Abdullah Enveri
1825 yılında o dönemde Halep’e bağlı bir kaza olan Kilis’te doğdu. Künyesini Bağdatlı İsmail Paşa ve Ömer Rıza Kehhale, Abdullah b.Abdurrahman el-Kilîsî el-Halebî el-Hanefi olarak verdi. Bütün tahsilini “sebeb-i vücudum nam-ü cûdum ve üstad-ı ekremim” dediği babası Abdurrahman Efendi’den aldı ve 1845’te de icazetname aldı. Ayrıca Meşayıh-ı Nakşibendiyye’den Mevlana Muhammed Can’ın halifesi Baytarzade Hacı Abdullah Sermest Veli Efendi’den tasavvuf terbiyesi de aldı. İcazetini aldıktan sonra Kesik Minare Medresesi’nde ders vermeye başladı. 1887 senesinde vefat etti. Cenazesi Musalla mezarlığına, babasının yanına defnedildi. Bu mezarlık Cumhuriyet döneminde başka yere taşındı. Şimdi sadece Abdullah Enverî’nin ve babasının kabri bulunmakta olup Kilis’in kuzeydoğusunda Mercidabık İlköğretim Okulunun önünde yer almaktadır.
Abdullah Enverî, en çok mantık alanında eserler yazdı. Bununla birlikte, İslami ilimler ve altı farklı ilim alanında daha eser yazdı. Bununla beraber eserleri, mantık ve diğer İslami ilimler, matbu olanlar ve olmayanlar, telif türü ve haşiye türü olarak sınıflandırılır. Biyografisinden bahseden kaynaklarda toplam on dört eserinden bahsedilmektedir. Bunların arasında Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise adlı eseri zikredilmemektedir. Millî Kütüphane İbn Sina Salonu Yz. A. 4074 numarada kayıtlı olan Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise adlı eseri de eklendiği zaman toplam eserlerinin adedi on beşe çıkmaktadır.
Millî Kütüphane’nin ve Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nin veri tabanlarında kendi adına kayıtlı farklı adlarda bazı eser isimleri de verilmektedir. Bu eserlerin bazıları, onun bilinen eserlerinin farklı isimle kayıtlarıdır. Örneğin Takrirât-ı Mantıkiyye adında kayıtlı eser Abdullah Enverî’nin İsagoci Haşiyesi adındaki eseridir. Bunun gibi sebeplerden bazı eserlerin kendisine ait olup olmadıkları veya bilinen eserlerinin farklı isimle kaydedilip edilmediği tespit edilemedi. Mantık ilmine dair yazdığı eserlerden Tezhibu’l-Mantık ve Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise adlı eserleri matbu değildir. Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l Akyise’nin yazma nüshası mevcuttur. Diğer bütün mantık eserleri, münazara usulü ile alakalı Hüseyniye Haşiyesi ve kelam ilmine ait olan Hayali Haşiyesi isimli eserleri matbudur. Ömrünün sonlarına doğru yazmaya başlayıp yarım kalan tefsir ilmine dair eserleri basılmadı. Kütüphanesindeki eserlerin bir sel felaketinde telef olduğu söylenmektedir. Onun eserleri ilim dallarına göre şu şekilde tasnif edilir:
a. Mantık: Türkçe Mantık Zübtesi (Usûl-i Cedîde Zübdesi), Tasdikât Haşiyesi, Tasavvurât Haşiyesi, İsagoci Haşiyesi, Molla Fenari Haşiyesi, Kitâbu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise, Tezhibü’l-Mantık.
b.Kelam: Celaleddin-i Devvani Haşiyeşi, Şerh-i Akaidi Nesefi Haşiyesi, Hayali Haşiyesi.
c. Münazara usulü: Hüseyniye Haşiyesi, Mîr Ebu’l-Feth Haşiyesi.
d. Nahiv: Molla Câmî Haşiyesi.
e. Kıraat: Zübde.
f. Tefsir: Kadı Beydavi Tefsiri Haşiyesi. (Yarım kalmıştır.)
Tasdikât Haşiyesi: Matbaa-i Amirede 1859’da basılan bu eser 470 sahifedir. Bu eserini 1856 yılında Sultan Abdülmecid Han’a takdim etti ve saltanat makamı tarafından beş bin kuruş ödüle layık görüldü. Eserin ilk baskısı padişah iradesiyle 1859’da ikinci baskısı ise 1876 tarihinde yapıldı. Eserle ilgili iki adet arşiv belgesi bulunmaktadır. Belgelerden biri eserin Abdullah Enverî tarafından basılması için gönderildiği, incelendikten sonra istifade edilebilir bir eser olduğu anlaşıldığından kendisine beş bin kuruş ödül verilmesi ve basılmasına izin verilmesi hususunda bir üst yazıdır. İkinci belge ise Abdullah Enverî’nin sahayi ulemadan olduğunun İzmir ve Halep valileri tarafından anlaşıldığı ve eserinin çok yararlı bir eser olduğu için padişaha takdim edilmesi ve kendisine bir miktar ödül verilmesinin uygun görüldüğü hakkında üst yazıya cevap niteliğindedir. Bu eserinde ayrıntılı bir şekilde kıyastan bahsetmektedir.
