Enver Sedat

İsmi Enver Paşaya atfen verilen Muhammed Enver Sedat, 25 Aralık 1918de, Mısırda, Manufiye ilinin Mit Ebul Kûm köyünde doğdu. Ailesi fakirdi. İlköğrenimini ve ortaöğrenimini tamamladıktan sonra askerî okula gitti. 1938de Mısır Askerî Akademisini bitirdi. Piyade Teğmeni rütbesiyle Menkabaddaki birliğe tayin edildi.

1938den sonra asteğmen oldu ve Sudan’a gönderildi. Cemal Abdül Nasırla bir araya gelip Mısır ve Sudan’ı İngiliz egemenliğinden kurtarmak için Ed-Dubbâtül-ahrâr (Hür Subaylar) Örgütünü gizlice kurdu. İhvân-ı Müslimîn lideri Hasan el-Bennayla da tanışarak onunla sık sık bir araya gelmeye başladı.

1941de Genelkurmay Başkanı Azîz el-Mısrînin yurt dışına kaçma teşebbüsüne yardım ettiği gerekçesiyle tutuklandı ama beraat etti. Fakat 1942de Alman ajanlarıyla iş birliği yaptığı suçlamasıyla tekrar tutuklandı ve hapsedildi. 1944ün Ekiminde firar etti. Aynı yıl ordudan da atıldı ve 1945e, örfi idarenin kaldırılmasına kadar sahte bir kimlikle yaşadı. Çeşitli işlerde çalıştı, gazetecilik yaptı. 1950de tekrar orduya girdi. 1951de Hür Subaylar Örgütüne yeniden katıldı ve Temmuz 1952de düzenlenen ihtilâlde görev aldı. Bu ihtilalle Mısırda krallık idaresi sonlandı.

Aynı yıl, ihtilalcilerin fikirlerini yaymak için çıkarılan el-Cumhuriyye gazetesinin editörlüğünü yürüttü ve burada yazılar yazdı. 1955te, o yıl kurulan el-Mu‘temerül-İslâmînin (İslam Kongresi) genel sekreterliğine, 1957de Millet Meclisi başkan vekilliğine, ardından da Suriye ve Mısırdan oluşan Birleşik Arap Cumhuriyetinin meclis başkanlığına getirildi. 1969da devlet başkanı yardımcısı oldu. Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasırın Eylül 1970te ölünce, yasal kural gereği, ülke yönetimini üstlendi. Enver Sedatın devlet başkanlığı, Ekim 1970teki referandumla halk tarafından onaylandı ama Sedatın idarede hâkimiyet kurması zaman aldı.

Bu dönemde politikanın en güçlü kişisi, Mısırın tek partisi olan el-İttihâdül-iştirâkī el-Arabînin (Arap Sosyalist Birliği) eski genel başkanı Ali Sabriydi. Sabri, ülkede Sovyetler Birliğinin adamı olarak tanınmıştı; ordu, sendika ve basın üzerinde nüfuz sahibiydi.

Sedat 1971de kendisinin tashih inkılabı, muhaliflerininse karşı devrim dediği bir harekâtla rakiplerini saf dışı bıraktı. Sedatın Nasır gibi karizmatik bir kişiliği yoktu; dolayısıyla halkı arkasına almak için dine başvurdu ve Nasırla başlayan laik sistem yerine ilim ve din devleti kurmaya başladı. Bu bağlamda yeni bir Anayasa oluşturuldu ve Eylül 1971te yürürlüğe girdi. Anayasaya göre ülkenin adı, Birleşik Arap Cumhuriyetinden Mısır Arap Cumhuriyetine döndü. Devletin dini İslam oldu ve ülkede İslam hukuku uygulanmaya başladı.

Ülkedeki Marksist ve Komünist güçlerin zayıflaması için, 1965 ve 1966da hapsedilen İhvân-ı Müslimîn teşkilatı mensupları serbest bırakıldı. Fakat politik ortam baskıcı olmadığından, halk, sınırlı da olsa rejimi tenkit etmeye ve gösteri yapmaya başladı. Marksist ve Komünistler bundan istifade ederek Arap Sosyalist Birliği çatısı altında toplanmaya başladı. Öğrenciler kendi aralarında çeşitli gruplara bölündü. Ülkede yer alan Kıpti azınlıkla Müslüman çoğunluk arasında çekişmeler başladı. Enver Sedat, ülkedeki bu bölünmeyi engellemek için 1972de bir kanun çıkardı ve bu kanun sayesinde yönetimi kendi tekeline aldı.

