Filiz Akın
2 Ocak 1943 tarihinde, Ankara’da doğdu. Annesi Habibe Leman Şaşırmaz, Ankaralı bir terzi; babası Bekir Sami Akın ise Afyonlu bir hâkim idi. Anneannesi Halime Hanım’ın öz babası Atatürk’ün şifrecisi, üvey babası da Atatürk’ün kalem müdürü idi; Atatürk, kıyafet seçiminde zevkine güvendiği için zaman zaman Halime Hanım’ın fikrini alırdı.
Beş buçuk yaşında okula başladı. İlköğrenimini Ankara Kızılay’da bulunan Sarar İlkokulunda tamamladı. Ortaokul ve lise öğrenimini Ankara Kolejinde yatılı ve burslu olarak gördü. Çalışkan, başarılı bir öğrenci olarak ön plana çıktı; okulda en iyi bilinen özelliği, çok iyi taklit yapması idi. 1960 yılında mezun olmasının ardından American Export Lines isimli New York merkezli seyahat şirketinin Ankara acenteliğinde çalışmaya başladı. Burada iki yıl çalıştı ve daha sonra bu şirketin deniz kısmının şefi oldu. İyi derecede İngilizce ve Fransızca öğrendi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümünde bir dönem eğitim gördü.
Lise arkadaşı Oya San’ın annesinin ısrarı ile “Artist” mecmuasının düzenlediği yarışmaya fotoğrafını gönderdi ve 1962 yılında birinci oldu ancak kendisine, ödülün ona sadece “Akasyalar Açarken” filminde oynarsa verileceği söylendi. Bunun üzerine Akın, ödülü almaktan vazgeçti. Dergi yöneticileri ve filmciler kendisini ikna etmek üzere uğraşsalar da ikna olmadı. Ancak Memduh Ün de Ankara’ya kadar gelip ısrar edince teklifi kabul etmek durumunda kaldı. İşini ve üniversite öğrenimini yarıda bırakarak annesiyle birlikte İstanbul’a gitti. 1962 yılında ilk filmi olan “Akasyalar Açarken”i Göksel Arsoy’la birlikte çekti ve ardından prodüktörler ile bütün yılını dolduran bir program hazırladı.
Aktif olarak üç yıl boyunca sinemada yer aldı. Başta Cüneyt Arkın, Ediz Hun ve Kartal Tibet olmak üzere Ayhan Işık, Sadri Alışık, Yılmaz Güney, Tarık Akan ve Kadir İnanır gibi önemli isimlerle kamera karşısına geçti.
1. Antalya Film Festivali’nde en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini alan 1964 yapımı “Gurbet Kuşları”, Türk sinema tarihine geçen ilk filmi oldu.
1965 yılında ilk eşi Türker İnanoğlu ile olan evliliğinden oğlu İlker doğdu.
1971 yılında “Ankara Ekspresi” filmindeki Hilda rolüyle 8. Altın Portakal Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. 1975 yılında sinemayı bıraktı.
Sinema filmlerinden sonra İstanbul Bankası’nın reklam filmlerinde oynadı, 1977 yılında TRT’de “Podyum Show” isimli eğlence ve müzik programının sunuculuğunu yaptı. 1979 yılında Haldun Dormen’in yazdığı “Bir Ayrılık” adlı tiyatro oyununda rol aldı. 1979 yılında İzmir Fuarı’nda assolist olarak sahne aldı.
1979 yılının Eylül ayında İzmir Efes Oteli’ne girerken bir saldırgan tarafından bacağından bıçaklandı. Daha sonra çözülen bu saldırıyı hafif bir yarayla atlattı ve aynı gece yaralı bir hâlde sahneye çıktı.
Kasım 1975’te başlayıp Mayıs 1981’de son bulan şarkıcılık evresinde başta İstanbul, Ankara ve İzmir’dekiler olmak üzere gazinolarda ve fuarlarda assolistlik yaptı.
1982 yılında Bubi Rubinstein ile evlendi, 1993 yılında boşandı.
Mayıs 1994’te dönemin Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Sönmez Köksal ile Ankara’da evlendi. 4 yıl Paris sefaretinde olmak üzere bu dönemde toplam 15 yıl Fransa’da yaşadı. Eşi Sönmez Köksal’ın Şubat 1998’te Paris Büyükelçisi olarak görevlendirilmesiyle Filiz Akın resmen Paris Sefiresi oldu.
2004-2007 yılları arasında “Sabah” gazetesinde köşe yazıları yayımlandı.
2008 yılında Kanal 1 televizyonunda “Filiz Akın’la Sohbetler” programını, 2009 yılında Habertürk TV’de “Filiz Akın’la Hafta Sonu Sohbetleri” programını sundu.
1992 yılında, “Güzelliklere Merhaba”; 2005 yılında, “Hayata Merhaba”; 2006 yılında, “Filiz Akın ile Güzellik, Zayıflama ve Genç Kalma Üzerine”; 2013 yılında, “Lezzete Merhaba” adlı kitaplarını yayımladı.
Toplamda 116 filmde rol aldı. Bazıları şunlardır:
Akasyalar Açarken (1962)
Sahte Nikâh (1962)
İki Gemi Yanyana (1963)
Şoför Nebahat ve Kızı (1964)
Tamirci Parçası (1965)
Affet Sevgilim (1966)
Arkadaşımın Aşkısın (1968)
Aşkım Günahımdır (1968)
Yumurcak Köprüaltı Çocuğu (1970)
Küçük Sevgilim (1971)
Tatlı Dillim (1972)
Yumurcak Belalı Tatil (1975)
Safa Önal’ın kaleminden Filiz Akın: “Güzel Filiz Akın. Kalbiyle, iç yansımaları ile de çok güzeldir Filiz. (…) Onun kendine ait, başkalarında pek özenti gibi duracak bir zarafeti, bir mesafesi vardır.”
Taner Ay’ın gözünden Filiz Akın: “Filiz Akın mimoza sarısı bir ‘kenar süsü’ kadar güzeldi ama kentli kızlar için bile ancak ‘bir moda dergisinin fotoğrafı’ olabilirdi. Ancak o ‘kenar süsü’ güzellik bir ikon ve imge olarak yıllara meydan okumayı bildi. Her zaman gizemli, uzak ve saygılıydı.”
Sıddık Akbayır’ın kaleminden Filiz Akın: “Türkiye’nin ilk sarışın masum kadınıydınız. Sarışınla kötülüğün birlikteliğini yıkmıştınız. Küçücük yüzünüz, estetikli burnunuz, belinize dökülen saçlarınız, çokça rimelle büyüttüğünüz gözleriniz, ideal beden ölçülerinizle sarışınların da masum olabileceğini göstermiştiniz. Saçlarınız aslında o kadar sarı değildi. Ancak bir ömür hep aynı rengi koruduğu için gerçek bir sarışın gibi benimsemiştik.”
Agah Özgüç’ün gözünden Filiz Akın: “Şirinliğiyle, içsel masumiyetiyle ve de kendine özgü ‘çocuk kadın sarışınlığı’yla, ilginç bir Filiz Akın portresi ortaya çıkar. Ve işte Filiz Akın’ın yerleşik kalıpları kırıp Türk sinemasına yenilik getirmesi, özellikle de söz konusu tipolojik durumundan kaynaklanmaktadır.”