Martin Heidegger

Martin Heidegger

 26 Eylül 1889 tarihinde güney-batı Almanya'da Messkirch kasabasında doğdu. Baden bölgesinde yer alan ve Freiburg yakınlarındaki Sigmaringen'e bağlı olan bu kasaba, Heidegger'in dışında Friedrich Stark, Anton Gabele ve Conrad Gröber gibi isimleri de yetiştirdiğinden 'Baden'in Dahiler Memleketi' olarak da bilinmektedir. Babası Friedrich hem Messkirch'te kilisede görevli hem de tahta fıçı imal ederken, annesi Johanna da Messkirch yakınlarındaki Göggingen'de çiftlik sahibi bir ailenin kızıdır. Genel itibariyle maddi durumu çok da iyi olmayan bu aile, Heidegger'in eğitimine devam edebilmesi için maddi desteğe, özellikle de kilisenin eğitim yardımlarına muhtaç oldu.

Ancak bu yardımlar ise burs alanların Katolik teoloji okuması ve ileride ruhban olması kaydıyla verilme şartını taşımaktadır. Bu bakımdan Heidegger üzerinde üniversitenin ikinci yılına kadar sürecek olan bir Katolik teoloji etkisi boy gösterdi.

Heidegger'in genç yaşlarında keskin zekâsı ve düşünme yeteneği sebebiyle bir papaz tarafından keşfedilerek Katolik kilisesine yönlendirildi. Bu safhadan sonra ise Heidegger'e sahip çıkan Katolik kilisesi olmuş ve Heidegger, Cizvit olmak üzere Konstanz'a gönderilmiştir. 

Katolik kilisesine karşı nefretinin de bu dönemlerde yeşerdiğini söylemek mümkündür. Onun felsefeye olan ilgisinin ise Konstanz'daki Cizvit kolejinde ve sonra naklen geldiği Freiburg'daki lisede başladığı söylenebilir. Heidegger her ne kadar başlarda teoloji eğitimi alarak yola çıkmış olsa da sonraları asıl çalışma alanı olarak felsefeyi belirlemiştir. Heidegger'in felsefeyle olan ilişkisi 1907 yılında henüz 17 yaşında bir lise öğrencisiyken Trinity Kilisesi'nin rahibinin kendisine verdiği Franz Brentano'nun Aristoteles'e Göre Varlığın Çok Anlamlılığı Üzerine yaptığı doktora çalışması ile başlamıştır.

Heidegger sonraları bu 7 eserin kendi düşünce sisteminin oluşmasında etkili olduğunu da belirtmiştir. Onun felsefeye olan ilgisi, liseden sonra gittiği Freiburg Üniversitesi'nde teoloji eğitimi alırken de devam etmiştir. Bu dönemde Heidegger, Brentano'nun öğrencisi Edmund Husserl'in Mantık Araştırmaları'nı okumaya başlamış ve özellikle ikinci cildini oluşturan fenomenolojiden oldukça etkilenmiştir. 1911'den sonra ise dört dönem felsefe dersleri alarak asıl alanı olarak felsefeye yönelmiştir. Varlık felsefesi çerçevesinde oluşan bu ilginin yanında o, insan ve doğa bilimlerini de okumuştur.

Kierkegaard ve Nietzsche'nin eserlerini de okuyan Heidegger, özellikle Kierkegaard'ın Hegel ontolojisini eleştirisinden, Dostoyevski'nin Tanrı'ya dair görüşlerinden ve Nietzsche'nin "Batı metafiziği gerçeği buharlaştırmaktan başka bir şey değildir" düşüncesinden etkilenerek ilgisini Varlık alanına kaydırmıştır.

1913 yılında Psikolojizmde Yargı Öğretisi başlıklı teziyle doktora derecesini elde eden Heidegger, bu aşamadan sonra üniversitede ders verme yetkisi olan venia legendi'yi almak adına Habilitation çalışmasına yönelmiş ve Duns Scotus'un Kategoriler ve Anlam Öğretisi başlıklı tezinde Heinrich Rickert ile çalışmıştır. 1915 yılında ders verme yetkisini elde etmiştir. Heidegger'in hocalık konusunda ilk deneyimi ise 1915'te Freiburg Üniversitesi'ne Privatdozent (öğretim görevlisi) olarak atanmasıyla gerçekleşmiştir. Bu dönemde Husserl'in fenomenolojisinin etkisi altında olan Heidegger, Husserl'in Freiburg Üniversitesi'ne atanmasıyla onun asistanı olmuştur.

1921-1922 kış döneminde Aristoteles Fiziğinin Fenomenolojik Yorumlanması üzerine, aynı yılın yaz döneminde ise Varlık ve Mantık Üzerine Aristoteles'ten Seçme Metinlerin Fenomenolojik Yorumlanması adlı seminerleri vermiştir. Bu seminerlerde kendinde-şey problemini antik ontolojide ve modern felsefecilerin epistemolojilerinde yorumlamıştır. Bu yorumları üzerine 1922'de Marburg Üniversitesi'nde doçent kadrosuyla ders vermek için davet edilmiş ve en verimli hocalık dönemini burada geçirmiştir.

Nicolai Hartmann ve Paul Friedlender ile burada tanıştı. Heidegger'in Marburg'daki dersleri çoğunlukla seçkin eserlerin yorumlanmasına bağlı olmakla birlikte, bunların bazıları Descartes'ın Meditasyonları, Kant'ın Saf Aklın Eleştirisi ve Hegel'in Mantık'ıdır.

