Halil Ağa

Halil Ağa Afyonkarahisar tarihine Halil Ağa adı ile geçen Saraçzade Halil Ağa, 1868 (Rumi 1284) Tarihinde Atyonkarahisar’ın Beyyazı Köyü’nde dünyaya geldi. Okur-Yazarlığı yoktur. Çiftçilik ve deri ticareti ile meşgul oldu. Zengin ve gerçekten "Ağa" olan Halil Ağa, hoşsohbet, iyiliksever ve mükemmel bir insandı. Ramazan aylarında, her akşam, birkaç sofra iftar yemeği verirdi. Evliydi ama, çocuğu olmamıştı. Bu nedenle çocuk özlemini kardeşinin öksüz oğlu İbrahim’i kendisine evlât edinerek gidermeye çalışmıştı. Bu İbrahim, Dr. İhsan Saraçoğlu’nun babasıdır. Halil Ağa, Afyonkarahisar’ın Yunan işgaline uğramasından itibaren,Milli Mücadele’nin sonuna kadar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir casusu olarak görev yaptı ve düşman komutanlarının sofralarında edindiği gizli bilgileri, Türk askerlerine,dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırdı. Bu nedenle Atatürk, Halil Ağa’yı, daha o yıllardan itibaren tanımış oldu.Bu tanışıklık giderek samimi bir dostluğa dönüştü. Halil Ağa ile, Türk Ordusu arasındaki irtibatı "Denizlili Yaşar" adlı bir yüzbaşı kuruyordu. Yaşar Yüzbaşı zaman zaman köylü kıyafeti ile bir merkebe binerek Afyonkarahisar’a geliyor, doğruca Halil Ağa’nın yazıhanesine uğrayıp; "Ağa, kömür lâzım değil mi?" diye soruyor, varsa önemli bilgileri alıp gidiyordu. Sohbetine doyum olmayan Halil Ağa, sempatik kişiliğiyle düşman subayları ile kolayca dost oluyordu. Bu nedenle, düşman askerleri tarafından yakalanarak göz altına alınan Türkleri kurtarmayı başarıyordu. Bir gün Halil Ağa’dan aldığı haberleri not ederek, Afyonkarahisar’dan ayrılan pir Türk casusu, düşman askerleri yakalar. Yakalanan casus Halil Ağa’yı ele vermez ama, O’nun yakalandığını duyan Halil Ağa telaşlanır. O akşam, düş¬man komutanının sofrasında, komutanın altından girer, üstünden çıkar ve casusu serbest bıraktırır... 27 Ağustos 1922 Tarihinde, Afyonkarahisar’ın kurtuluşunu müteakip, Başkomutan Atatürk, yanında Fevzi ve ismet Paşalar olduğu halde şehre gelerek, Belediye binasına yerleşirler. Amaçları burada biraz dinlenip, Dumlupınar’da verilecek Meydan Muharebesinin planlarını hazırlamaktır. Devamlı olarak Halil Ağa ile görüşmeler yapan Atatürk, O’nu Afyonkarahisar Belediye Başkanlığı’na tayin eder. 29 Ağustos 1922 tarihinde Belediye Başkanlığı mührünü eline alan Halil Ağa’nın bu görevi, 1929 yılına kadar devam eder. Böylelikle Cumhuriyetin de ilk Afyonkarahisar Belediye Başkanı olan Halil Ağa, Cumhuriyet Türkiye’sinin olduğu kadar, Cumhuriyet Afyonkarahisar’inin temellerinin atılmasında büyük pay sahibi olur. Okur-Yazarlığı olmayan Halil Ağa, resmi yazıları, Belediye’nin o dönemdeki Başkatibi Kasnakoğlu Tevfik Bey vasıtasiyle öğrenirdi. Bu itibarla Halil Ağa’nın eli ayağı Tevfik Bey’dir ve son derece dürüst ve namuslu bir insan olan Tevfik Bey, Halil Ağa’nın uzun süre Başkanlıkta kalmasını sağlayan adamdır. Çünkü Tevfik Bey, Halil Ağa’yı şaşırtmamış, aldatmamıştır. O dönemde halk arasında yaygın bir deyim haline gelen şu söz uzun yıllar belleklerden silinmemiştir: "Tevfiği kandır/Belediyeyi kaldır!" Ama Tevfik Bey’i kandırmak mümkün değildir ve O her zaman doğruları yapmıştır. Atatürk, Halil Ağa’yı çok severdi. Yolu Afyonkarahisar’a düştüğü zamanlar, trenini özel olarak Afyonkarahisar istasyonunda durdurur, Halil Ağa’ya haber göndererek çağırır, Onunla uzun uzun sohbet ederdi. Ata’nın en çok hoşlandığı şey ise, Halil Ağa’nın bol bol küfür etmesiydi. Bu konuyla ilgili çok sayıdaki fıkralardan birisi şöyledir: Atatürk bir tarihte, Konya’dan Eskişehir’e giderken, treni Afyon-Gar’da mola verir ve kente haber salınarak Halil Ağa ile Vali’yi çağırtır. Halil Ağa, Valiye haber göndererek, birlikte gitmek istemesine rağmen Vali, arabasıyla hemen istasyona hareket eder. Halil Ağa geç kalmak endişesiyle telaşlanır, heyecanlanır.sağa sola küfürler savurarak, bir faytona binerek istasyona gider. Kan-ter içerisinde kalmıştır. Koşarak trenin yanına varır.Atatğrk özellikle saklanmıştır. Halil Ağa sağa sola bakınır, göremeyince yanındakilere; "Nerede len bu…………mun herifi?" Der. Amacına ulaşan Atatürk kahkahalarla ortaya çıkıp, Halil Ağa’ya sarılır, öpüşürler...