) 18. Ankara Uluslararası Film Festivali (En İyi Yönetmen)

2009, “Kıskanmak” 46. Antalya Altın Portakal Film Festivali (En İyi Kadın Oyuncu)

2012, “Yeraltı” 2012 Dubai İnternational Film Festivali (En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu) 45. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri (En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kurgu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu)

2015, “Bulantı”

2016, “Kor”

Kaynaklar: Ulaş Işıklar, Türk Sinemasındaki ‘Auteur’ Yönetmenlerin Filmlerinde Nihilizm ve Birey: Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Tayfun Pirselimoğlu Örneği, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo-Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, İzmir, 2017.

İshak Ayvaz, 1995 Sonrası Türk Sinemasında Kurgu, Üç Yönetmen: Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan ve Derviş Zaim, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Sinema Televizyon Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2011.