Josef Stalin
Yosif Visaryonoviç Cugaşvili, 18 Aralık 1878de Gürcistanın Gori şehrinde doğdu. 1888de eğitimine Goride başladı. Okulun eğitim dili Rusçaydı, Stalinin ana dili ise Gürcüceydi. Stalin bu sebepten, eğitim hayatında ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde zorluk yaşadı. 1894de bu okuldan yüksek akademik başarıyla mezun oldu ve aynı yıl Tifliste İlahiyat eğitimine başladı.1895te, Çarlık Rusyaya karşı kurulan Marksist çizgideki gizli bir kuruluşa girdi. 1898e kadar Marks ve Engelsin manifestoları üzerinde çalıştı. Çalışmalarına aynı yıl Gürcistan Sosyal Demokrat Organizasyonuna katılarak devam etti. Bu organizasyonda, yasal yollardan bir devrimin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine dair ilk muhalefet grupları oluşmaya başladı.
1899da, Marksist gruplarla çalıştığı için okuldan uzaklaştırıldı ve Tiflis Fizik Gözlemevinde çalışmaya başladı. Bu dönemde Stalin, Leninin eserlerini okudu ve Marksist bir devrimci olmaya karar verdi. Tiflis Fizik Gözlemevine yapılan bir polis baskını sonucu buradan ayrılmak zorunda kaldı.
1901de, devrimin bir kanadını oluşturmak üzere, Marksist düşünce ağırlıklı Brdzola adlı bir gazete çıkardı. 1901de, yılbaşı partisi görünümünde, gizli bir konferans düzenleyerek çalışmalarını tanıttı. 1902de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin Tiflis Komitesine seçildi. Komite, Stalini birtakım organizasyonlar için Batuma gönderdi. Stalin burada işçi gruplarını kendi tarafına çekerek düşüncelerini yaydı. Mart 1902de Stalin, Batumda politik gösteri düzenledi ve bu gösteride, değişik işletmelerde görev alan 6.000i aşkın işçi ve zarara uğramış 300ün üzerinde çalışan, polis kuvvetiyle karşı karşıya geldi. Çarpışmada birçok gösterici yaralandı ve öldü. Aynı gece Stalin kendi manifestosunu yazdı. Yine Mart 1902de, göstericiler, birkaç gün evvel kaybettikleri arkadaşları anısına bir yürüyüş düzenledi. Stalin bu yürüyüş yüzünden Nisan 1902de tutuklandı. 1903te, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi, Kafkas Birliği 1. İşçi Kongresini düzenledi. Stalin hapiste olmasına karşın Kafkas Birliği Komitesine seçildi.
Stalin 1903te Bolşeviklere katıldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin 2. Kongresinde, kararlı duruşu ve devrimcilere destek veren tavrıyla Leninin dikkatini çekti. RSDİPin ve Bolşeviklerin Kafkas Bölge Temsilcisi yapıldı. Kafkaslarda özellikle propaganda ve grev örgütleme gibi alanlarda faaliyet gösterdi.
St. Peterburgda yapılması planlanan, sonradan Finlandiyaya alınan Bolşevik Konferansına delege seçildi ve Aralık 1905te Tamperede yapılan toplantıya katıldı. Tiflise döndüğünde, Çarlık askerlerinin ve Karayüzler Örgütünün devrimi bastırdığını ve katliamlara başladığını gördü. Tiflisi kana bulayan Çarlık Ordusu Komutanı General Fyodor Griyazanova düzenlenen suikast saldırısında yer aldı. Suikast başarıya ulaştı.
1906da, Stockholmde yapılan 4. Kongreye katıldı. 1907de Stepan Şaumyanla birlikte Birleşik Krallıka gitti ve 5. Kongreye gözlemci delege olarak katıldı.
Stalin Baküde bulunduğu dönemde Müslüman işçileri örgütlemeye başladı. Çarlık yanlısı Karayüzler Örgütüyle mücadele etti. Bolşevikler için, petrol madeni sahibi zenginlerden zorla para topladı.
1912de St. Petersburga gitti. Orada haftalık Pravda dergisini yayımladı. Aynı yıl yapılan Duma seçimlerinde Bolşeviklerle Menşevikler arasında birlik sağlanması gerektiğini savundu. Lenin tarafından Polonyanın Krakow şehrine çağrıldı. Stalinin düşüncesini değiştirmeye çalıştı ve Bolşeviklerin ayrı bir siyasi hatta kalmasını savundu. Stalin, Krakowda bulunduğu bu dönemde Viyanadaki Bolşeviklerin yanına gitti. Burada Marksizm ve Ulusal Sorunu adlı makalesini yazmaya başladı. Makale K. Stalin mahlasıyla basıldı. Çelik Adam anlamına gelen bu mahlas, Stalin tarafından 1912den beri kullanılmaktaydı.
