Muallim Naci
(1850 - 13 Nisan 1893): Şair, yazar. İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ömer’dir. Fatih Fevziye Mektebinde öğrenime başladı. Kur’ân ve yazı öğrendi. Yedi yaşında iken babası öldü. Dayısı, annesi ile birlikte Ömer’i ve kardeşini Varna’ya, yanına aldı. Varna’da medrese tahsili gördü. Müftizade Abdülhalim Efendi’den sülüs ve nesihle birlikte Arapça dersleri aldı. Hocası ona Hulûsî mahlâsını verdi. Edebiyatla, özellikle şiirle ilgilenmeye başladı. Muhayyelât-ı Aziz Efendi’yi okurken "Kıssa-i Naci billah ve şâhide" bölümündeki Naci’yi pek beğendi ve Naci ismini kullanmaya başladı. Etrafının ve bilhassa Abdurrahman Paşa’nın dikkatini çekti. Onun delâletiyle Varna’da açılan rüşdiyeye ikinci muallim tayin edildi. Hükûmet tercümanı Kamyona Efendiden Fransızca öğrendi. Şiirlerinden bazılarını Ruscuk’ta çıkan Tuna gazetesinde yayınladı. Mutasarrıf Said Paşa’nın ilgisini çekti. Paşa, tayin olunduğu Tolçi’ye Naci’yi de hususî kâtibi olarak götürdü. Paşa ile birlikte Yenişehir Feneri’ne gitti. Mahkeme kâtibi oldu. Paşa ile birlikte İstanbul’a oradan da Erzurum, Halep, Diyarbakır, Elazığ, Sivas ve Trabzon’u içine alan bir Anadolu seyahatine çıktı. İstanbul’a döndükten sonra bir müddet derbeder dolaştı (1881).Said Paşa Cezayir-i Bahr-ı Sefid valiliğine tayin olununca Naci’yi de beraberinde Sakız’a mektubî kalemi kâtibi olarak götürdü. Edebiyat âlemine çıkışı bu devrede oldu. Bazı şiirlerini Tercüman-ı Hakikat’e gönderdi. 1883’de Paşa ile birlikte Sakız’dan İstanbul’a döndü. Hariciye Nezaretinde çalıştı. Said Paşa Berlin’e gönderildikten sonra Naci resmî görevden ayrılarak Ahmed Midhat Efendi’nin çıkarmakta olduğu Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı (1883). Ahmed Midhat Efendi ile dost oldu. Midhat Efendi Naci’yi kızı Mediha Hanımla evlendirdi. Daha sonra Saâdet ve Vakit gazetelerinde çalıştı. Muallim isimli dil ve edebiyat dergisini çıkardı (1887). Galatasaray Sultanîsi ve Hukuk Mektebinde edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul’da öldü. II. Mahmud Türbesi bahçesinde gömülüdür.
Muallim Naci şiire çok küçük yaşta başladı. Medrese öğrenimi ona sağlam bir dil şuuru kazandırdı. Divan edebiyatını ve Batı edebiyatını çok iyi tanıyordu. Şiirlerinde gurbet, yalnızlık, hüzün ve küskün bir ifade ağır basar. Dinî şiirleri de çoktur.
Tercüman-ı Hakikat ve Saadet gazetelerinin edebiyat sayfalarını yönetirken devrin gençleri onun etrafında toplanmış, Servet-i Fünûn’un önde gelen Cenab Şehabeddin, Tevfik Fikret gibi sanatkârları ilk edebiyat zevklerini ondan almışlardır.
Muallim Naci çağdaşı, Recâîzâde Ekrem ve Abdülhak Hâmid’den ayrı olarak, edebiyatımızın yerli kaynaklardan beslenmesi gerektiğini savundu, millî zevk anlayışını esas aldı. Şiir tekniğine ve aruza önem verdi. Divan tarzında olduğu gibi, yenileşme ölçüleri içinde de şiirler yazdı ve Batı edebiyatından çeviriler yaptı.
Tercüman-ı Hakikat ve Saâdet gazetesinde yayımladığı genç şairlere ait şiirler hakkında yazdıkları önemlidir. Recâîzâde Mahmud Ekrem ile giderek eski-yeni tartışmasına dönüşen münakaşalarının edebiyat tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Muallim Naci özellikle ahlâkî konulardaki denemeleriyle de dikkati çeker.