Heidegger Marburg'da yaşamını sürdürdüğü sıralarda en büyük eseri Varlık ve Zaman'ı yazmıştır. Ancak Heidegger, 20. yüzyılın en önemli eserleri arasında yer alan bu kitabı oldukça acele ile yazmış ve bastırmıştır. Kitabın basılma hikâyesi ise oldukça ilginçtir. 1926'da Nicolai Hartmann'dan boşalan felsefe bölümündeki bir kürsüye atanma imkanı çıkmıştır. Heidegger bu kadroya atanabilmek için el yazmalarını kitaplaştırma gayretine girmiştir. Heidegger üç ay bu kitap üzerinde çalışmış ve kitabın oluşum safhalarında hocası Husserl de ona destek olmuştur. Her ne kadar Husserl bu çalışmayı fenomenolojiye yapılan bir ihanet olarak görse de bu eser, 1927 yılında yayımlanmıştır. Böylece onun büyük eseri Varlık ve Zaman ortaya çıkmıştır.

Heidegger'in hocası Husserl'e adadığı Varlık ve Zaman'ın basılmasıyla birlikte Kantçı bilgi kuramı ve değer felsefesi tarih öncesi hal alırken, fenomenoloji beklenmeyen bir şekilde felsefî yorumda devrimsel bir iz bırakmış ve sonuçta Platon'dan Nietzsche'ye kadar tüm Batı metafiziği kökten sorgulanmaya başlanmıştır.

1928 yılında emekli olunca yerine Heidegger seçilmiş ve böylece Heidegger, Freiburg'a geri dönmüştür. Heidegger, 1929'da Husserl'den kopuşunu belgeleyen Metafizik Nedir? adlı açılış dersini vermiştir. Aynı dönemlerde Kant ve Metafiziğin Problemi adlı eserini yazarken, Pre-Sokratikler, Alman İdealistleri ve Platon'un Devleti üzerine dersler vermiştir.

1930 yılında Berlin Üniversitesi'nde kendisine akademik bir pozisyon önerilmesine rağmen Heidegger, bu öneriyi kırsal yaşamı sevmesinden dolayı reddetmiştir. 1933 yılında ise Almanya'da Hitler başbakan olunca tüm bireysel haklar askıya alınmıştır. Gün geçtikçe bir diktatör olmaya başlayan Hitler, Yahudi karşıtı politikalarını yerleştirmeye başlamıştır. İşte bu siyasî ortam içinde Heidegger, Nisan 1933'te Freiburg Üniversitesi rektörü seçilmiş ve bir süre sonra da Nazi Partisi'ne katılmıştır.

Heidegger'in rektörlük yaptığı sırada Kültür Bakanlığı, üniversitelerde ders veren öğretim üyelerinin ideolojik görüşe sahip olmaları ve verilecek derslerin de siyasî içerikli olmaları gerektiğini belirtmiştir. Buna dayalı olarak da iki öğretim üyesinin bu koşullara uymadığını gerekçe gösterilerek Heidegger'den bu öğretim üyelerini okuldan uzaklaştırması istenmiştir. Ancak Heidegger bu isteği reddetmiş ve 1934 yılının başlarında rektörlük görevini bırakmıştır. Böylece Heidegger'in Nazi Partisi'ni desteklemesi yaklaşık 10 ay kadar sürmüştür.

Heidegger bu safhadan sonra derslerinde Blut ve Baden şovenizminin ırksal köktenciliğini eleştirmeye başlamış, bu nedenle de bazı dersleri iptal edilmiş, yayın yapması yasaklanmıştır. Hatta 1941'de harcanması gereken bir öğretim üyesi olarak görüldüğünden siper kazması için Rhine'a gönderilmiştir. Fransızlarla yapılan savaştan sonra Heidegger'in hocalık yapması da yasaklanmış ve bu yasak 1951'de kaldırılmıştır.

Heidegger, bu olaydan bir yıl sonra da emekli olmuştur. 1952'de İtalya, 1955'te Fransa ziyaretlerini gerçekleştiren Heidegger, 1957'de Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'ne ve Heidelberg Bilimler Akademisi'ne üye olarak seçilmiştir. 1962'de Sicilya ve Yunanistan'a (dört kez-1962-1964-1966-1967) ziyaretlerde bulunmuş ve 1965 yılından itibaren İsviçre'de düzenlenen Zollikon Seminerleri'ne katılmıştır.

1970'te bir felç geçiren Heidegger, 26 Mayıs 1976'da Freiburg im Breisgau'da ölmüştür. 

Heidegger'in önemli eserlerinden bazıları ise şunlardır:

Being and Time / Varlık ve Zaman

Zaman Kavramı /

Time and Being / Zaman ve Varlık Üzerine 

The Basic Problems of Phenomenology

Kant and the Problem of Metaphysics 

Early Greek Thinking 

The Question of Being

The Question Concerning Technology / Tekniğe İlişkin Soruşturma 

Identitity and Difference / Özdeşlik ve Ayrım 

Letter to Humanism / Hümanizm Üzerine Mektup 

Nietzsche's Word: God is Dead / Nietzsche'nin Tanrı Öldü Sözü 

The Metaphysical Foundations of Logic

What is Metaphysics? / Metafizik Nedir? 

Metaphysics as History of Being 

On the Essence of Truth

The Essence of Human Freedom 

What is Called Thinking? / Düşünmek Ne Demektir? 

Ontology-The Hermeneutics of Facticity 

Introduction to Metaphysics 

The Origin of the Work of Art / Sanat Eserinin Kökeni