1913te St. Petersburga döndü. Malinovski tarafından tuzağa düşürüldü ve tutuklanıp Turhansktaki Kuraika köyüne gönderildi. Dört yıl orada kaldı.
Bu esnada I. Dünya Savaşı başladı. Rusya savaşa girince, Stalin, 1916da Çarlık tarafından orduya çağrıldı. Şubat 1917de Yenisey Irmağı kıyısındaki Krasnoyarska ulaştı, fakat çocukluğundan beri sakat olan sol kolu nedeniyle askere alınmadı. Şubat Devriminin patlak vermesiyle özgür kaldı ve St. Petersburga döndü.
Bolşevikler Şubat Devrimine hazırlıksız yakalanmıştı. Lenin dâhil olmak üzere önde gelen tüm liderler Batı Avrupa ülkelerinde veya yurt içinde sürgündelerdi. İkincil derecedeki önderlerden Vyaçeslav Molotov ve Aleksandr Şlyapnikov yönetimi ele aldı. Bolşevik yayın organı Pravda, Geçici Hükûmeti şiddetle eleştirdi. Stalin, Pravdanın başına geçti ve Geçici Hükûmete karşı ılımlı bir siyaset sergilemeye başladı. Bolşeviklerle Menşeviklerin birlik yapmasını önerdi.
Lenin ise, sürgün bulunduğu İsviçreden durumu izlemekteydi. İsviçreli komünist Fritz Platten aracılığıyla Alman İmparatorluğuyla görüşmelere başladı. Sonunda anlaşma sağlandı ve Lenin ile diğer Rus sürgünler Petrograda geldi.
Lenin gelir gelmez Pravdanın hükûmet yanlısı politikasını şiddetle reddetti ve Nisan Tezleri olarak bilinen kararları ilan etti. Buna göre parti, Geçici Hükûmete kesinlikle destek vermeyecek; tersine, tüm iktidarın Sovyetlere verilmesi için örgütlenecekti. Temmuz Günleri olarak bilinen tabandaki işçi ve asker ayaklanmasından sonra, Geçici Hükûmet, Bolşevikler üzerinde kovuşturma başlattı.
Stalin, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisinin 6. Kongresinde Leninin Geçici Hükûmet tarafından aranması üzerine teklif edilen ve Leninin teslim olmasını içeren görüşlere şiddetle karşı çıktı. Kovuşturmaya uğrayan Bolşeviklerin toparlanmasını ve Leninin gizli bir şekilde saklanmasını sağladı. Bu dönemde Lenin, Finlandiyada yer altında olduğundan, Sverdlovla birlikte partinin yönetimini üstlendi.
Kornilov Olayının bastırılmasından sonra gücü artan Bolşevikler, Ekim Devrimi ile iktidarı devraldı. Petrogradda toplanmakta olan 2. Tüm-Rusya Sovyetleri Kongresinde iktidar, Lenin önderliğindeki Bolşeviklere bırakıldı. Bolşeviklerin çoğunlukta olduğu kongre, Leninin başkanlığındaki ilk Sovyet hükûmeti olan Sovnarkomu (Halk Komiserleri Konseyi) onayladı. Gürcü asıllı Stalin de bu kabinede Milliyetler Halk Komiseri olarak görev almaya başladı.
Stalin, 1922de Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri seçildi. Merkez Komite toplantısında alınan bu karar, Stalinin iktidara yürümesinde önemli bir etken oldu. Lenin tarafından önce Tronçkiye teklif edilmesine karşın onun önemsiz kabul ederek reddettiği bu makam, daha sonra Stalinin iktidarıyla birlikte Sovyetler Birliğinin en yüksek yönetim mercii oldu.
1922de Beyaz Terörü yenen ve monarşi taraftarlarını ülkeden kovan Bolşevikler, devletin federal yapısını tartışmaya başladı. Milliyetler Halk Komiseri olan Stalin, diğer cumhuriyetlerin Rusya Federatif Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde özerk nitelikte teşkilatlanmaları gerektiğini savundu. Lenin buna şiddetle karşı çıkarak tüm cumhuriyetlerin eşit statüde, egemenlik haklarının korunduğu, birleşik bir federasyon planı hazırladı. Gürcistan Komünist Partisinin özerk hareket etme talepleri, Gürcü asıllı olmasına karşın Stalinin sert müdahalesine sebep oldu. Lenin bu olay üzerine Stalinin genel sekreterlikten uzaklaştırılmasını önerdi. Stalinin önerisiyle Abhazya ve Güney Osetya, Gürcistanda özerk cumhuriyetler olma hakkını kazandı.
