I. Abdurrahman
Endülüs Emevi Devleti’nin kurucusu Abdurrahman b. Muaviye, 731 yılında, Suriye’nin Kınnesrin vilayetinde Deyr-i Hanna köyünde doğdu. Annesi ise Mağrip asıllı bir Berberi cariye idi. Abbasiler halifeliği ele geçirince 16 yaşındayken ailesinden küçük bir grupla Şam’ı terk etti. Abbasiler’in Emevi asıllıları yakalama ve öldürme emriyle peşlerine taktıkları süvari güçlerden kaçarak ailesi ile birlikte önce Fırat Nehri’nin yakınındaki bir ormanlık köyde gizlendi. Bu köyde iken bir gün, oğlu Süleyman dışarıdan korku içinde ve ağlayarak eve geldi ve babasının kucağına atladı. Abdurrahman önce çocuğun niçin ağladığını anlayamadı, sonra dışarı çıktı. Abbasiler kendisini arıyordu. Türlü zorluklarla izini kaybettirdikten sonra yüze yüze Fırat’ın öte yakasına geçti. Daha sonra Suriye’den ayrılıp sıkıntılı bir yolculuktan sonra Mısır üzerinden Fas’a ulaştı. Bir müddet hayatını Kuzey Afrika’da geçirdi. Bu sıralarda Abbasiler’in Emevi Hanedanı’ndan olanları öldürme politikası devam ediyordu. Abdurrahman bu tehlikeden uzak olmak için Endülüs’e geçmeye karar verdi. Kendinden önce de Emeviler’den buraya kaçanlar vardı. Endülüs’e geçtiği sırada Endülüs valisi, Yusuf el Fıhrî idi. Yusuf’un babası Kuzey Afrika valisiydi ve Abdurrahman’ı yakalamak istemiş, fakat bunu başaramamıştı. Yusuf el Fihri de ona şiddetle karşı çıkıyordu. Ancak bir tesiri olamıyordu. Çünkü Abdurrahman Endülüs’te etrafına taraftar kazanma faaliyetlerine girişmiş, özellikle Yemen’den gelen kabileleri etrafında toplamıştı. İkisi arasındaki düşmanlık en sonunda savaşmalarına yol açtı. Musara Savaşı’nda Yusuf el Fihri hezimete uğradı. Daha sonraki karşılaşmalarında Abdurrahman çok sıkıntılara uğradı ise de yavaş yavaş Endülüs’te hâkimiyetini kurdu. Yusuf’a haber göndererek savaşmaktan vazgeçmesini istedi. En sonunda Yusuf el Fıhrî idareyi kendisine verdi. Böylece Abdurrahman 756 senesinde müstakil bir Emevi Emîrliği (Endülüs Emevi Devleti) kurdu. Bu esnada henüz 25 yaşındaydı. Abdurrahman idareyi eline aldıktan sonra Yusuf el Fıhrî etrafına taraftar toplayarak ayaklandı ise de ayaklanma bastırıldı ve Yusuf öldürüldü. Fihri Ailesi’nden daha sonra da ayaklananlar oldu ama bunlar da bir neticeye ulaşamadı. Abdurrahman hüküm sürdüğü yıllar boyunca kurduğu devletin idaresini sağlamlaştırmak için isyanları bastırmaya daha çok önem verdi. Ona karşı ayaklananlar sadece Fihri ailesinden değildi. İtikadi ve siyasi temelli isyanlar baş gösteriyordu. İtikadi temelde en önemli isyan Şakya el Berberi’nin isyanı idi. Şakya, Endülüs’te Şii-Fâtimî bir devlet kurmak istiyordu. Bu amaçla taraftar toplayan Şakya, güçlenince Santaver’i kuşatıp valisini öldürdü ve bağımsızlığını ilan etti. Abdurrahman, Şakya’nın üzerine ordu gönderdi. Ancak Şakya dağa çekilip gerilla savaşı taktiği uygulayarak Abdurrahman’ı çaresiz bıraktı. Bu durum Abdurrahman’ın prestijini sarstı. Yaklaşık 10 sene devam eden bu isyan, Şakya’nın tuzağa düşürülüp öldürülmesiyle sona erdi. Ayrıca Abbasiler’in desteklediği isyanlar da oluyordu. Bu isyanların en önemlileri, Abdurrahman bin Habib el Fıhrî ve Âlâ bin Mugis el-Yahsubî’nin isyanı idi. Âlâ bin Mugis el-Yahsubî, Abbasi halifesi Ebu Cafer el Mansur ile irtibat kurarak ondan maddi destek aldı. Halifeden Abbasiler’in alameti olan siyah bayrağı yanına alan Yahsubi, bu bayrağı bir mızrağın ucuna takarak halkı halifeye biata çağırdı ve