Diego Velazquez
Diego Rodríguez de Silva y Velázquez (6 Haziran 1599 26 Haziran 1660), İspanyol ressam. Kral IV. Felipe’nin sarayında baş ressam olarak çalışmıştır. Barok döneminin kendine özgü ressamlarındandır ve portreleriyle ünlenmiştir. İspanyol Kralı’na olan yakınlığı nedeniyle birçok soylunun ve saray yaşamının resimlerini yapmıştır. Resimlerinde ışık ve gölgeyi ustalıkla kullanmıştır. Kendi döneminde hakim olan sadece güzel olanı resmetmek geleneğini kırdığından ve doğal olan her şeyi resmeden ressamların ilklerinden biri olduğundan "gerçeğin gerçek ressamı" olarak anılmaktadır.
6 Haziran 1599’ta Portekizli bir Yahudi olan avukat baba (Juan Rodríguez de Silva) ile asil bir aileden gelen annenin Jerónima Velázquez ilk erkek evladı olara dünyaya geldi. O dönemde İspanya’da ailenin ilk erkek evladının annenin kızlık soyadını alması gelenek olduğundan, Velazquez adını aldı. Velazquez dil öğrendi, felsefe okudu, resim dersleri aldı. İlk resim öğretmeni ünlü ressam Francisco de Herrera idi. Uzun kıllı fırçalarla resim yapmasını büyük olasılıkla ondan öğrendi. Velazquez, sert mizaclı yaşlı bir ressam olan Francisco de Herrera ile bir sene kadar çalıştıktan sonra, 12 yaşında iken, daha kötü bir ressam fakat daha iyi bir öğretmen olan Francisco Pacheco’nun çırağı oldu. Beş sene onunla çalıştı. Oranlamayı, perspektifi ondan öğrendi, ayrıca, öğretmeni Sevilla’daki kalburüstü insanlara yakın olduğundan, Velazques dönemin edebiyat ve sanat akımlarındaki değişimleri yakından takip etmeye başladı ve ileride Saray’a girmesinden öğretmeninin yardımı oldu. Ressam olarak kısa zamanda ün sağladı. Daha on yedi yaşında bile olmayan Velazquez, şehir ressamları locasına kabul edildi. "Saka" o günlerde, Serville’de yaptığı resimlerdendir.
1618’te öğretmeninin kızı Juana Pacheco ile evlendi. İki kızları oldu. büyük kızları Francisca de Silva Velázquez y Pacheco (1619-1658), ilerde ünlü ressam Juan Bautista Martínez del Mazo ile evlendi; küçük kızları ise henüz bebekken öldü.
Tahta IV. Philip geçtiğinde, yönetimi Kont-Dük Olivares’a bırakıp kendisi resim sanatına yoğun ilgi gösterdi. Bu dönemde Velázquez Saraya Kral ile tanışmaya çağrıldı ama gerekli ilgiyi göremeyip Sevillaya geri döndü. Aylar sonra Saray dan resmi bir davet alarak Kral ın bir portresini çizdi, bu eser IV. Philip tarafından büyük bir heyecan ile karşılandı ve Velázquez saray ressamlığına atandı. 1623’te Velazquez, ailesiyle birlikte Madrid’e gelip yerleşti. Kral Philip IV’in dostluğunu kazanan Velazquez, hayatının sonuna kadar da ondan yardım gördü. Valenquez yaşadığı süre boyunca, sarayın tek büyük ressamı oldu.
1627’te Kralice, İspanya’nın en iyi ressamını seçmek üzere yarışma düzenledi. Yarışmanın konusu, Müslümanlar’ ın İspanya’dan çıkartılışını betimlemek idi. Velazquez kazandı.