Lenin 21 Ocak 1924te öldü. Yönetimi kolektif bir grup devraldı. Troçkinin uzlaşmaz tavırlarına karşı Zinovyev ve Kamenev, Stalinle ittifak kurdu. Bu ittifakla Troçki sürgün edildi. 1927de Stalinin mutlak iktidarına geçilirken, ekonomik alanda da I. Beş Yıllık Plan kabul edildi. Sanayi ve tarım alanında ayrı ayrı belirlenen planla hızlı bir kalkınma hedef alındı.
Enerji yatırımlarına ağırlık verildi. Ülkenin her yerine hidroelektrik santralleri kuruldu. Ağır sanayi üretimine öncelik tanındı. Tarımsal alanda kolektivizme geçilerek topraklar sovhoz ve kolhoz olarak iki kısma ayrıldı. 210.000 kolhoz çiftliği ve 6.000 tarım istasyonu kuruldu. Bu istasyonlarda 500.000 kadar traktör mevcut hâle getirildi. Kolektif üretim tarımsal üretimi artırdı. Fakat toprak aristokratlarının kolektivizme katılmayı reddederek sabotaj ve yağma faaliyetlerine başlamaları, bazı bölgelerde verimi düşürdü. Özellikle Batı Ukraynada, kolektif çiftlikler yağmalandı ve istasyonlar ateşe verildi. Bu durum bölgede kıtlığa yol açtı. Stalin bu durumu çözmek için sert tedbirler aldı. Yağma ve talan hareketlerine girişenler çalışma kamplarına gönderildi. Böylece I. Beş Yıllık Planı, hedeflerine dört senede ulaşabildi.
1933te II. Beş Yıllık Plan hazırlandı. Bu plan doğrultusunda SSCBde 4.500 fabrika ve enerji tesisi kuruldu. III. Beş Yıllık Plan çerçevesince, 1938-1941 yılları arasında 3.000e yakın sanayi tesisi inşa edildi. Böylece II. Dünya Savaşı öncesinde 9.000 dolayında büyük ölçekli sanayi tesisi açılmış oldu. 1940 sonunda ise SSCBnin ağır sanayi üretimi 1913teki üretiminin on iki katına ulaştı.
Komünist Parti içinde sağ veya sol sapmayla suçlanan eski liderlerin tamamı 1930lu yıllarda tutuklanıp Stalin tarafından idam ettirilmeye başlandı. Troçki ise 20 Ağustos 1940ta, Stalinin talimatıyla Sovyet Gizli Polisi GPU tarafından düzenlenen bir suikast sonucu Meksikada öldürüldü. Büyük Temizlik adıyla toplumda geniş yankı bulan tasfiye hareketi sonucunda, özellikle partide Stalin ve ekibi hâkimiyetlerini kurdu. Bu sayede, planlanan sanayi hamlesine hız verildi ve büyük topraklar kolektifleştirildi.
Stalin, II. Dünya Savaşı sırasında, parti liderliği, Hükûmet Başkanlığı ve Sovyet Orduları Başkomutanlığı görevlerini bir arada yürüttü. 1939da Hitler Almanyasıyla Molotov-Ribbentrop Paktı diye bilinen bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. Bu sayede, Alman ordularına karşı savaş hazırlığı yapmak için vakit kazandı. Bu antlaşma müzakereleri sırasında, Stalin, Hitlerden Polonyanın doğusunun, Finlandiyanın güneyinin, Estonyanın, Letonyanın ve Litvanyanın Alman ordularının güzergâhı dışında bırakılmasını diretti. Bunun sebebi, bu bölgelerin Sovyetlerin nüfuz alanında olmasıydı. Stalinin amacı, Polonyada ve Baltık ülkelerinde oluşturulacak tampon bölgelerle, Almanların Sovyetler Birliğine ulaşmasını engellemekti.
1939da Sovyetler, Polonyanın Alman işgalinden sonra geriye kalan yarısını işgal edip Estonya, Litvanya ve Letonyayı sınırlarına kattı. Ardından Finlandiyaya da saldırdı. Polonyanın Kızıl Ordu tarafından işgal edilen bölgelerinden Katyn ormanlarında, yaklaşık 22.000 silahsız savaş esiri, Stalinin emriyle katledildi.
