Mehmed Zeynelabidin Efendi

Mehmed Zeynelabidin Efendi

6 Kasım 1667 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Manisalı Anadolu kazaskeri Ak Mahmud Efendi’dir. Dedesi de ilmiye sınıfına mensup olup Osmanlı tarikat şeyhlerindendi. Mehmed Zeynelabidin Efendi doğduğunda, babası müderrislik yapmakla beraber daha sonra kadılık görevine geçiş yaptı. Küçük yaşlardan itibaren aldığı eğitim neticesinde babası gibi o da ilmiye sınıfına dâhil oldu. Babası Ak Mahmut Efendi, İstanbul kadılığındayken kendisi de medrese tahsiline devam etti. Öğrenciliği döneminde Şeyhülislam Ebezâde Abdullah Efendi’nin kızı Saliha Hanım’la evlendi. Bu evliliğin gerçekleşmesinde babasının, Ebezâde Abdullah Efendi ile olan yakınlığı rol oynadı. 

Eğitim hayatında Ankaravî Mehmet Efendi’nin meşihatı döneminde hâriç rütbesine nail oldu. Mülazemet dönemini bitirdikten sonra ulema sınıfına dâhil olarak müderrislik görevine başladı. Müderrislik görevinde bulunduğu 1703 tarihinde babası Ak Mahmud Efendi vefat etti. Tasavvufi eğilimleri olmakla beraber Kadirilik tarikatına meyletti. Edirne’de bulunan Kadiri Tekkesi hocası Kasabzâde Şeyh Mehmed Efendi’ye bağlandı. Ardından Koca Mustafa Paşa’daki Sünbül Efendi Tekkesi şeyhi Nureddin Efendi ile arkadaş olup kendisiyle uzun tasavvufi sohbetlerde bulundu. Aynı zamanda şair de olan Mehmed Zeynelabidin Efendi’nin mahlası Tuhfe-i Nâilî isimli eserde hem Şâhî hem de Zeynî olarak geçmektedir. 

Çeşitli medreselerde müderrislik görevini yürüttükten sonra kadılık mesleğine intisap etmekle birlikte ilk olarak Mısır kadılığı, daha sonra 1715 İstanbul kadılığıyla görevlendirildi. Kendisinin seyit olması, 1722 yılında Nakîbüleşraflık görevinde bulunmasına vesile oldu. Bu göreve ikinci defa 1733 yılında getirildi. Aynı yıl içerisinde Anadolu kazaskerliğine getirildi, bu görevden 1738 yılında ayrıldı. 1727 ve 1732 yıllarında ise Rumeli kazaskerliğine getirildi. Rumeli kazaskerliği görevine dört defa getirilip azledildi. 1746’da tekrar bu göreve layık görüldü. Üçüncü defa Nakîbüleşraf olup reisü’l ulema oldu ve 1746 yılında 79 yaşında şeyhülislamlık görevine atandı. Yaşının oldukça ileri olması neticesinde bu görevde pek fazla yeterlilik gösteremedi. Şeyhülislamlık görevini bir yıl sekiz ay devam ettirdi. Ardından yaşının ileri olmasından dolayı bu görevden azledildi. Kayıtlarda çocuğu olduğuna dair kesin bir kayda rastlanmasa da Hâfız Abdulhâdi Molla’yı evlat edindi. Kanlıca’da bulunan yalısında inzivaya çekilip dervişane bir hayat tarzını benimsedi, kalan ömrünü ibadet ile geçirdi. 1751 tarihinde burada vefat etti.

Mezar kitabesinde bulunan iki kıta ona aittir. Mezarının ayak dibinde oğlu Hâfız Abdulhâdi Molla’nın tarihsiz küçük mezar taşı bulunmaktadır. Kabri Eyüp Sultan Camisi’nde Şimşir Emir Efendi haziresinde yer almaktadır. Vefatının ardından vasiyeti üzerine evinin arka kısmında bulunan arsasına bir sıbyan mektebi ve altına bir çeşme yaptırıldı. Yapılan bu hayır eserleri Mehmed Zeynelabidin Efendi’nin ölümünden bir sene sonra inşa edildi. Bu yapıların içerisinde bir tek çeşme ayakta kalabildi. 1889-1890 tarihleri arasında yeniden Ruhî Bey adında bir hayırsever tarafından tamir ettirildi.