Yervant Oskan Efendi

Yervant Oskan Efendi

1855 yılında Samatya’da gayrimüslim bir ailenin oğlu olarak doğdu. Babası Hogop, oldukça kültürlü ve görmüş-geçirmiş bir kişiydi. Kendisinin öğretmenlik yaptığı, şairlik ve tercümanlık gibi birkaç meslekle de uğraştığı bilinmektedir. İlk eğitimini 11 yaşında Beşiktaş-Mahrukyan Okulu ile bir rahip okulu olan Pera Hayr Ananya’da al. 1866’ta da babasının isteği üzerine Venedik’teki Murad Rafaelyan Okuluna gitti. Ermenice ve Fransızca dersler dışında kendini resim ve çizime verdi, bu durum hocasının da dikkatini çekti.

1872’de Rafaelyan Okulundaki eğitimini tamamladı, ardından Roma’ya gitti. Burada güzel sanatlar alanından heykel bölümünü seçerek Roma İmparatorluk Güzel Sanatlar Akademisine girdi ve burada Enrico Becketti ve Cirolama Mazzini’den dersler aldı. Ayrıca resim ve mimari derslerine de katıldı. Avrupa’da heykel eğitimi gören ilk Osmanlı öğrencisi olmasıısından büyük önem taşımaktadır. İtalya’da bulunduğu süre zarfında sanatçının, İtalyan Natüralizmi’nden etkilendiği bilinmektedir. Dönemin kültür ve sanat merkezi olan Paris’e de gitti ve burada sergilere katıldı. Çalışmaları ile madalyalar kazandı, Paris’te kalmak istese de ailesinin isteğiyle geri dönmek zorunda kaldı.

İstanbul’a döndükten sonra İngiliz Konsolosluğu’nun düzenlediği bir sergiye çalışmaları ile katıldı. Sanatçı, burada Osman Hamdi Bey ile tanıştı ve bu tanışma uzun yıllar sürecek bir dostluğa ve çalışma arkadaşlığına dönüştü. Nitekim Osman Bey, açılan Sanayi-i Nefise Mektebi müdür yardımcığı ve heykel bölüm başkanlığını Oskan Efendi’ye verdi. Ayrıca Müze-i Hümayun’da heykel restoratörlüğü de yapmaya başladı. Akademiye uzun yıllar hizmet etti, kendisinden sonra heykel bölümünün başına geçen İhsan Özsoy’un da hocası oldu.

Osman Hamdi Bey’le birlikte arkeolojik kazılara katıldı. Türkiye’de ilk millî arkeolojik kazıları başlatan kişi, Osman Hamdi Bey’dir. Nitekim bu kazıdan çıkarılan İskender Lahdi’nin onarım çalışmalarında, Oskan Efenedi’nin de yardımları oldu. Sanatçı ayrıca, babası gibi Darphane’de para üzerine rölyef-yazı çalışmaları da yaptı.

Sanayi-i Nefise Mektebi’ne 32 yıl hizmet etti. Burada müdür yardımcılığı, heykel bölümü hocalığı yapmakla birlikte kendi çalışmalarını da meydana getirmektedir. Okulda, alçı modelleri kendisi hazırladı ve alçı kalıplarını kendi döktü. Sanatçının çoğu eseri, ya alçıdan yapıldıkları için ya da farklı nedenlerle, günümüze ulaşamadı. Çalışmalarında klasik izler taşıyan üslubu ile dikkat çekmektedir.

Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok sergiye katıldı ve bunlardan madalyalar kazandı. Sanatçının, özellikle 1901–1903 İstanbul Salon sergilerinde adına sıkça rastlanmaktadır. Bu sergiler, Fransız bir tüccarın sahibi olduğu Beyoğlu’nda, Passage Oriental “Doğu Pasajı”nda açıldı. Bu sergilerin yapılmasında da Paris-Salon sergilerinin örnek alındığından söz edilmektedir. 1901 sergisine 6 mermer heykel ve 3 resim ile katıldı. 15 Nisan 1902 - Pera 2. İstanbul Salon sergisine de 3 resim ve 2 heykel ile iştirak etti. 1909’da kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti ile toplu sergilemeler önem kazandı. Birinci Dünya savaşı sırasında da Galatasaray yurdu olarak kullanılan lisede sergiler düzenlendi. Bu sergilerin ilki 1914’te açıldı. Bu sergiye, Sanayi-i Nefise Mektebini bitiren ve sınavlarda başarı göstererek Paris’e gönderilen, savaş sonucu dönmek zorunda kalan 1914 kuşağı üyeleri katıldı. Öjeni hanım ile evlendi ve bu evlilikten Eva, Mari ve Rebeka isimli 3 kızı oldu. 

Yapıtlarının malzemesinde özellikle alçı, mermer, bronz ya da pişmiş toprağı tercih etti. Bunlarda genellikle tarihsel ve günlük konulara değindiği, hatta mitolojiden de esinlendiği gözlenmektedir. Daha ziyade büst ve rölyef çalışmalar yapmakla birlikte, küçük boyutlu heykel çalışmaları da bulunmaktadır. Form tekrarı yapmaktan kaçındı ve çalışmalarında özellikle Natüralist ve Klasik üslubu tercih etti.

Fransız heykeltıraş Jean Antoine Houdon ve İtalyan Filippo Della Valle’den etkilendi ve onların yapıtlarında da görülen klasik üslubu, kendi üslubu ile harmanlayarak yorumladı. Kendisi, ayrıca 19. yüzyıl oryantalizmin izlerini de takip etmeye çalıştı. Sanatçının etkisi altında kaldığı Fransız heykeltıraş Houdon, kazandığı Roma ödülü ardından 1764–68 yılları arasında Roma’da eğitim gördü, Paris’e döndüğünde mitolojik konularla ilgilendi. 1777’de akademinin bir üyesi olan Houdon, özellikle yaptığı ünlü şahısların portre büstleri ile tanınmaktadır.

1914 yılında, İstanbul’da vefat etti. Şişli Ermeni Mezarlığı'na defnedildi.

Kaynak: Derya Uzun Aydın, Sanayi-i Nefise Mektebinin Türk Heykel Sanatındaki Yeri ve İlk Heykeltıraşlar, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, Türk İslam Sanatı Bilim Dalı, Doktora Tezi, İzmir, 2013.