Ahmet Davutoğlu

Ahmet Davutoğlu

Ahmet Davutoğlu, 26 Şubat 1959’da Konya’nın Taşkent ilçesinde doğdu. Orta Asya’dan göçen Türkmen boylarının konduğu Anadolu Toroslarının yamaçları Davutoğlu’nun mekân ve benlik bilincinin ilk şekillendiği yer oldu. Davutoğlu, büyüdüğü köyde öğrendiği “herkes bizdendir ve biz herkestenizdir” prensibinin Türkiye ve komşuları için de geçerli olduğuna inanıyordu. 

Annesini dört yaşındayken kaybeden Davutoğlu’nun hayatında babaannesi önemli bir figür oldu. Babaanne yalnız Davutoğlu’nun değil, etrafında toplanılan ataerkil bir figür olarak bütün ailenin yaşamında önemli bir yere sahipti.

“Sabah okula giderken, babam işe giderken hepimiz sıraya girer babaannemin elini öperdik. Bu tören babaannem 83 senesinde 95 yaşında ölene kadar hiçbir zaman aksamadı. Biz ayrılırken daha dua etmeye başlardı, akşam da aynı şekilde karşılardı. Akşama kadar hep hissederdik ki, onun duası yanımızda, yakınımızda. Şimdi de açıkçası o duaların bereketini her zaman hissediyorum.”

İlkokulu İstanbul Fatih’te okuyan Davutoğlu, 1973’te Batı düşünce ve edebiyatını keşfedeceği İstanbul Erkek Lisesi’ne kaydoldu. Aralarında Necmettin Erbakan ve Mesut Yılmaz’ın olduğu ülkenin önde gelen politikacılarının okuduğu, Almanca eğitim veren okulda ortaokul ve lise öğrenimini tamamladı. 

Boğaziçi Üniversitesi’nde hem Siyaset Bilimi hem de Ekonomi bölümlerinden 1982’de mezun olan Davutoğlu, üniversitede çift ana dal yapan ilk öğrenci statüsünü de elde etti. Davutoğlu‟nun Siyaset bölümündeki sınıf arkadaşları arasında Adnan Büyükdeniz, Ethem Eldem ve Nuray Mert vardı. Ekonomi eğitimi alırken Tansu Çiller‟den dersler aldı. Yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü, doktorasını ise aynı üniversitede Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yaptı. Davutoğlu’nun doktora tez danışmanlığını Şerif Mardin yaptı. Doktora tezi olan Alternative Paradigms 1994’te İngilizce olarak basıldı. 

Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak kabul edilmeyen Davutoğlu, akademisyenliğe Uluslararası Malezya İslam Üniversitesi’nde başladı. Davutoğlu’nun 1990’da gittiği ve beş yıl yaşadığı Kuala Lumpur; Çin, Malay ve Hint kültürünün etkisinde bir başkentti. Davutoğlu, 1995’te Malezya’dan döndükten sonra Türkiye’de doçent oldu. 

1999’a kadar Marmara Üniversitesi’nde 1998-2002 yılları arasında ise TSK Akademisi ve Harp Akademileri’nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. Burada ders vererek askerî kültürün merkeziyle yakın temas hâlinde oldu. Aynı zamanda 1999’dan 2004 yılına kadar Beykent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler profesörü olarak görev yaptı. Davutoğlu için İstanbul gerçek bir hoca oldu. “Sizi en çok etkileyen üstadınız, hocanız kimdir?” diye soranlara “Beni, ruhumu ve zihnimi en çok etkileyen hocam İstanbul’dur.” cevabını verdi. 

Davutoğlu bir entelektüel, bir hoca olarak Osmanlı âlimi Kınalızade Ali Efendi’ye özel bir önem verdi. Bu, Stratejik Derinlik’in en başında söylediklerinden fark ediliyor. Aslında bu düşüncesi doktora tezinde işlediği fikirle de bağlıdır. Zira doğunun siyasetname geleneğinde hükümdara verilen öğütte değerlerin altı çizilir. Söz gelimi adaletsiz bir idarenin kaypak bir zemine oturduğunun altını çizer Nizâmü’l-Mülk, Siyasetname’sinde. Kınalızade de bu geleneğin devamıdır ve onun devlet adamı öğüdünde de adalet önemli bir yer işgal eder.