etrafına birçok kişiyi topladı. Abdurrahman büyük bir orduya sahip olmadığından isyancılar üzerine hemen saldırıya geçmedi, Karmune Kalesi’ne çekildi. İsyancılar bu kaleyi kuşattı fakat kuşatma başarılı olamayınca aralarında ihtilaf çıktı. Abdurrahman bu ihtilaftan faydalanarak isyancılara saldırdı ve isyanı bastırdı. Diğer isyanda da Abdurrahman bin Habib el-Fıhrî, halkı Abbasiler’e tabi olmaya çağırdı. Çoğunluğu Berberilerden olan bir grubun desteğini kazandı. Abdurrahman bin Habib, Tüdmir şehrine gelince Abdurrahman b. Muaviye üzerine saldırdı. İbn Habib biraz direndiyse de sonra Valencia Dağı’na kaçarak orada saklandı. Abdurrahman b. Muaviye, onun başına ödül koydu ve İbn Habib bir Berberi tarafından öldürüldü. Abdurrahman bin Habib’in isyanı sırasında I. Abdurrahman, bir isyan ile daha karşı karşıya geldi. Bu, Süleyman b. Yekzan ile Hüseyin b. Yahya el Ensari’nin idaresindeki Sarakusta ve Berşelune merkezli isyan idi. Abdurrahman önce Sarakusta’yı kuşattı. Çatışmalar günlerce sürdü. Bu sırada şehrin valiliğini yürüten Süleyman b. Yekzan barış teklifinde bulundu. Abdurrahman’ın gönderdiği ordunun komutanı Salebe b. Ubeyd de bu teklifi kabul etti. Aslında bu bir hile idi. Süleyman b. Yekzan komutasındaki bir ordu şehrin kapıları açılır açılmaz Salebe b. Ubeyd’in üzerine saldırarak onu esir aldı. Yine de Abdurrahman’a karşı başarı elde edemeyeceğini düşünen Süleyman b. Yekzan, Şarlman’dan yardım istedi ve onu Emevi Devleti’ne karşı kışkırttı. Şarlman Endülüs’e saldırdı ancak Süleyman b. Yekzan’ın yokluğunda Sarakusta’nın valiliğini yürüten Hüseyin b. Yahya ile anlaşamadı. Böylece Şarlman, ordusunu geri çekti. Süleyman b. Yekzan’ın Frenklerle iş birliği konusunda Hüseyin b. Yahya ile arası açıldı. Bunun üzerine Hüseyin b. Yahya, Süleyman b. Yekzan’ı öldürttü ve Sarakusta’ya tek başına hâkim oldu. Bu olaydan sonra I. Abdurrahman, ordularının başında gelerek Sarakusta’yı kuşattı. Hüseyin, I. Abdurrahman’ın hâkimiyetini kabul ederek barış teklifinde bulundu. Ona güven duymayan I. Abdurrahman, oğlu Said’i rehin vermesi şartıyla teklifini kabul etti ve kuşatmayı kaldırdı. Ancak daha sonra Said, Abdurrahman’ın yanından kaçarak babasının yanına geldi ve Hüseyin b. Yahya tekrar başkaldırdı. Buna oldukça sinirlenen I. Abdurrahman, Hüseyin b. Yahya’nın üzerine büyük bir ordu gönderdi. Neticede Hüseyin’in birçok adamı esir alınarak Kurtuba’ya getirildi. Abdurrahman bunu yeterli görmedi, ertesi sene komuta ettiği bir ordu ile Sarakusta üzerine yürüdü. Şehri mancınıklarla dövdü. Şehir halkı, Hüseyin b. Yahya’yı teslim ederek barış teklifinde bulundular. I. Abdurrahman onların bu teklifini kabul ederek Hüseyin’i esir aldı. Onun el ve ayaklarını kestirdi. Böylece ayaklanmayı kesin olarak bastırdı. Abdurrahman’a kendi yakınlarından, akrabalarından da isyan edenler vardı. Bunlar sahip olduklarıyla yetinmiyor, daha fazlasını istiyorlardı. Bunun için başkaldırmayı planladılar. Onların hoşnutsuzluğunu haber alan Abdurrahman’ın yakın adamı Ebu Osman Ubeydullah arayı bulmaya çalıştı fakat bunda başarılı olamadı. İsyan hazırlıkları iyice hız kazandı. Bu sırada I. Abdurrahman bu hazırlıkları haber aldı. Abdurrahman isyanı tertipleyen iki elebaşının üzerine adamlarını göndererek onları esir aldı. Adamları yakalanana kadar bu iki isyancıyı hapsetti. Sonra da boyunlarını vurdurdu. Abdurrahman bu olaylardan sonra Ebu Osman