Bülent Oran

Bülent Oran

Cevat Rıfat Atilhan'ın oğlu olarak 26 Mart 1924 tarihinde, İstanbul’da doğdu.

Çocukluk yıllarını Bakırköy'de geçirmesinin ardından Pertevniyal Lisesinde öğrenim gördü. Henüz ortaokul yıllarından itibaren sinema sektörüne adım atmak için girişimlerde bulundu. Kendi deyimiyle, “büyük hayaller yerine küçük roller” ile figüranlık yapmaya başladı.

Varlıklı bir aile ortamında büyüse de ilerleyen yaşlarında ailesinin onaylamadığı bir evlilik yaptı ve aile evini terk ederek Zeytinburbu civarında bir gecekonduda yaşamaya başladı. Bu dönemde ünlü bir antisemitist olan babası Cevat Rıfat Atilhan ile bağlarını kopardı ve farklı bir soyadı aldı.

Hukuk Fakültesinde öğrenim görmeye devam ederken fabrika işçiliği ve sinemadaki set işçiliği görevleri nedeniyle eğitimini tamamlayamadı. Mürettiplik, klişe ressamlığı, topoğraf yardımcılığı gibi işlere girip çıktı; nihayetinde Bakırköy Bez Fabrikası'nda hamal olarak çalışmaya başladı. Bu dönemdeki arzularını, şu sözlerle ifade etti: “Gececiyken gündüzler benimdi... Yeşilçama daha yakın olabilecektim...”

Bir yandan setlerde çalışırken bir yandan da geçimini sağlayabilmek adına fabrika işçiliği yapmayı sürdürdü. Aynı iş yerinde çalıştığı eşi ve iş arkadaşları, uzun bir süre boyunca Bülent Oran'ı idare etti. Oran, yakışıklılığı ve düzgün fiziği ile yapımcı ve yönetmenlerin dikkatini çekerek kısa sürede başrol oyunculuğuna terfi etti.

1952 yılında önemli roller almaya başladı. Cennet Yolcuları (1952) filminde kötü adam rolünde oynadı. 1953 yılında Turgut Demirağ, kendisine: “Senden kötü adam olmaz.” dedi ve jön rollerinde oynatmaya başladı. Oran, Amerikalı oyuncu Gregory Peck’e benzerliği sayesinde dönemin en bilinen jönlerinden biri olarak öne çıktı.

Başta Neriman Köksal olmak üzere dönemin ünlü aktrisleri ile birçok filmde başrol oynadı. Bülent Oran, belki de dünya sinema tarihinde fabrika işçiliği ile başrol oyunculuğunu aynı anda götüren tek isim oldu.

Başrolünü Türk sinemasının ünlü oyuncularından Atıf Kaptanla paylaştığı Drakula İstanbulda (1953) filmi, korku filmi seven seyircilerin uluslararası ölçekte peşine düştüğü kült bir film sayıldı. Atıf Kaptanın drakula rolünde oynadığı bu filmde Bülent Oran onunla mücadele eden kahraman rolünde oynadı.

İlk gençlik yıllarında mizah yazarlığı deneyimi edindi. Oran, Babıalideki yazarlık serüveninde dönemin ünlü mizah dergileri Akbaba, Dolmuş, Karikatür, Kırkbirbuçuk, Şaka, Taş ve Tefe mizahî öykü ve romanlar yazdı. Yıllar sonra Yeşilçamın ünlü yapımcı/yönetmenleri arasına girecek olan Ertem Eğilmezin Tef dergisi, Oranın sürekli yazdığı dergilerden biri oldu.

Kariyerinde oyunculuğun ön palnda olduğu yıllarda mizah yazarlığı ile bilinen Oran'dan belli başlı senaryolar üzerinde düzeltmeler yapması istendi.  Oran, başlangıçta senaryo yazarlığını hikâyeci kimliğini lekeleyecek ikinci sınıf bir iş olarak gördü. Bu yüzden yazdığı senaryolarda müstear isim kullandı.

Senaryo yazarlığı işinden kazandığı para, onun için bir hayli önemli idi. Bu yıllarda ağırlıklı olarak senede bir iki film çıkarabilen küçük çaplı yapım şirketleri için yazdı.