1628’de Flaman ressam Peter Paul Rubens Madrid’e gelince, Kral Philip bu büyük sanatçıya İspanya’daki sanat eserlerini gezdirmek görevini Velazquez’e verdi. Yedi ay boyunca bu diplomatik görevi üstlenen Velazquez, ressam Rubens’i çok takdir etse de, kendi resimleri onun etkisi altında kalmadı. Ertesi yıl Kral, İtalyan eserlerini ve sanatçılarını görmeyi çok isteyen Velazquez’i İtalya’ya gönderdi. Bir buçuk sene süren bu seyahat sırasında Kral, ressamın aylıklarını kesmediği gibi, yol parasını da üstüne eklemişti. Sanatçı orada Michelangelo, Raphael gibi İtalyan ressamlarının eserlerini kopya ederek bir zaman çalıştı, o arada kendi için birkaç resim yaptı. Cenova, Milano, Venedik, Bologna ve Roma’yi gören ressam, "Yusufun Kanlı Giysisinin Yakupa Verilmesi" ve "Vulcanusun Dövülmesi" adlı eserlerini büyük bir olasılıkla Romada yaptı.
1631’de Madrid’e dönen Velazquez, Kral Philip’in sarayında ressamlığa devam etti. Kralın, kral ailesinin, saraydakilerin potrelerini yapıyordu. Konusunu tarihten alan Breda’nın teslim oluşu ile bir din resmi olan Haça Gerilme de o günlerde yaptığı ünlü tablolardandır.
İspanya’da bir sanat akademisi kurulmasına karar verilince, Velazquez eser satın almak üzere ikinci kez İtalya’ya gönderildi. Papa artık ünü iyice yayılmış olan sanatçıyı çok iyi karşılayarak bir portresini yaptırdı. Bu portre, ressamının yeni bir sanat arayışına yöneldiğini gösteren ilk eser oluşuyla da önemlidir. 1651’de İspanya’ya dönen Velazquez yeniden saray resimlerine başladı. Bunlar arasında en ünlüsü küçük prenses Margarita Maria’nın Las Meninas adlı tablosudur.
1659’da Philip, Velazquez’e şövalye unvanı verdi. Bu unvan onu Engizisyon baskısından kurtararak rahat rahat çalışmasını sağladı. 1660’da İspanyol prensesi Maria Theresa ile Fransa Kralı Louis XIV’ün düğün hazırlıklarını idare etti. Düğünü sanat yönünden zenginleştirdi. 26 Haziranda Madrid’e döndü, 31 Temmuza kadar hastalandı. Bu hastalıktan kurtulamayarak 6 Ağustos 1660’da, 61 yaşında iken ölen sanatçı büyük bir törenle San Juan Kilisesi’nin bahçesine gömüldü. O gömülürken Kral "artık ben mahvoldum" diyerek ağladı. Hayatı boyunca ressamı sessiz bir gölge gibi takip eden karısı, ölümünden çok kısa süre sonra, ressamın ölüdüğü odada öldü ve sonra kocasının yanına gömüldü.Sevilla’da ressamın anısına dikilen anıtın altında " gerçeğin ressamına" yazmaktadır.
Sanat yaşamının Sevilla’da geçen ilk döneminde "bodegon" türü eserler yaptı.. Bu tür, genelde mutfakta bulunan eşyaların, yiyecek ve içeceklerin insan figürleri ile birlikte resmedildiği, insan figürlerinin gündelik yaşamın içindeki mütevazi insanların içinden seçildiği bir resim türüdür. "Tavada Yumurta Pişiren Kadınlar" bu türde eserlerinin ilk örneklerindendir. Valazquez, yaklaşık on yıl kadar bu tür resimler yaptıktan sonra, Madrid’de saray ressamı olduğu dönemde portreler yaptı. Ama portreyi hiçbir zaman insan resmi çizmekten ibaret olarak görmedi. Resmini yaptığı Kralı ya da Kraliçenin yanına mutlaka bir ağaç ya da köpek gibi bir nesne ekledi, çok alışkın olduğu bodegónlardan gelen alışkanlıklarını bu portrelere yansıttı.