Enver Sedat, dış politikada, önce Arapçı-Nasırcı çizgiyi takip etti; fakat sonra, başta Suudi Arabistan olmak üzere muhafazakâr Arap ülkeleriyle iş birliğine girişti. Bu durum, Sosyalist çizgisini korumak isteyen Libya ve Suriyeyle yollarını ayırdı. Diğer taraftan Sovyetler Birliğiyle olan münasebetlerde önemli değişikliklere gitti ve ilişkileri kopararak batı yanlısı bir dış politika takip etmeye başladı.

Ardından kendini İsrail meselesine adadı. 1967 Savaşında kaybedilen toprakları geri almak için Ekim 1973te İsraile saldırdı. Üç hafta süren bu saldırıyı kazandı. Savaş sonunda fazla bir toprak kazanılmadı ama Enver Sedata yönelik saygı arttı. Bu saldırıda sonrasında Batılı devletlerin İsraili desteklemesi ve ABDnin Yahudilere fiilen yardım etmesine cevaben Arap ülkeleri, Batıya karşı petrol ambargosu uyguladı. Böylelikle petrol, ilk defa bir silah olarak kullanılmış oldu.

Sedat, 1974te Ekim Kararlarını açıkladı. Hemen ardından yeni bir basın yönetmeliği devreye girdi ve fikir özgürlüğü açısından daha hoşgörülü bir ortam oluşturuldu. Planlı ekonomi modeli terk edildi. İktisadi açılma modeli uygulamaya başlandı. Yabancı sermayeye ve özel sektöre büyük kolaylıklar tanındı. Fakat yabancı sermaye, istihdam yaratmak yerine inşaat, turizm, ticaret ve lüks eşya ithali gibi sektörlere kaydı ve ortaya küçük bir zengin tabaka çıktı. Halk ise fakirleşmeye başladı. Enflasyon yaşandı. Hükûmet Ocak 1977de ana ihtiyaç maddelerine ağır zamlar yapınca da, halk sokağa döküldü.

Sedat, çok partili bir sistem de getirdi. 1977de Arap Sosyalist Birliği kapatıldı ve yeni partiler kuruldu. Seçimlerde Sedat, Mısır Partisini destekledi ve meclisteki koltukların dörtte üçünden fazlasını kazandı. Diğer partilerse küçük gruplar hâlinde muhalefette kaldı. Siyasetteki gerçek muhalif gruplar ise kendilerine sistemde yer bulamadı. Çünkü çok partili hayata geçiş şekilde kalmıştı ve Sedat rejimini tehlikeye düşürecek unsurlar engellenmişti.

Uygulanmakta olan iktisadi açılım politikası başarısız olmaya başladı. Sedat, bu başarısızlığı telafi etmek için dış politikaya ağırlık verdi. 1973 Savaşından sonra Mısır ile İsrail arasında barış antlaşması imzalanması için ABD tarafından sürdürülen çabayı olumlu bularak 1977de İsraili ziyaret etti. Bu ziyaretiyle İslam âleminde kınandı ama Batıda takdir edildi. O kadar ki, kendisine İsrail Başbakanı Menahem Beginle birlikte 1978 Nobel Barış Ödülü verildi. Bu ilişkiler devam etti ve 26 Mart 1979da Sedat, İsrail Başbakanı Begin ve ABD Başkanı Carter tarafından Camp David Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Mısır İsraili tanıdı.

Camp David Antlaşmasının ülke içinde ve dışında büyük yankıları oldu. İslam devletleri bu antlaşmayı hem tenkit etti hem de Mısıra çeşitli iktisadi ve siyasi yaptırımlar uyguladı. Diplomatik ilişkiler ve para yardımları kesildi. Mısırın Arap Birliği, İslam Konferansı Teşkilatı ve diğer bölgesel organizasyonlardaki üyeliği askıya alındı. Arap Birliğinin merkezi Kahireden Tunusa nakledildi. Ülke içinde de özellikle İslami gruplar, yayın organlarında ve vaazlarda Sedatın iç ve dış politikası hakkındaki eleştirilerini artırdı. Neticede Sedat, ülke içi karşıt görüşlüleri susturmak için 1980de bir kanun çıkardı ve şahsının eleştirilmesini yasakladı.

1980li yıllara gelindiğinde ülke iyice gergin hâle geldi. İslamın 1980de yapılan bir değişiklikle yasaların ana kaynağı yapılması, Kıptileri rahatsız etti ve Sedat üzerinde baskı kurulmaya başlandı. 1981de Kahirede Müslümanlarla Kıptiler arasında çatışma çıktı ve çok sayıda insan hayatını kaybetti. Kıptilerin önderi Papa Şenûda, gazeteci-yazar Muhammed Hüseyin Heykel, İhvân-ı Müslimîn lideri Ömer Tilimsânî ve ünlü vaiz Abdülhamîd Kişk tutuklandı. Fakat karışıklıklar dinmedi ve 6 Ekim 1981de suikast sonucu öldürüldü.