Hüseyin Siret Özsever

Hüseyin Siret Özsever

Doğumu: 1872, İstanbul Ölümü: 27 Şubat 1959, İstanbul

Mekteb-i Mülkiyenin idadî (lise) bölümünü bitirdi. Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi ve Nafıa (Bayındırlık) Nezareti Tercüme Kaleminde memurluk yaptı. 1900’de İstanbul’daki İngiliz Sefaretine yaptığı bir ziyaretin padişahı kuşkulandırması üzerine merkezden uzaklaştırmak için tahrirât kâtibi olarak Hısn-ı Mansur (Adıyaman)’a gönderildi. Daha sonra Mersin üzerinden Mısır’a kaçtı. Damat Mahmud Celaleddin Paşanın çağrısına uyarak oradan Paris’e gitti. 1902’de I. Jön Türk Kongresi’ne katıldı.1902’de kurulan Osmanlı Hürriyetperveran Cemiyetinin yöneticilerinden oldu. Aynı yıl bu cemiyetin yayın organına dönüşen Osmanlı gazetesinin yazı işlerini üstlendi. 1902 sonlarında Yıldız Sarayına karşı bir eylem tasarlamakla suçlanarak Mahmud Celaleddin Paşa ve Hoca Kadri ile birlikte gıyaben idama mahkum edildi. II. Meşrutiyetin ilânından (1908) sonra yurda döndü. Ömrünün yaklaşık on altı yılı yurt içi ve yurt dışında sürgünde geçti. 1911’de kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkasının yöneticileri arasında yer aldı. 1913’teki Babıâli baskınıyla İttihad ve Terakki Fırkası iktidarı ele geçirince Avrupa’ya kaçtı. Mondros Mütarekesi’nden (1918) sonra İstanbula döndü. Bursa vilâyet mektupçuluğu, Hazine-i Evrak Müdürlüğü, Matbuat Umum Müdürlüğü ve Darüşşafaka Lisesinde uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptı. Ölene dek öğretmenliğe devam etti. Mezarı Zincirlikuyudadır. Ömer Senih takma adıyla yayımladığı ilk şiirlerinde öbür Edebiyat-ı Cedide şâirleri gibi sözcük oyunlarına, süslü deyişlere önem verdi. Servet-i Fünûn şâirleri arasında en lirik olanıdır. Bireysel duygularını, kadın, doğa, aşk, gurbet ve aile temalarını işledi. Arûzun yanında heceyi de kullandı. Dilini yalınlaştırdı. Şiirlerinde yer yer Tevfik Fikret’in etkisi görülür. Kitaplarına girmeyen şiirleri de vardır.

Eserleri

Şiir: Leyâl-i Girizan (Kaçan Geceler, 1910), Bağbozumu (1928), Kıvılcımlı Kül (1937), Kavgalar (Manzum yergiler, 1942) ’Hüseyin Siret, Servet-i Fünûn nesline mensup, çapı büyük olmamakla beraber, o devir estetiği içinde oldukça güzel şiirler yazmış olan bir şâirdir: ’Ölümünden Sonra’, onun güzel eserlerinden biridir. (...) Şiirin bütününde, teferruat ile bütünü aynı kontrol altında bulundurmak isteyen estetik bir cehit görülüyor ki, bunu Servet-i Fünûncular’dan önce ge-len nesillerde görmüyoruz. (...) Şiirde bütün Servet-i Fünûnculara has, göze hitap eden bir taraf vardır: Bunlar sevgilinin vücudu ile onun içinde bulunduğu ve yarattığı hayat sahneleridir; bu hayat sahneleri hayâller ve çağrışımlarla tasvir edilmiştir. (...) Hüseyin Siret, şiirinin şekil ve muhtevası üzerinde Servet-i Fünûn şiirinin büyük ustaları olan Cenab ve Fikret gibi, bir kuyumcu dikkati ile durmuştur. Fakat burada şiirin güzelliğini teşkil eden sadece ses ve hâyal oyunu değildir; onlar vasıtasıyla ortaya konulan duygu, yaşayış tarzı, sevgili ve onun içinde bulunduğu dünyadır. Sanat ile hayatın birleşmesidir ki, bizde derin bir güzellik duygusu uyandırır. Hüseyin Siret şiirinde işte bu terkibe ulaşmıştır.’ (Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 1, 1981, s. 119-122)