2002 sonrası Türkiye siyasetinde hakkında en çok konuşulan siyaset adamlarından biri, hiç kuşkusuz Ahmet Davutoğlu oldu. Yazdığı Stratejik Derinlik kitabı 2002’den 2015’e kadar Türkiye’de en çok okunan uluslararası ilişkiler kitaplarından biri oldu. Farklı dillere çevrilen bu kitap hakkında çok konuşuldu ve yazılar yazıldı. 

Bir entelektüel olan Ahmet Davutoğlu’na sosyal çevresi “Hoca” olarak hitap etmektedir. Bunun sebebi Davutoğlu‟nun akademisyen olmasıdır. Rüyalarında “Gazzali ve Hegel’le tartışan”, öğrencileriyle birlikte olmayı “varoluşsal bir ilişki türü” olarak tanımlayan, en sevdiği kelime hikmet olan, “savaşmaya hazır tarafları durdurabilecek bir ikna yeteneğine sahip olmak isteyen Davutoğlu, şehirleri gezmeyi ve kitap okumayı çok sevdi. Akademiden edindiği birikimi önce danışmanlığı döneminde sonra 2009’dan 2014’e kadar Dışişleri Bakanı olarak reel dış politikaya yansıttı.

Davutoğlu siyasi kimliğinden önce akademisyen kimliğiyle ön plana çıktı. Fukuyama’nın “Tarih’in Sonu” tezine karşı “Tarih sona ermemiştir, daha büyük bir ivme ile akmaya devam edecektir.” ana fikrine dayalı bir tebliğ sunan Davutoğlu, 20. yy’da yaşanan süreçleri soncu okumalar yerine “medeniyetler dönüşümü” çerçevesinde ele almak gerektiğini vurguladı. Alternative Paradigms adlı tezinde İslam ve Batı paradigmaları arasında görünen farklılıkları ele aldı. Davutoğlu, 2018’de Türkçeye çevrilen Alternatif Paradigmalar kitabında “tarihî akışı kendi tekelinde gören egemen paradigmanın, insanlık tarihinin bir nehir gibi Batı’ya doğru aktığı iddiasında olduğunu, Yunan-Roma-Hristiyanlık-Reform-Modernite çizgisinde ilerlediğini ve bu doğrusal çizgide tarihî akışı kendi tekelinde gören Batı’nın İslam medeniyeti birikimini sadece dışlamakla kalmadığını, ötekileştiren bir hasım olarak gördüğünü” iddia etti. 

Davutoğlu’nun asıl tanınırlığı ise 2001’de yayımladığı Stratejik Derinlik eseri ile oldu. Stratejik Derinlik’te Türkiye'nin etkin ve oyun kurucu bir rol üstlenmesi gerektiği, bunu da zihnî bir değişimle Osmanlı mirası üzerinde yeni bir medeniyet dili ile yapılması gerektiğini savundu. Felsefe, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanından güçlü bir akademik geçmişe sahip olan Davutoğlu, sofistike bir dış politika kurucusu olarak yeni Türk dış politikasının entelektüel mimarı oldu.  Davutoğlu’nun eserine verdiği önemi, Mecliste bir muhalif milletvekilinin kitabını iğneleyen  sözlerine verdiği cevap açıkça göstermektedir:

“Ben o eseri akademik hayatta iken yazdım ve bugün o eseri pratik hayatta da uygulamaya çalışıyorum, bununla da iftihar ediyorum. Stratejik Derinlik eserinin 2001 yılında, hiçbir zaman böyle teorik bir çalışmayı pratiğe yansıtmak düşüncesinde olmadığım bir dönemde kaleme aldım, bununla gurur duyuyorum ve bugün de takip etmeye çalıştığımız politikada da dinamik, küresel yapıda Türkiye’yi küresel bir aktör hâline getirmek için bu stratejik derinliği uygulamaya çalışıyoruz. Kastettiğimiz Türkiye’nin tarihî ve coğrafî derinliğine uyumlu bir stratejidir...”