Tasavvurât Haşiyesi: Mantık üzerine telif ettiği bir diğer eser de Tasavvurât Haşiyesi’dir. 1859 yılında Halep vilayeti vesilesiyle padişaha arz ettiği bu eseriyle ömür boyu yüz elli kuruş maaşa bağlanmakla ödüllendirildi. Arapça olan bu eser, 301 sahife olup, sonunda 13 sahifelik bir ek bulunmaktadır. Eser Urfalı Hacı Halil Efendi vesilesiyle 1872 senesinde basıldı. Bu eserin yazma nedenini de “Kıyasların kuralları üzere yazmış olduğum Tasdikât kitabına salihlerin diğerlerinden daha fazla rağbet ettiklerini görünce bu Tasdikât’ı tamamlamak için aynı yöntemle, onlara faydalı olacak kısa bir kitap yazmak istedim.” ifadeleri ile açıkladı. Bu eserde mantığın mahiyeti, mantığa olan ihtiyaç, mantığın mevzusu, müfredatın beyanı, kazanın beyanı ve kıyasın beyanını işledi.
İsagoci Haşiyesi: Talik hat ile yazılan eser taş baskı olup 41 sahifeden oluşmaktadır. Eser 1870’te Hacı Halil Efendi vesilesiyle basıldı. Eseri, sıbyanlar (ilkokul çağındaki öğrenciler) ve bazı talebeler için kaleme aldı. İsagoci’den açıklayacağı kısmın ilk kelimesini veya cümlesini alıp “ilâ ahir” notu düşerek haşiyeyi yazdı. İsagoci’nin bütününü değil, sadece kıyas bölümlerini inceledi.
Molla Fenari Haşiyesi: Bu eser, Ebheri’nin İsagoci adlı eserine Mevlana Şemseddin b. Hamza el-Fenari’nin yazdığı Şerh-i İsagoci üzerine yazdığı Arapça haşiyedir. Haşiyesinin başında, Allah’ın yardımı ile usûl-i cedîd üzerine birçok haşiyeler yazdığını belirtip “Talebeler, aynı usul üzerine faydalanabilmeleri için Fenari Haşiyesi yazmamı istediler. Her ne kadar onun şerhinin birçok haşiyesi varsa da onların bu isteklerini kabul ettim. Dolayısıyla kısa, faydalı, kullanılması kolay bir haşiyeyi gece gündüz çalışarak yazdım.” diyerek bu eseri yazma nedenini açıkladı. Talik hatla yazılan eser 96 sahife olup 1870 tarihinde Urfalı Hacı Halil Efendi’nin imtiyazı ile basıldı; eser taş baskıdır.
Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise: Mantık üzerine yazdığı kitapların içinde yazma olarak kalan tek eseri Kitabu’l-Mantık fi Tertibi’l-Akyise’dir. Mantığın kıyas bölümünü işlediği bu eser Türkçedir. Millî Kütüphane’de bulunan eser, 53 varaktan oluşmaktadır. Genel muhteva olarak kıyas, münazara kurallarından bahsedilen eserde 8 sayfalık adap kısmı vardır. Burada doğruya ulaşabilmek için gösterilen çabanın ve münazara sanatının kuralları, son sahifede de kavramlar arası ilişkiler işlenmektedir.
Hüseyniye Haşiyesi: Amasyalı Hüseyin Şah Çelebi’nin münazara usulüyle kaleme aldığı Hüseyniye adlı eseri üzerine yazdığı haşiye 60 sahifeden oluşmaktadır. Eser Urfalı Hacı Halil Efendi’nin vesilesiyle 1872 tarihinde İstanbul’da bastırıldı. Eserinde, İslam bilginlerinin bazılarının münazara ilmi ile uğraşmanın sakıncalı olduğuna dair görüşlerine cevap niteliğinde “Bir şeyin bilgisi, cehlinden daha iyidir.” şeklinde bir ifade ile cevap verdi. Ayrıca bu ilme muttali olan bir kişinin diğer ilimleri bilmese de münazarada ve kendini ifade etmede çok kuvvetli olacağını belirtti.
Mîr Ebu’l-Feth Haşiyesi: Münazara ilmi üzerine telif edilen eser şeyhülislamlık makamına arz edildi. Şeyhülislamlık makamı, eser vesilesiyle kendisine bir miktar maaş bağlanmasını ve İstanbul’a tayin edilmesini padişah makamına arz etti.
Hayalî Haşiyesi: Nesefî’nin Şerh-i Akaid adlı eserine, Fatih devri âlimlerinden Hayali lakabıyla meşhur olan Molla Şemsettin Ahmet b. Musa’nın Havaşî alâ Şerhi’l-Akâidi’n Nesefiyye adıyla yazdığı haşiyeye kendisinin yazdığı haşiyedir.
Kaynak: Ramazan Gündüz, Kilisli Abdullah Enverî’nin Usûl-İ Cedîde Zübdesi Türkî Risâlesi Üzerine Bir İnceleme, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, İslam Felsefesi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2013.