Andelib
(Ürgenç, 1710 -1770)
Şair Andelib, Ürgenç (Harezm)de yetişmiş bir yazardır. Asıl ismi Nurmuhammed olup Andelib, mahlasıdır. Tahminen 1710-1770 yılları arasında yaşamıştır. Bugün, Özbek ve Türkmen edebiyatlarının bir klasik şairi olarak anılmaktadır. Eserleri Özbekistan ve Türkmenistan’da birçok kere basılmış ve incelenmiştir.
Şairin hayatı hakkında bilgiler azdır. Hayatıyla ilgili bir kısım bilgileri, kendisinin tanınmış eseri olan "Yusuf ve Züleyhâ" adlı mesnevisinden alıyoruz. Özbekistann Fenler Akademisinin Şarkşinaslık Entitüsü Elyazmaları bölümünde muhafaza edilen nüsha ile mesnevinin litografik nüshaları bu amaçla kullanılmıştır.
Mesneviden alınan aşağıdaki parçada, bazı bil giler şöyle veriliyor: .:
İsmim erür Nurmuhammed Garib Sözde tahallusum edi Andelib, Şehrimiz Ürgenç vilayeti edi, Hanımız Şah Gazi cemaati edi, Aslı mekânımız Qaramâzidir.
(İsmim Nurmuhammed Garip yazıda mahlasım Andelip’tir. Şehrimiz Ürgenç vilayetidir. Hanımız Şah Gazi ’ydi. Asıl memleketimiz ise Karamâzi ’dır.)
Şah Gazi Han’ın Harezm’de iki yıl hükümdarlık yaptığı ve 1767’de öldürüldüğü belirlenmektedir. Şair, mesnevisinde bu devirde 55 yaşında olduğunu belirtiyor: "Bütün yaratılmışlar benim isimdir, yaşım ellibeşe yetmiştir" der. Onun başka mesnevisinde de benzer bilgiler var. Andelib’in "Şa’d Vaqqas", "Zeynü’1-Arap" ve "Leyli ve Mecnun" gibi mesnevileri onun büyük bir lirik şair ve mütefekkir bir sanatkâr olduğunu gösteriyor. Bu destan (mesnevi)ları inceleyenler, bunların hem klasik destancılık geleneğini hem de halk eserleri ve halk destanlarını şeklen ve ruhen devam ettirdiği kanaatindedirler.
Edebiyat bilgini Kabilhan Tahirov’a göre, Andelib’in Türkistanlı hattatlar tarafından istinsah edilen kitapları, yirminci yüzyılın basma kadar Buhara, Hive, Ürgenç, Merv ve Nurata gibi şehirlere yayılmıştır. Elyazmaları, Taşkent, Moskova, Petersburg, Aşkabad kütüphanelerinde muhafaza edilmektedir. "Şa’d Vaqqas" Vamberi tarafından 1867’de Leipzig’de neşredilmiştir. Yirminci yıllarda Abdurrauf Fitret, hazırladığı ansiklopedi ve okuma kitaplarında ona yer vermiştir.
Andelib’in eserleri Türkmenistan’da da çok sevilip okunmuştur. B.Ahundov, A.Ulugberdiyeva, G.Qurambayır, B.Velihocayev gibi Özbek ve Türkmen; L.Klimoviç, Y.E. Bertlese gibi Rus-Sovyet; H.Araslı, F.Qasımzade gibi Azeri, Blaskoviç gibi Çek,A.S.Levent gibi Türkiyeli bilim adamları Andelib hakkında araştırma ve inceleme yapmışlardır. Bütün bu bilginler, Andelib’in kabiliyetli bir sanatkâr olduğunu belirtmişlerdir.
Andelib’in zamanımızda neşredilen şiirleri 35 adettir. Bunun 23’ü klasik şairlere bağlanan muhammes, tahmis ve müsemmeslerdir. Bunlar 1200 mısralıktır. "Zeynül-Arab", "Leyli ve Mecnun", "Yusuf ve Züleyha" ve "Şa’d Vaqqas" mesnevileri neşredilmiştir.
