Mehmet Kutlular

Mehmet Kutlular

1938 yılında Balıkesir'in Gönen ilçesin’de doğdu. Aslen Çanakkale Bigalı'dır. 14 yaşına kadar Gönen’de yaşadı. Daha sonra İstanbul’a taşındı. 1957’de askerlik yaptığı Manisa’da Said Nursi ve Risale-i Nur kitaplarıyla tanıştı. O tanışmadan sonra da Risale-i Nurların daha fazla insana ulaşması için yayıncılık faaliyetlerini sürdürdü. 21 Şubat 1970’te çıkan Yeni Asya gazetesinin imtiyaz sahipliğini üstlendi. Risale-i Nur kitaplarının neşriyatında görev aldı.

Nur cemaatinin Yeni Asya kolunun ‘ağabeyi’ konumundaydı. Ömrünün son elli yılını Risale-i Nur külliyatının okunması, anlaşılması ve tatbik edilmesi için sarf etti. Yeni Asya gazetesini ve camiasını Türkiye’de yaşanan hukuksuzlukların karşısında konumlandırdı. Bu nedenle iktidar cephesinin tepkisini çekti.

Türkiye’nin gündemine 28 Şubat sürecinde girdi. 17 Ağustos 1999’daki Marmara depreminin ardından yaptığı “Deprem ilahi ikazdır.” açıklamasının ardından medyada hedef gösterilerek hakkında dava açıldı ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 2 yıl 1 gün hapis cezası verildi. 2001 yılında 2 yıl 1 günlük kesinleşen hapis cezasının infazı için Metris Cezaevine konuldu. 276 gün hapis yattı. Daha sonra hakkındaki kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. Maddesi’ne aykırı bulunması nedeniyle Türkiye’ye tazminat cezası verildi.

Hayatıyla ilgili birçok konuyu 2009’da ilk baskısı yapılan “İşte Hayatım” adıyla yayınlanan kitabında anlattı. Kitapta, hayatının amacını “Risale-i Nur Külliyatının neşri ve müellifi Bediüzzaman’ın tanıtılması” olarak ifade etti. Sohbet tarzındaki kitapta Kutlular, hayatındaki dönüm noktalarını anlattı.

Evli ve bir çocuk babasıydı. Hayatındaki dönüm noktası, 17 yaşındaki kızı Vildan Kutlular’ın trajik vefatı oldu. Yeni Asya camiası ve Mehmet Kutlular, Vildan Kutlular’ın ölümünü “faili meçhul” olarak niteledi. Ölümü “cinayet” olarak niteleyen Mehmet Kutlular, “Kızımın ölümü MİT’le bağlantılı.” dedi.

Siyasi tercihleri nedeniyle de gündeme gelen kanaat önderlerinden biriydi. Demokrat Parti (DP) çizgisinden şaşmadı, bu çizgideki partileri destekledi, Süleyman Demirel’i en çok destekleyen muhafazakâr grupların başında geldi. Doğru Yol Partisi’yle (DYP) merkez sağ, demokrat çizgiden vazgeçmeyen Kutlular ve Yeni Asya camiası, bu nedenle zaman zaman diğer Nur cemaatlerinin de eleştiri oklarının hedefi oldu. 28 Şubat postmodern darbe sürecinde de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminde sonra da demokrat çizgide kalmayı tercih etti. Siyasi düşüncelerini, “İsimlere ve şahıslara göre oy vermiyoruz, biz hür düşünceye ve demokrat misyona destek oluyoruz.” şeklinde açıkladı.

Zatürre teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede, 6 Nisan 2021’de vefat etti.