Eserleri: Terkib-i Bend-i Muallim Naci (Bağdatlı Ruhî ve Ziya Paşa’ya nazîre, 1874), Musa b. Ebi’l-Gazan yahud Hamiyet, Bir Vak’a-i Tarihiye (1882), Medrese Hatıraları (17 bentlik sade dille yazılmış şiir, 1886), Ateşpâre (Şiir, 1884), Şirare (Şiir, 1885), Yazmış Bulundum (Tercüman-ı Hakikat’e yolladığı 14 mektup ve gazetenin bunlarla ilgili görüşleri, 2. bs. 1885), Mektuplarım (1885; Ramazan Kaplan yayınladı, 1998), Şöyle Böyle (Şeyh Vasfi ile karşılıklı 6 mektup, 1886), Yadigâr-ı Avni (Yenişehirli Avni ile ilgili hatıraları ve Hakîm Senâî’nin Hadikatü’l-Hakika fî Şerîati’t-Tarika adlı eserinin 15 beyitinin tercümesi, 1886), Hurde Furûş (23 Farsça metnin asılları ve tercümeleri, 1886), Muamma-i İlâhî yahud Bazı Suver-i Kur’âniyyenin Evâilindeki Hurûf-ı Teheccî (Fahruddin Râzî’nin Mefatihü’l-Gayb’ından faydalanarak yazdı, 1886), Mekteb-i Edeb (Elifbâ-i Osmanî ve Talim-i Kıraat’e ek, 1886), Nizam Gazetesi ile Aleyhinde Neşr olunan Bazı Fıkarâta karşı Muallim Naci Efendi tarafından yazılan Müdafaanâme’dir (1887), Elifbâ-i Osmanî Talim-i Kıraat, Kısım 1-4 (1887), Furûzan (Şiir, 1887), Demdeme (Recâîzâde Ekrem’e Saadet gazetesinde yayınladığı cevaplar, 1887), Muallim (Genç şairlerin şiirlerini düzelten yazıları, 1887), Sanihatü’l-Arab (Arap atasözleri ve bunlardan kimlerin hangi eserlerinde faydalandıklarını tercüme ve açıklamalar ile alfabe sırasına göre tertipledi, 1887), Saib’de Söz (Tebrizli Saib’den seçmeler, 1887), Nevadirü’l-Ekabir (Saadet gazetesinin edebiyat sütununda yayınlanan Arapça ve Farsçadan tercüme parçalar, 1887), Hülasatü’l-İhlas (Fahrüddin Râzî’nin Mefatihü’l-Gayb’ından faydalanarak hazırladığı İhlâs suresinin tefsiri, 1888), Emsal-i Ali (Hz. Ali’ye atfedilen 280’den fazla vecizeyi alfabe sırasına göre tertipledi, 1888), Hikemü’r-Rifâî (Rüfâî tarikatının kurucusunun bazı hikmetler, 1888), İntikad (Beşir Fuad’la mektuplaşmaları, 1888), Mütercem (Arapça, Farsça ve Fransızcadan manzum, mensur tercümeleri, 1888), Sanihatü’l-Acem (Hâfız’ın ve Hakîm Senâî’nin şiirlerinin tercüme ve şerhi, 1888), Ubeydiye (Zâkânlı Ubeyd’in Risale-i Dilguşâ’sından seçmeler, 1889), Vezâif-i Ebeveyn yahud Lâhikâ-i Talim-i Kıraat ve Mekteb-i Edeb (1890), Therese Raquin (Emile Zola’nın romanının kısmen tercümesi, 1890), Mehmed Muzaffer Mecmuası (1890), Zatü’n-Nitâkayn yahud İbnü’z-Zübeyr (Manzum, 1891), Sünbüle (İki kısımdır, birinci kısım manzum-mensur, telif ve tercümeden oluşur, ikinci kısım ise sade, düzgün bir dille yazdığı ve sekiz yaşına kadar çocukluk hatıralarını canlandırdığı Ömer’in Çocukluğu’dur, 1891. Bu eser yeni yazıyla Ertuğrul Düzdağ tarafından yayınlandı, 1964), Nümûne-i Suhan (İran edebiyatıyla ilgili, 1891), Islâhat-ı Edebiye (Edebî kaide, terim ve şekiller hakkında bilgi verir, 1891. Yeni yazıyla baskısı Alemdar Yalçın-Abdülkadir Hayber tarafından yapıldı, 1984), Osmanlı Şairleri (1891, Yeni yazıyla Cemal Kurnaz yayınladı, 1992), İcaz-ı Kur’ân (2. bs. 1892), Esâmi (İslâm milletlerine mensup 850 şahsiyetin ilk harfine göre tertip edilmiş ansiklopedik eser, 1892), Ertuğrul Bey Gazi (176 beyitlik şiir. Hazine-i Fünûn’da yayınlandı, 8-15 Eylül 1894), Muhaberat ve Muhaverât (1895), Mir’at-ı Bedâyî (Mesnevî türünde II. Abdülhamid’e methiyedir, 1897), Yadigâr-ı Naci (Çocukluğunda söylediği şiirleri, 1898), Lûgat-ı Naci (Fetva kelimesinden sonra Müstecâbîzâde İsmet Bey tamamladı, 1901), Heder (Trajedi, 1910), Ertuğrul Gazi (Tarih-i Salâtîn-i Âl-i Osman’ın ilk kısmı, İstanbul Ünv. Ktp. Yıldız Bl. nu. 4127).
Muallim Naci’nin Şiirleri’ni Abdülkadir Hayber-Hüseyin Özbay yayınladılar (1996).
Hakkındaki kitaplar: Celal Tarakçı, Muallim Naci (1994); Abdullah Uçman, Muallim Naci: Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri (1998).