22 Haziran 1941de Almanya Barbarossa Harekâtı adını verdiği saldırıyla Sovyetlere girdi. Sovyet generallerin Hitlerin Saldırmazlık Paktına güvenmemesi konusundaki uyarılarına rağmen yeterli hazık yapmayan Stalin, bu ani saldırı karşısında başarı gösteremedi. Almanlar kısa sürede Leningrad ve Moskova önlerine ulaştı. Leningrad şehri ablukaya alındı. Fakat Moskovada güçlü bir savunma hattı oluşturan Ruslar, Mihver Kuvvetlerinin şehre 100 kmden fazla yaklaşmasını önledi.
Stalin Kasım 1941de, Ekim Devriminin yirmi dördüncü yıldönümünde, Kızıl Meydanda büyük bir geçit töreni düzenledi ve cepheye gidecek Kızıl Ordu askerlerine ana vatan savunması konusunda kutsal mücadele çağrısı yaptı.
Moskovaya girmeyi başaramayan Almanlar, 1942de Stalingrada yöneldi. Merkez Rusyayı doğudan abluka altına almayı ve Hazar petrollerine ulaşmayı amaçlayan Hitler, emrindeki subayların uyarılarına rağmen Alman ordusuna doğuya hücum etme emri verdi. Volga nehrinin iki yakasında kurulan şehrin batı yakası Alman güçlerinin denetimine girdi ve şehirde partizan savaşları başladı. Almanlar, binlerce subayını partizan direnişinde kaybetti ve geri çekilmeye başladı. 1943te ise Kızıl Ordu, Alman güçlerini Sovyet topraklarından kovdu. Stalin, Kızıl Orduya Berline kadar ilerleme emri verdi. Polonyada onlarca toplama kampı kapatıldı ve esirler serbest bırakıldı. Doğu Avrupayı Alman birliklerinden temizleyen Sovyet güçleri, Nisan 1945te Berline girdi. Almanya Mayıs 1945te teslim oldu.
Stalinin iki oğlu, II. Dünya Savaşı boyunca Almanyaya karşı mücadelede görev aldı. Büyük oğlu Yakov Cugaşvili, Almanlara esir düştü ve babası aleyhine anlaşma yapmayı kabul etmediği için infaz edildi. Küçük oğlu Vasili Stalin ise hava subayı olarak batı cephesinde savaştı ve 1943te yaralandı.
Stalin, II. Dünya Savaşının sonlarında, Kızıl Ordu tarafından Alman işgalinden kurtarılan Doğu Avrupa ülkelerinde komünist partilerin iktidara gelmesine destek oldu. Çekoslovakya, Almanya, Bulgaristan, Polonya, Yugoslavya, Macaristan ve Romanyada sosyalist halk cumhuriyetleri kuruldu. Bu ülkelerin kapitalist ekonomiden sosyalist ekonomiye geçmesine ve Sovyetler Birliğinin tecrübelerinden yararlanmalarında yardımcı olundu. II. Dünya Savaşında lağvedilen III. Enternasyonal yerine IV. Enternasyonal örgütlendi ve yeni kurulan sosyalist ülkelerdeki partilerin örgütlü mücadelesi için çaba sarf edildi.
Stalin 5 Mart 1953te öldü. Stalinin naaşı, Leninin naaşının yanına gömüldü. Ekim 1961de alınan bir kararla, naaş, Kremlin Duvarı Mezarlığına defnedildi.
Ölümünden sonra Kruşçev, 20. Kongre ile Stalinin yanlışlar yaptığını iddia ederek anti-Stalinizasyon kampanyası başlattı. Kongrede Stalin portrelerinin ve heykellerinin halk nezdinde tepkiye yol açmaması için sessizce ve yavaş yavaş kaldırılması kararlaştırıldı. Bu kampanya, kendisinden sonra gelen Brejnev dönemine kadar sürdü. 1977de, Sovyetler Birliği Marşının sözleri yeniden düzenlendi ve Staline yönelik atıflar marştan çıkarıldı. Gorbaçov döneminde, Sovyetler Birliğinin içinde bulunduğu sorunların sebebi olarak Stalin suçlandı; buna rağmen Gorbaçov, 1987de Büyük Ekim Sosyalist Devriminin yetmişinci yıldönümü kutlamasında yaptığı konuşmada, 1930lu yıllardaki tasfiyelerin parti ve devlete büyük zarar verdiğini belirtmekle birlikte, Stalinin Sovyetler Birliğinin ekonomik kalkınmasındaki önemli rolünü de kabul etti.
Stalinin eserleri şunlardır: Anarşizm mi Sosyalizm mi?, 1907; Marksizm ve Ulusal Sorun, 1913; Leninizmin İlkeleri, 1924; Troçkizm mi Leninizm mi?, 1924; Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, 1938; Leninizm Üzerine, 1946; Marksizm ve Dil Üzerine, 1950; SSCBde Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, 1952.