Ubeydullah’a güvensizlik duymaya başladı, onunla istişareyi kesti. Bunun üzerine Ebu Osman Ubeydullah kardeşinin oğlunu isyana kışkırttı. Fakat Ebu Osman Ubeydullah bu teşebbüslerinden bir netice elde edemedi. Abdurrahman’ın yakınlarının ve akrabalarının karıştığı başka isyanlar olsa da idareyi güçlü bir şekilde elde tutması, birliğe ve dirliğe önem vermesi bu isyanların başarıya ulaşmasını önledi. Tüm bunların yanında İşbiliye’de, Tuleytula’da, Lebne’de, Ceziretül-Hadra’da ve diğer bölgelerde çıkan isyanları da bastıran Abdurrahman b. Muaviye, sınırlı sayıda da olsa dış seferlere çıktı. Fransız Kralı Pepin ve sonra da onun oğlu Şarlman’a karşı galibiyetler kazandı. Abbasî halifesi Ebu Ca’fer bin Mansur’un, üzerine gönderdiği orduyu da mağlup etti. Abdurrahman, babasının ölümünden sonra dedesi 10. Emevi halifesi Hişam bin Abdülmelik’in himayesinde yetişmişti. Hişam bin Abdülmelik, Endülüs’ten Emevi halifeler adına toplanan tüm verginin yalnızca Abdurrahman’a ödenmesi gerektiğini bildirmiş, adamlarından Said Ebi Leyla’yı bu vergilerin muhafazası için Endülüs’e göndermişti. Abdurrahman, Endülüs Emevi Devleti’nin ilk emîri olduğu için I. Abdurrahman diye anılageldi. Emevi Hanedanı’ndan Endülüs’e giren ilk kişi olması sebebiyle Abdurrahman ed-Dâhil ismiyle de tanındı. Ona verilen bir başka lakap da Kureyş Doğanı’dır. Abdurrahman b. Muaviye’nin hayatı ve hüküm süresi devamlı mücadeleler, isyanlar, gazalar içinde geçmesine rağmen imar faaliyetlerine sınırlı da olsa vakit ayırmıştır. Kurtuba’da, imarına seksen bin dinar harcadığı büyük bir cami ve Endülüs Emevi halifeleri için bir saray yaptırmıştır. Abdurrahman b. Muaviye binlerce mil uzaktan gelip hüküm sürecek kadar cesur, güçlü ve azimliydi. İlk andan itibaren emîr unvanını tercih ederek halifelik unvanını hiç kullanmadı. III. Abdurrahman’a kadar bu böyle devam etti; yönetime geçen oğulları sadece emîr unvanını kullandılar. İbni Haldun’a göre I. Abdurrahman halifelik unvanını kullanmamasının sebebi “halifelik yurdundan uzaklığı, İslâm’ın ve Müslümanların merkezi olan Hicaz’a malik olamaması” idi. Abdurrahman b. Muaviye şahsiyet olarak Câbir bin Hayyan’a göre, son derece yumuşak başlı, bilgili, kesin kararlı ve güçlü idi. Adaletsizlikten hoşlanmaz, kendi işlerini başkalarına bırakmazdı. Devlet işlerinde istişareye önem verirdi. İktidar mücadelesinde kendisine yardımcı olanları, kendisini sahip olduğu mevkiye taşıyanları hiç unutmaz, onları vezirlik, kâtiplik, haciplik gibi önemli görevlere getirirdi. İdarenin sağlam olması için gerektiğinde en yakın adamlarını uyarırdı ve kendisine yağcılık yapılmasından hoşlanmazdı. Cesur ve cömertti. Cenaze namazlarına katılır, sık sık halk ile beraber olurdu. Onlarla oturup görüştüğü, şikâyetlerini dinlediği rivayet edilmektedir. 136 I. Abdurrahman’ın edebî yönü de güçlü idi. Sürekli kasideler, şiirler okurdu. Kendisine ait şiirler de vardı. Bu şiirlerde vatan topraklarına olan özleminden bahsederdi. Abdurrahman b. Muaviye’nin hükümdarlığı 33 yıldan fazla sürdü. Bu dönemde kurucusu olduğu Endülüs Emevi Devleti’nin temellerini sağlamlaştırdı, bölgesindeki Müslümanları etrafında topladı, kuvvetli bir ordu kurdu, tarım ve sanayiyi geliştirdi. Ölümüne yakın küçük oğlu Hişam’ı veliaht tayin etti. 788 yılında vefat etti.
Kaynak: Endülüs Emevileri ve Emevi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ağustos 2018, Ankara.