Son dönemde yaşı ilerleyen ve kilo alınca da fiziği bozulan Bülent Oran, jön rollerinden yavaş yavaş karakter rollerine kayınca senaryo yazarlığını bir tür kariyer fırsatı olarak gördü. Bu alandaki boşluğu çok iyi değerlendirdi ve ilerleyen yıllarda Yeşilçamda senaryo yazarlığı denince akla gelen en önemli isimlerden biri hâline geldi.

Piyasada aranan ve kabul gören bir senarist olmayı hedefleyen Bülent Oran; bir yandan gelen taleplere cevap vermek, bir yandan da yapımcılar ve seyirciler tarafından beğenilecek senaryolar yazabilmek için kendi kendinin hocası olmak durumunda kaldı.

Bülent Oran, 1952 yılında Can Yoldaşı ile senaryo yazarlığına başladı. Teknik bilgilere sahip olmasa da çocukluğundan beri iyi bir sinema izleyicisi olması, işini büyük ölçüde kolaylaştırdı.

Senaryo yazarlığına ilk başladığı yıllarda Sırrı Gültekinin yönetmenliğini yaptığı Aramızda Yaşayamazsın (1953), Son Şarkı (1954), Artık Çok Geç (1955), Pusu (1956), Dertli Gönül (1957), Uçurum (1957), Kelepçe (1958), Son Nefes (1958) gibi filmlerin hem senaryolarını yazdı hem de başrolünde oynadı. Senaryo yazma işini ise şu sözlerle ifade etti: “Sağ ve sol... Basitti. Anlamak için fazla zeki olmak gerekmiyordu. Bismillah çekip kolları sıvadım... Sıvayış o sıvayış işte... Ayrıca cabadan aynı filmin başrollerinden birini de vermişti bana. Filmin adı Can Yoldaşı idi. Oyun-senaryo-yüz elli lira da para... Milyon kazanmışım gibi geldiydi...”

Bülent Oran, “ağlatırken güldürmek, güldürürken ağlatmak gibi bugün dahi Yeşilçam geleneğinden beslenen sinemacıların kullandığı formülleri icat eden kişilerden biri oldu.

Bülent Oran, senaryo yazmaya başladığı 1952 yılından 1960 yılına kadar geçen sekiz yıllık sürede, on altısına imza atmadığı, dokuzunu imzaladığı yirmi beş senaryo yazdı. 1960 yılında on bir senaryoya imza attı. Yazdığı senaryo sayısı, 1960lı yıllardaki senelik film yapım sayısının artmasına paralel olarak arttı.

Evde dikkatini dağıtacak çok fazla şey olduğu için dışarıda, en çok da Eftalapos Kahvesi’nde çalışmayı tercih etti. Yoğun çalışma temposu içinde yılda yirmi beş-otuz senaryo yazdığı dönemlerde Bülent Oran’ın işini kolaylaştıran çalışma arkadaşları vardır. Sektörde Hayalet Oğuz” olarak bilinen Oğuz Alplaçin bunlardan biriydi.

Bülent Oran, yoğun çalışma temposuna ayak uydurabilmek için elini pamukla sarmaktan oturuş pozisyonunu ayarlamaya kadar değişik yazım teknikleri geliştirdi. Sabah erkenden kalkıp birkaç bardak demli çay içtikten sonra öğlene kadar hiç durmadan yazı yazdı. Öğle tatilinde Afrika Handaki dairesine gidip yemek yiyip duş aldığını; birkaç saat dinlendikten sonra yeniden yazmaya başladığını ve akşama kadar yazmaya sürdürdüğünü; böylece sanki bir günü iki gün gibi değerlendirdiğini kendi ifadeleriyle anlattı.

Yazdığı senaryolara tarih ve saat düşerek, yazma hızını ölçmeye çalıştı.

Bülent Oran, henüz teknolojinin ve iletişim imkânlarının bugünkü kadar gelişmiş olmadığı yıllarda Amerikada eski senaryoları toplayıp satan bir kitapçı keşfetti; ciddi paralar ödeyerek oradan senaryolar sipariş etti.

2001 yılında kendisine Altın Portakal Film Fesativali'nde, Yaşam Boyu Onur Ödülü verildi.

23 Eylül 2004 tarihinde, 80 yaşında vefat etti.

Kaynak: Seçkin Sevim, Yeşilçam Sinemasında Senaristlik: Bülent Oran, Safa Önal ve Sadık Şendil Örnekleri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2019.