En ünlü eseri "Nedimeler (1656/57)" adını taşır. Dünya resim tarihinde üç boyutun ilk defa tuale taşındığı eserdir. Ressam tabloda bütünü ile yer almıştır, Kral ve Kraliçe ise odanın arka bölümündeki aynada belli belirsiz görünmektedir. Ressamın sağında beş yaşındaki Prenses Margarita merakla anne ve babasını izlemektedir, nedimeler ise onunla ilgilenmektedir. Resimdeki figürler duruşlarının tam harekete dönüşeceği anda gösterilmişlerdir. Bir rivayete göre Velázquezin ölümü üzerine Kral bu tablo ile onun odasına girmiş ve başucunda, resimde ressamın göğsünde görülen kırmızı haccı çizmiştir. Bu haç Santiago şövalyelerinin sembolüdür. Bu resim, sonraki dönemlerde Velazquez’in "ilk kübistlerden" olduğunun iddia edilmesine yol açmıştır. Bunun sebebi, tablonun ortasında ve arkada duran bir aynadır. Bu ayna aracılığıyla Velazquez, mekansal uzamı deforme etmiştir. Michel Foucault, bu resim hakkında 13 sayfalık bir analiz yazısı yazmıştır. Pablo Picasso bu resimden çok etkilenen modern dönem ressamlarındandır.
"Dokumacı Kadınlar" adlı eseri, "Nedimeler" kadar tanınmasa da ressamın sanatının doruğu olarak kabul edilir. Resimde, Madriddeki Santa Isabel halı fabrikasından bir sahne vardır: Ön planda iş başındaki dokumacı kadınlar, geri plandaysa üç kadının hayranlıkla seyrettiği ve Arakne temasının işlendiği bir halı görünür. Tabloya uzaktan bakıldığında derinlik kazanırken yakından bakıldığında her şey birbirine karışır. Soylularla çalışanları bir arada gösteren bir resimdir. Zenginlik, ihtişam, zerafet çeşitli nesnelerle, soylu kadınların sağlıklı duruşları ve neşeli halleriyle ve ışıkla vurgulanmıştır. Dokumacıların etrafında az ışık ve koyu renk görülürken mutluluğun rengi olan pembe soylulardan birinin giysisinde göze çarpar.
Bir diğer ünlü eseri "Aynadaki Venüs (1644/48)" adlı yağlıboya tablosudur. Zamanı için öncü sayılabilecek ilk çıplak kadın tablosudur. Londra’da sergilenmektedir. Bu tablonun yapıldığı tarihe kadar hiçbir İspanyol ressam Venüsü - Aphrodite - konu olarak seçmemişti. Geleneksel Aphrodite tasvirlerinin tersine figürü sırttan gösteren bu Barok tarzdaki kompozisyon İtalyan ressamlarının Velazquez üzerindeki etkisini de gösterir.
"Bredanın Teslim Edilişi ya da Mızraklar (1634/35)" adlı tablosunda, Hollanda’daki Breda kentinin İspanyollar tarafından alınışını resmeder. İspanyanın kazandığı zaferden çok komutan Spinolanın insani tavrını öne çıkarmıştır. Resimde, şehrin anahtarını teslim eden komutanın gözlerini içine bakarak bu zor durumu biraz olsun hafifletişi anlatılmıştır. Kazanılan zafer sonrası fethedilen şehir şaşırtıcı bir şekilde tabloda görünmemektedir. Bu resimdeki detayları ancak bir fotoğraf makinası ile yakalamak mümkündür.
"Papa X. Innocenzonun portresi" gerçekçi ve içten anlatımı ile dikkat çekmektedir. 1650 tarihli ünlü bu tabloyu, İngiliz ressam Reynolds Romanın en güzel tablosu olarak görüyordu. Velazquez bu resimde bir yanda tek bir kişinin geniş halk kitleleri üzerindeki gücünü simgelerken diğer yanda kaba ve ters bir kişiliği olan Papanın bu özelliğini de göstermiştir