Davutoğlu’nun AK Parti dönemine en büyük katkısı Davutoğlu dış politikası ile Türk dış politikasına otantik bir medeniyet kimliği katması oldu. Davutoğlu, Stratejik Derinlik’te Kemalist söylemle Türkiye'nin Batı’yı taklit etmesi ve ulaşması gereken modern uygarlığın merkezi olduğu söylemiyle geliştirilen kimliğe açıkça karşı koydu. Davutoğlu, 2001’de yayımlanan ve Türkiye’de en çok okunan dış politika eserlerinden olan, birçok dile çevrilen ve 100’den fazla baskısı yapılan Stratejik Derinlik; Türkiye’nin Uluslararası Konumu’nun yanında 2002’de dış politika söyleşilerinden oluşan Küresel Bunalım kitabını çıkardı. Bunların yanında Alternative Paradigms (1994), Teoriden Pratiğe: Türk Dış Politikası Üzerine Konuşmalar (2013), Medeniyetler ve Şehirler (2016), Tarihe Kayıtlar: TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonuna Verilen Cevap (2017), Duruş: Gençlerle Yüz Yüze (2017), Medeniyetlerin Ben-İdraki: Medeniyet Teorisine Mukaddime (2018), Medeniyet Dönüşümü – Uluslararası Düzen Bunalımı ve İslam Dünyası (2018), Sistemik Deprem ve Dünya Düzeni (2020) eserlerini yayımladı. 2018’de Türkçeye çevrilen Alternatif Paradigmalar’da “ben-idraki” anlayışıyla tahkim edilmiş “öznenin”, Medeniyet Dönüşümü’nde uluslararası sistemde yaşanan medeniyet dönüşümlerinin, Stratejik Derinlik’te ise “siyasi bir öznenin” ve bunun devlet politikasına yöneltilmiş stratejik bir çerçevenin inşa edilmesi söz konusudur. 

Davutoğlu, dış politika baş danışmanı ve dışişleri bakanı olarak Türk dış politikasının en önemli mimarlarından biri oldu, belki de modern Türk tarihindeki en etkili dışişleri bakanı olarak ortaya çıktı. 14 Kasım 2009’da “Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık’ın 70. Akademik Yılı”nda Halil İnalcık’ın “Bu genç adam beni nasıl okumuş böyle.” dediği Davutoğlu’nu The Economist, 2007’de “Türkiye’nin iddialı dış politikasının arkasındaki vizyoner” ve “Türk dış politikasının akıl hocası” olarak tanımladı. Aynı dergi 2010’da “Davutoğlu Etkisi” başlığını kullanarak Türk dış politikasının seyrinin nasıl değiştiğini kaleme aldı. Davutoğlu, Foreign Policy dergisinin yayımladığı “100 Küresel Düşünür” adlı listede 2010, 2011, 2012 yıllarında yer aldı ve Time dergisi de 2012 yılında Davutoğlu’nu “En Etkili 100 Kişi” listesine aldı. Dergi, Davutoğlu’nu “Türk küresel uyanışının arkasındaki beyin” olarak tasvir edip, Türkiye’nin uluslararası arenada Topkapı Sarayı’nda taht kuran Osmanlı sultanlarından bu yana elde edemediği bir ağırlığa ulaşmış politikacı olarak değerlendirdi.

AK Parti’de Davutoğlu etkisi; 2002-2009 danışmanlık, 2009-2014 dışişleri bakanlığı, 2014-2016 başbakanlık ile 2016 ve sonrası şeklinde dört bölüme ayrılabilir. Davutoğlu ilk olarak AK Parti’nin 2002 seçim zaferinin ardından Başbakan Abdullah Gül’ün dış politika danışmanı oldu. Hem başbakan hem de dışişleri bakanına danışmanlık yapma olanağı bulduğu 2002'den itibaren özel temsilci veya arabulucu olarak bunalımların çözümünde önemli roller oynadı. TBMM'nin 1 Mart tezkeresini reddedip ABD'nin Irak’ı işgalinde Türkiye topraklarının kullanılmasını engellemesi, Kıbrıs'ta Annan Planı müzakereleri ve Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatması, 2005’te Hariri suikastında suçlanan Esad’a Batı’nın baskısına rağmen sahip çıkılması, 2006’da seçimleri kazanan, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın da terör örgütü olarak tanımladığı HAMAS’ın tanınması ve liderlerinin Ankara’da misafir edilmesi bu dönemin önemli olaylarından birkaçı oldu. 

