Besim Tibuk
1945 yılında Rize’nin Fındıklı ilçesi Arılı Köyü’nde doğdu. İlkokulu Murgul’da ortaöğretimini Kars, Artvin ve İzmit’te tamamladı. 1962-1963 AFS bursu ile ABD’ye gitti. Liseyi ABD’de bitirdi.1968’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Diplomasi Bölümü’nü bitirdi. 1964-1967 arası Devlet İstatistik Enstitüsü’nde çalıştı. 1971-1972 İşletme İktisadi Enstitüsü’nde Yüksek İşletmecilik ihtisasını bitirdi. 1964 yılında tercüman rehber olarak turizm sektörüne girdi. Sonra seyahat acentaları müdürlüklerinde bulundu. 1974’te tercüman rehberleri örgütleyerek Net Holding’in nüvesi olan Net Turizm’i kurdu. Net Grubu’nu büyüterek kısa zamanda turizm sektörünün en büyük kuruluşlarından biri haline getirdi. Tibuk, dört çocuk babasıdır. Not: Soyadı Tibukoğlu olup. Tibuk olarak sonradan değiştirilmiştir.
Siyasetle aktif olarak ilgilenmeye başlayan Tibuk ilk önce demokratik kültüre hizmet etmek amacıyla DEM yayınevini kurdu. Demokrat Parti’nin (DP) tekrar kuruluşunda görev aldı ve bir süre İstanbul İl Başkanlığı yaptı. 26 Temmuz 1994’de arkadaşlarıyla bu partiden ayrılarak Liberal Demokrat Parti’yi (LDP) kurdu. Tibuk, 1995 ve 2002 seçimlerinde LDP’nin düşük oy alması sebebiyle 25 Kasım 2002’de genel başkanlıktan istifa ederek aktif siyaseti bıraktı ve siyaset döneminde resmen ve fiilen ara verdiği çalışmalarına devam etmek üzere Net Holding’e geri döndü.
Türk-Yunan dostluğuna katkı sağlamak için çalışmalarını sürdüren Tibuk bu nedenle, Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü sahibidir. Son olarak 14 Mayıs 2005’te, Liberal Düşünce Topluluğu tarafından her sene düzenlenen bir törenle sahibini bulan Özgürlük Ödülü’ne layık görülmüştür.
Her liberal demokrat gibi Tibuk da önayak olduğu parti aracılığıyla devletin küçülmesini savunmuştur. Büyük ve hantal bir devletin üzerine aldığı görevleri yerine getiremeyeceği, verimsizliğin devletin zararlarını arttıracağı bunun da daha yüksek oranlı vergiler olarak halka döneceği düşüncesi Tibuk’un genel ekonomik bakış açısını yansıtır. Bu anlayışa göre yüksek oranlı vergiler girişimcileri caydıracak, bu olgu devlet müdahalelerindeki doğal keyfilikle birleştiğinde ortaya çıkacak etkiler sermayeyi korkutup kaçıracak sonuçlara ulaşacaktır. Bu yüzden devletin ekonomiden çekilmemesi vergilerin yüksekliği, yeni iş imkânlarının ortaya çıkmaması, işsizliğin artması ve ekonominin kötüye gitmesi demektir. Tibuk’un görüşleri ekonomiden ibaret değildir, hem bireylerin kendi doğrularına göre yaşayabilmeleri, hem de en az çatışma içeren toplumun mümkün olabilmesi için sağlam bir hukuk da gerekmektedir. Devlet, bireylerin kişisel inisiyatiflerini ve özgürlüklerini kullanma biçimleriyle ilgilenmemekle de yükümlüdür. Bu çerçevede devletin görevi insanların ekonomik ve siyasal özgürlüklerini korumaktır.
Tüm liberal demokrasilerin temel normları olarak bilinen bu düşüncelere ek olarak Tibuk’un görüşlerinde çok yönlü kişiliğini ve sosyal duyarlılığını izlemek de mümkündür. Katı bir piyasa yanlısı olmakla birlikte bakkal esnafına yönelik korumacı politikaları, ya da düşük vergi politikalarını sürekli olarak Türkiye’nin istihdamın artışıyla bağlantılı biçimde ortaya koymasından da anlaşılabileceği gibi Tibuk Türkiye’deki temel sağ siyasal anlayışa yakın bir çerçeve çizmiştir. Kimi siyasal görüşlerinin kökeninin Adnan Menderes’e uzanması, 27 Mayıs Darbesi’nin getirdiği haksızlıklara verdiği tepki ve buradan hareketle ordu-siyaset ilişkilerine yönelik sert ve eleştirel fikirler sunması de gene bu anlayışın birer ifadesi olarak görülebilir. Nitekim konuşmalarında sosyal bir sübap olarak kahvehanelerden, Türk toplumunun geleneklerinden, veya Osmanlı ekonomik-siyasal politikalarından sık sık övgüyle bahsetmesi de bunun başka örnekleridir.
Besim Tibuk, standart-genel geçer görüşlerle "ekonomik bireyin" çıkarlarını savunan bir klasik liberal olmanın ötesindedir. Aynı zamanda ekonomiden doğrudan etkilenen, bağımsız çalışan ve halk tabakasının bizatihi önemli bir parçası olan, sağ eğilimli ve gelenekçi profilde ortalama bir Türk "küçük esnaf"ının dünya görüşünün temsilciliğini de üstlenmiş gibidir. Akılda kalıcı çıkışlarıyla bu kitlenin büyük dikkatini çeken Tibuk’un söylemleri sonradan oya dönüşmemiş de olsa, 2002 seçimleri öncesindeki siyasi açıdan karışık ve liderliğe muhtaç dönemde mevcut siyasal partilerin değerlendirilmesinde önemli birer kriter haline gelmiş, hareket bir tür lobi gibi fonksiyon görerek Türk siyasi tarihinde sık gerçekleşmeyen türden oylarıyla orantısız büyüklükte bir etki yapmıştır. LDP kurumsal kimliğiyle olmasa da bu sorgulayıcı ve vurucu etkisiyle birçok partinin pozisyonlarını ve söylemlerini kontrol edip değiştirmelerine yolaçmıştır. Küçük bir kitleye de hitap etse, hareketin önemi klasik anlamıyla "liberal" kimliğinin Türkiye tarihinde ilk kez kalıcı olarak sahneye çıkmasını sağlamasında yatmaktadır.