Mutazıd Billah
On altıncı Abbasi halifesi olan Ahmet b. El Muvaffak Billah Talha b. Cafer El Abbasi, 857 yılında Samarra’da doğdu. Mutazıd Billah’ı, Abbasi Devleti’nde öne çıkartan, babası Muvaffak ile birlikte Zencî isyanlarını bastırması oldu. Muvaffak, daha sonra da oğlu Mutazıd komutasındaki ordusuyla bütün Suriye topraklarında hâkimiyet kurdu. Ağabeyi Halife Mutemid’in vekili olduğu için tam yetkili olarak devleti yöneten Muvaffak, Suriye’de Abbasi hâkimiyetini tesis ettikten sonra, Abbasiler’den bağımsızlığını ilan eden Mısır’daki Tolunoğulları Devleti ile karşı karşıya geldi. Tolunoğulları Hükümdarı Humâreveyh b. Ahmet b. Tolun, 885 yılında ordusuyla Şam yakınlarındaki Tavâhîn mevkisinde Mutazıd’ın komutasındaki Abbasi ordusunun karşısına çıktı. Uzun süre savaşan iki ordu hiçbir sonuç alamadan alandan ayrıldı. Babasıyla birlikte Saffarilerden Amr b. Leys’e karşı düzenlenen bir sefere de katılan Mutazıd, 889 yılında babası tarafından verilen bir emri yerine getirmediği için Bağdat’ta hapse atıldı. Bunun üzerine Mutazıd’a bağlı komutanlar Bağdat’ta kargaşa çıkarttı. Askerin ayaklanması karşısında geri adam atan Muvaffak, amacının oğlunu terbiye etmek olduğunu söyleyerek ayaklanmayı bastırdı. Ardından 891 yılında vefatından bir hafta öncesine kadar onu hapiste tutmaya devam etti.
Veliaht Olduktan Altı Ay Sonra Halife Oldu
Babasının vefatından bir yıl sonra, Halife Mutemid, oğlu Mufavvaz’ı veliahtlıktan azlederek yeğeni Mutazıd Billah’ı 24 Nisan 892 tarihinde veliaht tayin etti. Mutazıd, amcası Mutemid’in 14 Ekim 892 tarihinde beklenmedik bir şekilde vefat etmesi üzerine halifelik makamına geçti. Merkezî idarenin zayıfladığı ve devlet hazinesinin boşaldığı dönemde iktidara gelen Mutazıd Billah, ilk iş olarak babasının yardımcılığını yapmış olan Ubeydullah b. Süleyman b. Vehb’i vezir tayin etti.
Devleti Toparlamaya Çalıştı
Halife olduktan bir yıl sonra, 869 yılında Abbasiler’in Diyarbakır valisi tarafından kurulan Şeyhiler Hanedanı’nı, Emîr Ahmet döneminde 22 Nisan 893 tarihinde ortadan kaldırdı. Ardından Mısır’da hüküm süren Tolunoğulları Hanedanı’nı ortadan kaldırmak istedi. Ancak Tolunoğulları Hükümdarı Humâreveyh gönderdiği hediyelerle Mutazıd’ın gönlünü kazandı. Mutazıd, her yıl 300 bin dinar ödemesi karşılığında Fırat Nehri’nden bugünkü Tunus’a kadar uzanan bölgeyi Tolunoğulları Hanedanı’na bıraktı. Tolunoğulları hükümdarı ayrıca kızını Mutazıd’a vererek halife ile akrabalık bağı kurdu. 879 yılında Abbasi Devleti’nden bağımsızlaşan Saffarilerin hükümdarı Amr b. Leys’in elçisi de 28 Ekim 892’de Bağdat’a gelerek Mutazıd’a bağlılığını bildirdi. Ardından Horasan valiliğini talep eden mektubunu kendisine sundu. Halife, 892 yılının Aralık ayında Amr b. Leys’i Horasan valisi tayin etmek zorunda kaldı. Tabii Amr, Horasan toprakları ile yetinmeyip bugünkü Özbekistan’ı da içine alan Ceyhun Nehri’nin kuzeydoğusunda kalan toprakları istedi. Halife Mutazıd bu isteğini de kabul etti ve Maveraünnehir’i Samani Emîri İsmâil b. Ahmed’den alıp 19 Şubat 898 tarihinde Amr b. Leys’e verdi. Fakat Bağdat’ın iradesi savaş alanında itibar görmedi. Samaniler, Saffari ordularını yenerek Maveraünnehir’in sahibi olduklarını gösterdiler. Saffariler, topraklarını genişletmek isterken ellerindeki devletlerinden de oldular. Halife Mutazıd, 900 yılında Saffari topraklarını da Samanoğulları’na verdi. 9. yüzyılın son yılları özellikle İran topraklarında oldukça sorunlu geçti. Bu yıllarda İran’ın İsfahan ve Hamedan şehirleri arasında bulunan bölgede, yaklaşık 75 yıldır Abbasiler’e bağlı şekilde hüküm süren Dülefîlere ağır bir darbe indirildi. Dülefî Hükümdarı Ebu Leyla Haris b. Abdülaziz başlattığı isyan sonunda 897 yılında çıkan çatışmada öldürüldü ve Dülefîlerin varlığına son verildi. Aynı dönemde Azerbaycan’da hüküm süren Sâcoğulları ile ilişkiler bozuldu. Buna rağmen Mutazıd, Muhammed b. Ebü’s-Sâc’ın Azerbaycan’daki egemenliğini tanıdı ve 898 yılında ona iktidar gömleğini giydirdi. Mutazıd 899 yılında da Mardin’de hüküm süren Hamdanilerden Hamdan b. Hamdun’u Mardin Kalesi’nde kıstırdı ve Türk komutanlarıyla yaptığı ikinci kuşatmada kaleyi fethetti.