Danışman olarak başladığı politika kariyerinde 2007 seçimlerinden sonra üniversite hocalığına geri dönmeyi planladığını söyleyen Davutoğlu, 2014’te Milliyet gazetesine verdiği mülakatta kararından vazgeçme nedenini, Türkiye'de o dönemde yaşanan hukuki olmayan gelişmeler olarak açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 garabeti ve 27 Nisan e-muhtırası, Dağlıca Baskını, 2008'de AK Parti'ye açılan kapatma davası gibi etkenlerin de olduğunu belirtti. Erdoğan da Davutoğlu'nu politikayı bırakma kararından vazgeçirirken “Siz bugüne kadar teorisyendiniz. Şimdi bundan sonra bu işin pratiğini yapmak suretiyle teoriyle pratiği bir araya getirecek ve ülkemize, milletimize çok daha faydalı olacaksınız” cümlelerini kurduğunu ifade etti. Davutoğlu'nun dış politikadaki artan etkisi ona dışişleri bakanlığının kapılarını açtı. Milletvekili olmayan Davutoğlu, 1 Mayıs 2009 tarihinde dışarıdan atama yoluyla dış politikanın başına geldi. “Düzen kurucu ülke” iddiasıyla hariciyenin başına geçen Davutoğlu, 5 yıl sürecek görevi boyunca belki de en çok tartışılan dışişleri bakanı oldu. Hakkında en çok gensoru verilen dışişleri bakanlarından oldu. Davutoğlu, göreve gelmesinin ardından on yıllık süreçteki hedeflerini, “AB üyelik koşullarına ulaşmış, 2023 yılına kadar etkili bir üye, güvenlik-ekonomik iş birliği şeklinde bölgesel entegrasyon için çaba göstermeye devam eden, bölgesel çatışmaların çözümünde etkin bir rol oynayan, küresel politikalara aktif katılan, uluslararası kuruluşlarda belirleyici rol oynayacak ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak” şeklinde ifade etmiştir. 

Davutoğlu dış politikası, Türk dış politikasının benzeri görülmemiş bir şekilde proaktif ve dinamik olmasını sağlamıştır. Davutoğlu dış politikası ile AK Parti’nin vizyonu büyük uyumluluk gösterdi. Ağustos 2014’te yüzde 51,80 ile Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın “Zaten değerler noktasında, fikrî planda en ufak bir ayrılığımız söz konusu değil. Ve çalışkan bir kardeşimiz, arkadaşım. Buna inanıyorum, buna güveniyorum.” dediği Davutoğlu, 27 Ağustos 2014'te yapılan AK Parti kongresinde genel başkan seçildi ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hükûmeti kurma görevi verildi. Erdoğan, bu süreçte uygulanacak yönetim modelini “güçlü cumhurbaşkanı-güçlü başbakan uyumu” olarak tanımladı. 

AK Parti, 2015 yılında yapılan iki seçimde önce 7 Haziran’da yüzde 40,9 ile iktidarı kaybetti, ardından 1 Kasım’da yüzde 49,49 oy oranıyla, 12 Haziran 2011’deki yüzde 49,8’lik oranın ardından tarihindeki en yüksek oy oranına ulaştı. Buna rağmen Davutoğlu, sadece 7 ay sonra başbakanlık görevinden ayrıldı. 

Mayıs 2009’da dışarıdan Dışişleri Bakanlığı’na atanan Davutoğlu, bu göreve AK Parti Genel Başkanlığı’na seçildiği Ağustos 2014’e kadar devam etti, yaklaşık 2 yıl süren başbakanlığın ardından 2016 Mayıs ayında başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı’ndan istifa etti.

Davutoğlu’nun akademik görüşleri ile AKP’nin 2002-2009 yılları arasındaki dış politikası arasında çok büyük ölçüde paralellik söz konusudur. Ortak kimlik, ortak kültür, Osmanlı ve İslam gibi birleştirici olması beklenen şemsiye kavramlar ve bunların etrafında oluşturulmak istenen normatif birliktelik yumuşak hegemonya stratejisidir. Davutoğlu, ben-idraki şeklinde tanımladığı kültürün kişilik yaratıcı katındaki değerini İslam’la ifade etmekte, Türkiye’yi de İslam medeniyetinin bir unsuru olarak görmektedir. Tarih, kültüre ve yakın kara havzası kavramıyla Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’ya yaptığı yoğun vurgu ise onun Osmanlıcılığını simgeler. Ayrıca Orta Asya Türkleri ile kurulmak istenen birlik de Türkçülükten izler taşır.

