Mahmut Cûda
1904 yılında Fethiye’de doğdu. Osmanlı’nın savaş ve yıkımlarla dolu son yıllarında büyüdü. Hâkim olan babasının görevi nedeniyle sık sık yer değiştiren ailesi, bir süre sonra dağıldı. Üç yaşında annesini, sekiz yaşında ise babasını kaybetti ve yaşamı yalnız göğüslemek zorunda kaldı. Dârüşşafaka’ya verildi, geriye kalan çocukluk yıllarını bu yatılı okulda geçirdi. Okul müdürü Fuat Şemsi Bey’in onun resim yeteneğini öğrenmesi üzerine henüz on iki yaşında iken olağanüstü yeteneği nedeniyle, resim öğrenimi için Almanya’ya gönderilmesine karar verilse de araya giren Birinci Dünya Savaşı buna izin vermedi.
Bu arada Cûda’nın daha çocukluk yıllarında başlayan doğa sevgisi giderek tutkuya dönüştü, doğa güzelliklerini incelemek ve yapıtlarında yorumlamak eğilimi kişiliğinin ve sanatının vazgeçilmez unsurları oldu. Büyük savaşın bitmesiyle birlikte Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âli’sinde resim öğrenimine başladı, kuşağında bulunan diğer sanatçılar gibi 14 yaşında akademiye girdi. İşgal yıllarının İstanbul’unda, bir binadan bir başka binaya taşınan bir okulda öğrenim görmeye çalıştı. Resim malzemelerinin yokluğuna, açlık da eklendi.
Hazırlık bölümünde Hikmet Onat’ın öğrencisi oldu, yıl sonunda yapılan yarışmalarda birincilik kazanması, asli öğrenci olmasını sağladı. Ardından İbrahim Çallı’nın atölyesine geçti. 1923 yılında Sultanahmet’teki bir öğrenci evinde topladığı arkadaşlarını, bir birlik etrafında birleşmeye ikna etti; Yeni Resim Cemiyeti’ni kurdu. Bu onun yaşamı boyunca koruyup, uğrunda çalışmalar yapacağı ressam haklarını savunma girişimlerinin ilk örneğiydi. Bu cemiyet bir yıl sonra ilk sergisini Münih’te açtı. Böylelikle Cûda’nın sanatına yeni boyutlar kattığı yurt dışı yılları başladı. Paris’te geçirdiği dört yıl, batı sanatını yakından incelemesini sağladı.
1928’de İstanbul’a döndüğünde akademide Namık İsmail’in yanına yardımcı öğretmen olarak atandı. Yurda dönen diğer sanatçılar çeşitli illere atanınca buna karşı çıktı, sanatçı olarak yetişen insanların ortaöğretim kurumlarında resim öğretmeni olarak değerlendirilmelerini eleştirdi. Ona göre, bu durum sanatçının köreltilmesiydi. Sanat ve sanatçı güvencesinin sağlanması konusundaki toplumsal girişimleri sonucu, “Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği”nin kurulmasına öncülük etti. Akademideki yanlışlara yönelik eleştirileri, buradan da ayrılmasına neden oldu. Yurdu konu alan çalışmalara yöneldi, 1937’den başlayarak CHP’nin düzenlediği “Yurdu Gezen Türk Ressamları” etkinliklerine katıldı. Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nin etkinliğini yitirmesi ve sanatçıların farklı gruplarda toplanmaları üzerine, tüm ressamları tek bir meslek kuruluşunda birleştirmek amacıyla 1942’de Türk Ressamlar ve Heykeltıraşlar Cemiyeti’nin kurulmasını sağladı. 1950’de Türk Ressamlar Birliği’ni kurdu, 1952’de yalnız sekiz sayısı olan Güzel Sanatlar Dergisi’ni yayınladı. Sanat ve sanatçı sorunlarına ilişkin yazılarını kitaplaştırdı. O zamana kadar kişisel sergi düzenlemeyen Cûda için 1976’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir retrospektif sergi açıldı. Bu sergiden sonra sanatçı yine yoğun çalışmalar içine girdi, kişisel sergiler açtı, gazete ve sanat dergilerine yazılar yazdı. 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi tarafından fahri profesörlük unvanıyla onurlandırıldı. 26 Mart 1987 tarihinde İstanbul’da vefat etti.