Andelib’in sanatında mühim yer tutan bu mesneviler eskiden birçok kere istinsah edilerek çoğaltılmıştı. Taşbaskı kullanılmaya başlayınca eserleri birçok kere basılıp neşredilmeye başladı. Mesela "Yusuf ve Züleyha" mesnevisi 1904-1912 yılları arasında Taşkent, Semerkant, Buhara ve Kagan’da birçok kere basıldı ve yayımlandı.
Andelib’in lirik şiirlerinde; Nevayî, Fuzûlî, Meşreb ve Ubeydi gibi klasik şairlerin tesiri görülür. Andelib, bu şairler için muhammes ve müsemmenler yazmıştır. Gazelleri halk diline yakınlığı ve oynaklığıyla temayüz etti. Bunun için de birçok gazel Özbek ve Türkmen bestekârları tarafından türkü formunda bestelendi.
Andelib, şiirlerinde klasik türlerden gazel, rubâî, muhammes, müseddes, müsemmen ve müeşşeh’ler yazdı.
Türkmenler Andelib’den "seçilmiş şiirler"i yayımladılar. Bu yayın Aşkabat’ta gerçekleştirildi. Özbekistan’da "Leyli ve Mecnun" mesnevisinden parçalar "Özbek Edebiyatı, 2. cilt, 185-201. sayfalar, Taşkent, 1960) ve bazı gazel, muhammes ve müsemmenler (Özbek Edebiyatı I. cilt, 105-120. sayfalar, Taşkent 1966) neşredildi.
Andelib’in eserleri, Özbekistan Fenler Akademisi Şarkşinaslık Enstitüsü Elyazmaları Bölümü’nde muhafaza edilmektedir. Eserlerin bazıları yayımlanmıştır. Andelib’in bütün eserleri bir araya toplanıp neşredilir ve incelenir, ümidindeyiz.
Yayımlanmış eserlere bakarak Andelib hakkında şunları söyleyebiliriz:
Andelib, Türkistan’daki yazılı ve şifahî edebiyatı zenginleştirmiş, yaşadığı devrin dilini ve ruhunu eserlerinde yansıtabilmiş bir yazardır. Mesnevileri, geleneksel tarzda yazılmış olsa da onlarda şairin iç dünyası ve ruhu sezilir. Beş bin yıl önce Tevrat’ta anılan Yusuf kıssasını bin yıllar önceki Arapların Leyla ve Mecnun efsanesini yazmış olsa da o her şeyden önce Türkistanlı bir fikir ve sanat adamı olarak bizim için mühimdir. Andelib destanlar (mesnevi) yazacak kadar epik duyarlılığı olan bir şair olmanın yanında, lirik duyguları işleyen ince bir şair olduğunu da gazelleri ve Neyvâyî, Fuzûlî, Vefâyî, Ubeydî, Cami, Habibî gibi yazarların şiirlerinden tamamladığı muhammesleri ve nazirelerinde açıkça göstermektedir. Muhammes yazmak klasik bir gelenektir. Bu tarz şairin kendi gücü^ı deneme cesaretini de gösterir. Klasik bir şiirin tahmisi, şairin klasik edebiyata vukufuna delalet eder. Nevâyî’nin "Keçe kelgümdir divan ulu serv-i gülrû kelmedi" maktalı gazeline tahmis’i şöyle başlar: "Hem ketürdi gametim peyveste ebru kelmedi". Nevâyî’de "Serv-i gülrû" ibaresi var. Yani servi gibi boylu sevgili... Andelib’de ise âşığın "gameti hem" yani boyunun eğrildiğini fakat, kaşları birbirine bend edilmiş sevgilinin gelmediğini yazar. Burada sözlerin anlamlarında da, tezatlarda da büyük sanat var.