Muammer Ketencoğlu - Brenna MacCrimmon - Sumru Ağıryürüyen - Cevdet Erek

Muammer Ketencoğlu - Brenna MacCrimmon - Sumru Ağıryürüyen - Cevdet Erek

Türkçe’siyle Haydi Kızlar... Balkanlar’dan bir demet ezgi. Muammer Ketencoğlu "Tuna’nın beri yanı" yolculuğunu sürdürüyor. Yanında Sumru Ağıryürüyen, Cevdet Erek ve Kanada’dan gönüllü "ithal", Balkan havalarına tutkun müzisyen Brenna MacCrimmon.

Eski Yugoslavya; Makedonya, Bosna, Kosova başta olmak üzere, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya’ya uzanan geniş bir coğrafyanın dil, ses, ruh, hal yumağı çıkıyor karşımıza Ayde Mori’de.
Uzağımız değil, "komşuluk"tan önce, ne de olsa Osmanlı coğrafyası söz konusu. Kimimizin çeşitli versiyonlarını duyup-söylediği, oynadığı parçalar. Dolayısıyla, burada da uzantıları, karşılıkları var o ruh, hal ve ses ikliminin.
Yok, eğer o kadar ayniyet-aidiyet bağı kurmamış, iz sürmemişseniz, "world music" sayesinde; Goran Bregoviç’ten, şuradan buradan bir yerlerden kulağınıza çalınmıştır Ayde Mori havası. Hiç değilse "Roman" havalarını bilirsiniz.

Hasılı, bir şekilde "tanışık" olduğunuz Balkan müziğinden iyi bir seçki sunuyor Ketencoğlu ve arkadaşları. Ulaşabildikleri, duydukları müziği atraksiyona yönelmeden, varolan haliyle seslendirmeyeiletmeye çalışıyorlar. Endüstriyel üretim değil yapılan iş; iletim. Doğallık, her zaman iyidir. Hele müzikte...
***

Tabii, hepsinden önce Ayde Mori albümünün gönül işi olduğunu söylemek gerekiyor. Muammer Ketencoğlu, neredeyse müzik alanındaki ilk adımlarından beri; 15 yılı aşkın zamandır Balkanlar başta olmak üzere komşu müziklerin temsilcisi rolünü üstleniyor.

Henüz "etnik müzik" standı kurulmamıştı müzik marketlerde o zamanlar. Hoş, 1980’lerde daha müzik marketler de ihdas olmamıştı buralarda; kasetçiler - plakçılar vardı. Kimsenin dönüp yüzüne bakmadığı Yunan-Roman plakları, ilkel usulle çoğaltılmış suyunun suyu kasetler meraklılar arasında elden ele dolaşırdı.
Cunta (12 Eylül) ertesi nasıl olduysa, adeta kaynağı meçhul bir "Akdeniz" rüzgarı esmeye başladı entelektüel çevrede. O zamana dek varolan ideolojik - düşünsel referansların geçersizleşmesi, belki ana etkendi Akdenizlilik kimliğinin keşfinde. Aynı şekilde, "yarın" tasarımlarıyla yüz çevrilen geçmişin-tarihin, geri dönüşü de söz konusu. Bir yandan Osmanlı’yı keşfediyorsunuz, bir yandan onun coğrafyasını. Bir yanda tasavvuf müziği, klasik Türk müziği, öte yanda Akdeniz ve Balkan müzikleri yepyeni bir alan olarak açılıyor önünüzde.
1979’da ; Buğdayın Türküsü’yle Latin Amerika’nın "siyasal-folk" türünü buraya uyarlayarak yola çıkan Yeni Türkü topluluğunun 1980’lerin hemen başlarında, ikinci albümünde rotayı Akdeniz Akdeniz’e çevirmesi, sözünü ettiğim dönüşümün göstergelerinden biri sayılabilir.

