Hulusi Kentmen
20 Ocak 1912 tarihinde, Bulgaristan Krallığı’nın Tırnova şehrinde doğdu. Deniz Kuvvetleri’nde 1961 yılına kadar astsubay olarak çalıştı. Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmakta iken 1937 yılında Kadıköy Halkevi’nde bir arkadaşının rol aldığı tiyatro oyununun provalarını izlemeye gittiğinde oyuncu eksikliği nedeniyle sahneye çıkması teklif edilince oyunculuğa başladı. Sahneye ilk defa Reşit Baran’ın yönettiği “Hisse-i Şayia” adlı oyun ile çıktı ve ‘‘Tahir’’ rolünü canlandırdı.
Halk Tiyatroları’nda oyunlar oynadığı dönemde onun yeteneğini Burhanettin Tepsi keşfetti. Profesyonel olarak ilk defa Burhanettin Tepsi ile Fransız Tiyatrosu’nda sahneye çıktı.
Sonrasında Ses Tiyatrosu’na geçti. Sinemaya ise 1942 yılında, “Sürtük” filmiyle başladı. İlerleyen yıllarda kendi tiyatrosunu kurdu. Filmlerde genellikle tatlı sert ve babacan davranan baba, komiser, bahçıvan, hâkim gibi rolleri canlandırdı. Dış görünüşü el vermediği için kötü adamları canlandırmadı. Çizdiği bu imaj sayesinde adı; babacan, tatlı sert erkek karakterini tarif etmek için “Hulusi Kentmen gibi” şeklinde kullanılmaya başlandı. Kendisini Kemal Ergüvenç ve Rıza Tüzün seslendirdi.
20 Aralık 1993 tarihinde, İstanbul’da vefat etti.
Torunu Melek Kentmen, dedesinin adını yaşatmak için 2023 yılında Hulusi Kentmen Tiyatrosu’nu yeniden kurdu ve “Hulusi Baba” adlı kitapla dedesinin hayat öyküsünü anlattı.
500’e yakın filmde rol aldı. Bazıları şunlardır:
Köroğlu (1945)
Estergon Kalesi (1950)
Barbaros Hayrettin Paşa (1951)
Ayşecik (1960)
Ayşecik Yavru Melek (1962)
Hıçkırık (1965)
Kınalı Yapıncak (1969)
Kezban Roma’da (1970)
Ali Baba ve Kırk Haramiler (1971)
Keloğlan Aramızda (1971)
Sezercik Yavrum Benim (1971)
Minik Cadı (1975)
Sunay Akın’ın kaleminden Hulusi Kentmen: “Sert görünümlü ama iyi yürekli ve genellikle de fabrikatör baba rolünde görürüz onu. Hulusi Kentmen’den söz ediyoruz tabii ki! Bu arada, kendimize bir ‘torpil’ geçelim ve son sınıfı okuduğum Koşuyolu Kazım İşmen Lisesinden eve dönerken Kadıköy otobüsünde Hulusi Kentmen ile sık sık karşılaşıp sinema sohbetlerine daldığımı da bir martı gibi periskopun üstüne konduralım.”