Mimar Kemaleddin

Mimar Kemaleddin

Mimar Kemaleddin, 1870 yılında İstanbul Acıbadem’de doğdu. Babası Ali Bey, Osmanlı donanmasında görev yapan deniz kaymakamı, annesi ise ev hanımı olan Sadberk Hanım’dı.

Eğitim hayatına 1876’da evinin yakınında bulunan İbrahim Ağa İbtidai Mektebinde başladı. Babasının görevi sebebiyle ortaöğrenimine Girit’te devam etti. Babasının Girit’te görev yaptığı sırada Arapça ve Fransızcayı öğrendi. 1882’de İstanbul’a döndü ve rüştiye eğitimini Şehzadebaşı’nda Şems-ül Maarifde, idadi eğitimini ise Numune-i Terakki’de tamamladı.

Kemaleddin Bey’in meslek seçiminde hocalarından Mehmet Nadir Bey ile Mehmet Ali Bey’in olumlu etkileri oldu. Mehmet Nadir Bey’in Mimar Kemaleddin’e en büyük katkısı matematiği sevdirmesi oldu. Böylece teknik konulara ilgi duyan Kemaleddin Bey, yükseköğrenimine başlarken mühendis olmayı amaç edindi. 1887 yılında Hendese-i Mülkiyeye girdi ve yükseköğrenimini burada yaptı. 1891’de mezun olduktan sonra Mühendislik Mektebinde Mimarlık Profesörü Jasmond’a asistan tayin edildi. Aynı zamanda mimarlık ve mühendislik bürosu açarak eserlerini tasarlamaya başladı. Dört yıl hocasının yanında bilgi ve tecrübesini geliştirdi daha sonra devlet tarafından Batı mimarlığını tanıması ve mimarlık eğitiminde daha da ilerlemesi için Almanya’daki Charlottenburg Technische Hochschule adlı teknik enstitüye gönderildi. Burada iki yıl öğrenim gördükten sonra 1897 yılından itibaren Berlin’deki çeşitli mimarların yanında iki buçuk yıl çalışarak Alman-Batı mimarisi ile ilgili uygulamaya dayalı bilgi edinme şansı buldu. Almanya’da bulunduğu yıllar içerisinde kendisine “Osmanlı Devlet Mimarı” unvanı verildi ve Osmanlı Devleti için bir cezaevi tasarımı ile uğraştı. Ancak bu tasarımı daha sonra gerçekleştirilemedi. 1900 yılında İstanbul’a geri döndü ve Hendese-i Mülkiyedeki görevine yeniden başladı.

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Evkaf  Nezareti İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü başmimarlığına getirildi. 1914’te bu işinin yanında İstanbul Şehremaneti Heyet-i Fenniye Müşavirliğine atandı. Ayrıca Mühendis Mektebinde mimarlık derslerini de sürdürdü. 1922 yılında Kudüs’ten Mescid-i Aksa’nın onarımı için davet aldı. Bu onarımda gösterdiği başarıdan dolayı İngiliz Kraliyet Mimarlar Akademisine üye seçildi. Daha sonra ilk olarak Mimar Vedat Bey’in başladığı fakat anlaşmazlıklar yüzünden devam edemediği Ankara Palas Oteli’nin tamamlanması için 1925’te Ankara’ya çağırıldı. Kudüs’teki onarım işlerini yardımcılarına bırakarak yurda döndü. Dönüşünde Ankara Palas’ın yapımını tamamladı ve Cumhuriyet Dönemi’nde yoğun bir imar ve yenileme hareketinin olduğu Ankara’nın Evkaf Müdiriyet-i Umumiyesi İnşaat ve Tamirat müdürlüğüne atandı. Maarif  Vekâleti tarafından kurulan Saray-i Nefise Encümenine üye seçildi, 1926 yılında bu encümenin başkanı oldu.

Mimar Kemaleddin, Osmanlı mimarisinde farklı üslupların tarihsel bir dizge içerisinde aynı yapıda kullanılmasını imleyen bir yaklaşımın sürdüğü zamanda dünyaya geldi. Kendi mimari tarzında eserler verdiği aktif  yılları, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllara denk gelen, yeni kurulan rejimin mimarlık anlayışı ile eğitimini aldığı Osmanlı geleneği arasında çeşitli gerilimlerin yaşandığı dönemdi. Tarihî yapıların restorasyonu ve yeni yapıların tasarımıyla ilgilenerek Osmanlı mimarisinin ilkelerini inceleyip kendi mimari üslubunu şekillendiren Kemaleddin Bey, mimarlığın arkasında bulunması gereken mühendislik birikiminin öneminin altını çizdi. Mimaride klasik ile modernin sentezlenmesini amaçladı, gerek son dönem Osmanlı mimarisi içerisinde gerek Birinci Ulusal Mimarlık Akımı döneminde ürettiği mimari metinleri, tasarım, uygulama, restorasyonları ile Osmanlı-Türk mimarlığının önemli figürlerinden biriydi. Mimar Kemaleddin’i özgün kılan en önemli özelliklerinden biri de tıkandığı düşünülen geleneksel mimarlık geleneğinin yaklaşımlarını yeniden ve yeni biçimlerde ele alarak bu coğrafyaya özgü bir mimari dilin oluşturulabileceği konusunda kendi çağdaşlarına yol göstermiş olmasıydı.

Neoklasik Dönem’in kurallarını belirleyen mimarların başında gelen Mimar Kemaleddin Bey’in yapılarında parça parça da olsa Klasik Dönem’in izleri görülür. Kemer formları, geniş saçaklar, çini kaplamalar vb. Kemaleddin Bey’in yapıtlarında severek kullandığı motiflerdi. Kullandığı kubbe formları, istinat kuleleri, cephelere açılan geniş, sivri kemerler ise klasik hayranlığının bir göstergesiydi. Türbe yapılarında ise Kemaleddin Bey, bir planı takip etmedi. Oldukça sade görünen bu türbelerde eskiye dönüş hissi verdi. Okul yapılarında ise bir plan takip etti. Ulusal mimariye uygun olarak yapılan okul binalarının düzenlenişinde “Mimar Kemal Üslubu” diyebileceğimiz bir düşüncenin oluşmasına olanak sağladı. Camilerde küçük boyut kullandı, plan ve süsleme konusunda birbirlerine benzetti. Mimar Kemaleddin Bey, yapılarının ekonomik yönünü ve kullanım amacını fazla düşünmedi. Her ne kadar Batı tesirinde kalarak eserler inşa etse de klasik düşüncenin bütün unsurlarını taşıyan binalar da yaptı. Klasik düşünceyi yapılarında gösterirken de motifleri aldı, mimariyi düşünmedi.

Mimar Kemaleddin, geçirdiği bir kalp krizi sonucu 13 Temmuz 1927’de vefat etti. Cenazesi Karacaahmet’te Nuhkuyusu yakınlarına defnedildi. Nuhkuyusu’nda yapılan yeni yol düzenlemeleri esnasında mezarı kaybolmuştur. I. Ulusal Mimari Dönemi’nin en önemli kişisinin anısı yalnızca ardında bıraktığı yapıtlarıdır.

 

Kaynak: H. Gülsüm Erşan, Mimar Kemaleddin’in Dinî Eserleri, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1998.

Hasan Basri Kartal, Asiye Nisa Kartal, Mimar Kemaleddin Ve Harikzedegân (Tayyare) Apartmanları Üzerine Bir Deneme, Hars Akademi Uluslararası Hakemli Kültür-Sanat-Mimarlık Dergisi, 6, 318-341.