Yeni Türkü, başlangıç olarak ODTÜ kökenli bir topluluktu. Yöneldikleri Akdeniz, ağırlıklı olarak çağdaş Yunan müziğinin lirik ezgileriydi. Sonraki evrede, aynı damarı rembetiko tarzıyla birleştirip, görece yerelleştirdiler.
1983’te sahne alan yine üniversite kökenli (Boğazici) bir başka topluluk; Mozaik ise, repertuvarında da adının somut karşılığını ortaya koyuyordu. KlezmerYdish gibi "kayıp" toplulukların müziklerinden Balkanlar’a ve dünyanın değişik yörelerine açılan örnekler sunuyorlardı. Akdeniz esintisi Mozaik’te ilginç bir biçimde gösterir kendisini: Zülfü Livaneli’nin Merhaba’sı, özgün biçimiyle değil Maria Faranduri’nin albümündeki düzenlemeyle ve Yunanca olarak seslendirilir!

Aynı dönemde Muammer Ketencoğlu, Balkan müziğinin karakteristik enstrümanlarından akordeonu adeta sahiplenmiştir. Kimi topluluklarla, kimi zaman solo olarak Balkan ezgilerini seslendirir. Arşiv taramasına yönelik çalışmalarını 1990’larda seçki albümlerle somutlaştırır. Rebetika bunların başında gelir. 1994’te yayımlanan Klezmer Müziğinin Öncüleri, "Halklardan Ezgiler" üstbaşlığını taşıyan Sovyet coğrafyasından yaptığı seçki albümler de bu arada anılmalı.
***
Yakın coğrafyaya yönelik çalışmaların yanında bu yıl Anadolu zeybeklerinden yaptığı Karanfilin Moruna adlı albümü yayımlayan Ketencoğlu, Ayde Mori’yle yeniden Balkanlar’a dönüyor. Bir anlamda kaynaklar buluşuyor.
Repertuarın yanı sıra albümde birlikte çalıştığı isimler de öyle. Sumru Ağıryürüyen, yukarıda andığım Mozaik topluluğundan geliyor. Brenna MacCrimmon, 1980’lerin ortalarında (ne tesadüf!) KanadaToronto’da başlayan Balkan müzikleri araştırmasını incelediği coğrafyada sürdürüyor. 1998’de Selim Sesler’le birlikte Karşılama adlı bir topluluk kurup Trakya ezgilerinden albüm yaptı. Ayde Mori’de
"vurmalıları teslim alan" ise Cevdet Erek... Albüm bu dörtlünün 1997-2000 konser repertuarından derlenmiş.
İşte buyurun Ayde Mori...


Muammer Ketencoğlu
1964 yılında, İzmir’in Tire ilçesinde doğdu. Müzik eğitiminin temelleri ilk ve ortaokul yıllarında körler okulunda atıldı. Enstrümanlar içinde en duyarak ve severek çaldığı akordeonu seçti.

1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde başladığı eğitimi sırasında değişik ülkelerin halk müziklerine ilgi duydu. Başlangıçta, çağdaş Yunan müziği; Laiko ve Rebetiko ile tomurcuklanan bu ilgi, yıllar içinde genişleyerek Balkan müziği ağırlıklı bir temele oturdu.

Özellikle 1989’dan sonra, folklor araştırmaları üzerine yoğunlaştı. Akademik nitelikli olmaktan çok, dikkatli bir araştırmacı duyarlılığıyla yürüttüğü bu çalışmalar, hem kendi repertuarını zenginleştirdi, hem de dünyanın dört bir yanından müzik ve belge içeren çok kapsamlı bir arşivin temellerini oluşturdu.

1993 yılından beri Kalan Müzik bünyesinde pek çok çalışma gerçekleştirdi. 1993’de eski ve yeni Rumca şarkılardan oluşan ilk albümü; Sevdalı Kıyılar; Latremmena Akroyalia yayınlandı.