Emeviler’e Lanet Okutmak İstedi
İslam tarihinde cuma hutbeleri halka mesaj vermek için önemli bir fırsattı. Mutazıd 897 yılında, cuma namazında okunan hutbelerde minberlerde Muaviye b. Ebu Süfyan başta olmak üzere Ümeyyeoğulları’na lanet okunmasını emreden bir mektup yazdırdı. Veziri tarafından kendisine yapılan uyarıyı dikkate almayan Mutazıd, Emeviler’e hakaret edilmesinde ısrar etti. Bunun üzerine devletin başkadısı Yusuf, Emeviler’e küfredilip lanet okunduğu takdirde halkın Şii inanışına kayacağı uyarısında bulundu. Bu uyarı Mutazıd’a makul geldi ve ısrarından vazgeçti.
Karmatîler Ayaklandı
Geniş topraklarda hüküm süren Abbasi Devleti, kurulduğu andan itibaren sık sık ayaklanmalara maruz kaldığı için isyan kültürünü içselleştirmiş bir devletti. Düzeni sağlamakta güçlük çeken ülkede, halkın memnuniyetsizliği sık sık ayaklanmalara neden oluyordu. Bu ayaklanmalardan en önemlisi de 9. yüzyılın sonunda yaşandı. Karmatîlerin güçlü lideri Ebu Said El Cennabi, çevresine topladığı kişilerle kısa zamanda Bahreyn ve çevresinde hâkimiyet kurdu. Ayaklanmayı küçük birliklerle bastırma girişimi başarısız oldu. Karmatîler, 900 yılında Abbasi ordusunu yenerek Bahreyn’in merkezi Hecer şehrini ele geçirdiler. Aynı günlerde devletin kuzeybatı sınırlarında da düzen bozuldu. Azerbaycan’da bağımsızlığını ilan eden Muhammed b. Ebü’s-Sâc’ın önde gelen komutanlarından Vasıf, Malatya’yı Abbasi kuvvetlerinden aldı. Daha sonra Mutazıd’a mektup yazarak aşağıdaki Çukurova-Amik bölgesine vali olmak istediğini bildirdi. Bu talebi kabul etmeyen Mutazıd hazırladığı orduyla 9 Ekim 902’de sefere çıktı. Bu sefere Mutazıd oğlu Muktefi Billah’ı da götürdü ve yapılan savaşta Vasıf’ı ortadan kaldırdı. Mutazıd Billah, veziri Ubeydullah’ın vefatının ardından 901 yılında, vezirinin oğlu Kasım’ı kendisine vezir tayin etti. Bu olaydan bir yıl sonra da 5 Nisan 902 tarihinde Bağdat’ta vefat etti.
İkinci Kurucu Sıfatını Kazandı
Mutazıd Billah, döneminde Abbasi Devleti’nin otoritesini yeniden tesis etti. Bu nedenle kendisine devletin kurucusunun lakabıyla “İkinci Seffah” denildi. Mutezile mezhebine sempati duyan Mutazıd, Ehl-i Beyt mensuplarına da iyi davranmayı tercih etti. Kendinden önceki halifeler gibi o da Türk askerlerinin nüfuzunu kırmaya çalıştı. Başkenti Samarra’dan Bağdat’a kaydırarak bu hedefine büyük ölçüde ulaştı. Bağdat’ın doğu yakasında Süreyya adıyla büyük bir saray yaptıran halife, sarayını korumak amacıyla hucriyye isimli birkaç bin kişilik Memlûk kuvveti teşkil etti.
Kaynak: Abbasiler ve Abbasi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ocak 2017, Ankara.