 Davutoğlu, görevden ayrılmasının ardından siyasetten genel olarak uzak durmaya çalışsa da Suriye özelinde dış politika eleştirilerinin odağı oldu. Davutoğlu’nun 21 aylık başbakanlık mesaisinde 28 Şubat 2015’teki “Dolmabahçe Mutabakatı” açıklaması, tek başına iktidar olma şansını kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri ve sonrasında Güneydoğu’da hendek ve barikatlar kuran PKK’ya operasyonlar yapılması önemli yer tuttu. Dış politikada ise Suriye Krizi ile birlikte 1 Kasım 2015 seçimlerinin ardından yeni bakanlar kurulu listesini Cumhurbaşkanına sunmaya gittiği gün, 24 Kasım 2015’te Türkmen Dağı’nı bombalayan Rus savaş uçağının Türkiye-Suriye sınırında düşürülmesi Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde karşılaştığı en önemli krizlerden biri oldu. Rusya “Uçak düşürüldü diye Türkiye ile savaşacak değiliz.” dese de özellikle turizm başta olmak üzere ihraç ürünlerine uyguladığı ambargo Türkiye’yi ekonomik anlamda ciddi bir şekilde etkiledi. Bu süreçte Rusya’dan gelen turist sayısı yüzde 90’a yakın düştü. 

Davutoğlu, Temmuz 2019’da verdiği röportajda krizi yönetmeye çalıştıklarını ancak “Cumhurbaşkanlığı'ndan bir işgüzar ‘Rus uçağını düşürdük’ açıklaması yaparak süreci sabote etti” iddiasında bulundu. Davutoğlu, “Uluslararası toplum dediğimiz toplumun Suriye konusunda bu kadar riyakâr bir tutum takınacağını düşünemedik” diyerek hesap hatasının uluslararası toplumdan kaynaklandığı ifade etti. 

AK Parti Merkez Yönetim Kurulu tarafından ortak hareket ettiği bir grup arkadaşıyla birlikte hakkında partiden ihraç kararı verilen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, 13 Eylül 2019’da AK Parti’den istifa etti. 

Davutoğlu ve arkadaşları 13 Aralık’ta Gelecek Partisi’nin (GP) kurulduğunu ilan etti. GP, tüzüğünde dış politikadaki temel ilkesini, çok boyutlu barış diplomasisi olarak belirlemiş “tarihi ve stratejik derinliğe dayalı olarak bu ilke doğrultusunda milletimizin uluslararası alanda onurlu bir yer edinmesini temel hedef olarak alıp, dış politikada mazlumların yanında, insan onurunu koruyan değer-odaklı bir yaklaşım” benimsediğini belirtmiştir.

ESERLERİ:

Alternatif Paradigmalar (Alternative Paradigms: The Impact of Islamic and Western Weltanschauungs on Political Theory)

Civilizational, Transformation and the Muslim World. 

Duruş - Gençlerle Yüz Yüze

Küresel Bunalım 

11 Eylül Konuşmaları

Medeniyet Dönüşümü (Civilizational Transformation and the Muslim World)  

Medeniyetler ve Şehirler

Medeniyetlerin Ben İdraki: Medeniyet Teorisine Mukaddime 

Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu

Tarihe Kayıtlar

Teoriden Pratiğe Türk Dış Politikası Üzerine Konuşmalar

Sistemik Deprem ve Dünya Düzeni

Kaynak: AK Parti Dönemi Türk Dış Politikası ve Ahmet Davutoğlu Etkisi (2002-2016 ), Yüksek Lisans Tezi, Selami Doğan İstanbul, 2021

Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik Doktrininin AKP’nin 2002-2009 Yılları Arasındaki Dış Politikasıyla Karşılaştırılması, Cemalettin Kanaş, İstanbul 2014

Dış Politika Analizinde Karar Alma Yaklaşımı, Dışişleri Bakanlığının Rolü: İsmail Cem ve Ahmet Davutoğlu Örneği, Hasan Hüseyin Bahadır, Yüksek Lisans Tezi, Kırşehir, 2019

Türk Dış Politikasında İki Entelektüel Siyaset Adamı: İsmail Cem ve Ahmet Davutoğlu, Emrah Utku Gökçe, Doktora Tezi, İstanbul 2019