Müttaki Lillah
Yirmi Birinci Abbasi halifesi olan Ebu İshak İbrahim El Müttaki Lillah b. Cafer El Muktedir Billah, Halife Muktedir Billah’ın oğludur. Kardeşi Razi Billah’ın vefatının ardından 23 Aralık 940 tarihinde halifelik makamına geçti. Müttaki Lillah’ın halife olmasıyla birlikte saray içi çekişme yeniden alevlendi. Halifelik görevini üstlenmesinde Emîr-ül Ümera Beckem El Türkî’nin büyük katkısı oldu. Ancak Beckem El Türkî’nin ödülü, 21 Nisan 941 tarihinde bir av partisinde katledilmek oldu. Türklerle iktidar çekişmesine girdikleri için El Türkî’yi katleden Deylemli askerler, halifeye isyan ederek Basra’ya gittiler ve muhalif grup Beridilere katıldılar.
Beridiler Bağdat’ı İşgal Etti
Halifelerin profilinin düşmesine paralel, ordu komutanlarının devlet içindeki nüfuzları giderek arttı. Dolayısıyla devlete karşı başlayan isyanlarda ordu komutanları belirleyici bir güce kavuştu. Ahvaz Valisi Ebu Abdullah El Beridi, kendisine katılan Deylemli askerlerle başlattığı isyan ile Vasıt’a hâkim olduktan sonra 10 Haziran 941’de Bağdat üzerine yürüyerek şehri ele geçirdi. Müttaki de Ebu Abdullah El Beridi’yi vezirliğe getirmeye mecbur oldu. Resmen emîr-ül ümera tayin edilmese bile hutbede adı okundu. Tehditlerle askerlerinin maaşları için halifeye 500 bin dinar ödetti. Bu durum üzerine Bağdat’taki Türk askerleri, arkalarına halkın da desteğini alarak isyan ettiler. Beridiler de yaklaşık bir ay sonra Bağdat’ı terk etmek zorunda kaldılar. Müttaki Lillah, Beridilerin Bağdat’ı terk etmesinden sonra Kür Tegin’i emîr-ül ümeralık denilen başvezirlik makamına getirdi. Ardından Türk askerlerinin tepkisi üzerine Dımaşk’a kaçmış olan İbn Raik’i çağırıp 21 Eylül 941’de emîr-ül ümera tayin etti. Yeni emîr-ül ümeranın ilk işi, Beridileri Bağdat karşısında bir güç odağı olmaktan çıkartmak oldu. Ordusuyla Vasıt üzerine yürüyen İbn-i Raik, Beridilerin Basra’ya çekilmesini sağladı. Ardından yapılan görüşmelerde Beridilerin her yıl Bağdat’a 600 bin dinar vergi ödemeyi kabul etmesi şartıyla anlaşma sağlandı.
Abbasi Tarihinde Bir Başka İlk Gerçekleşti
İbn-i Raik’in sahip olduğu nüfuzdan endişeye kapılan Türk komutanlardan Tüzün ve Nûştegin gibi ileri gelen komutanlar 25 Aralık 941 tarihinde ayaklandılar. Muhalefetin merkezi hâline gelen Vasıt şehrine giden Türk komutanlar, burada Beridilere katıldılar. İbn-i Raik hazırladığı ordusuyla isyancıların üzerine yürüdü. 12 Mart 942 tarihinde yapılan savaşta Abbasi ordusu yenildi. Aldığı bu yenilgi üzerine Müttaki Lillah, halifeliğini korumak için daha önce hasım olduğu Hamdanilerden yardım almak üzere Musul’a gitti. Böylece Abbasi tarihinde ilk defa bir halife başkenti terk etmek zorunda kaldı. Müttaki Lillah’ın Bağdat’ı terk etmesi üzerine, şehre giren Ebü’l Hüseyin El Beridi’nin kuvvetleri, sarayı yağmaladılar ve Müttaki Lillah’ın çok sayıda yakınını katlettiler. Ayrıca Beridi ordusundaki Deylemli askerler, Bağdat’ı yağmalayıp zenginlerin evlerine yerleştiler. Şehre hâkim olan anarşi nedeniyle halk arasında kıtlık baş gösterdi.
Halife, Dengeler Arasında Dengeye Dönüştü
Hamdaniler, kendilerinden yardım isteyen halifeye yardım etmeye karar verdiler. Hamdanilerin yeni güç dengesine dönüşmesinden kaygılanan Emîr-ül Ümera İbn-i Raik, Musul Hamdani Emîri Hasan b. Abdullah b. Hamdan tarafından 11 Nisan 942 tarihinde bir suikastla ortadan kaldırıldı. Böylece halife Hamdanilere mecbur kaldı. Müttaki Lillah, yardımına mecbur kaldığı Hamdani Emîri Hasan’ı “Nasırüddevle” lakabını vererek 21 Nisan 942 tarihinde emîr-ül ümera tayin etti. Deylemli askerlerin gücüne dayanarak emîr-ül ümeralık yapan İbn-i Raik’in öldürülmesinin ardından, Beridilerin hizmetindeki Türk askerleri, 3 Haziran 942’de Musul’a giderek Müttaki Lillah ile birleştiler. Böylece Müttaki Lillah, bir ayı aşkın süre uzak kaldığı Bağdat’a, Hamdaniler ve Türk komutanlarının desteği ile yeniden girdi. Hamdanilerin hükümdarı Nasırüddevle de 942 yılının Temmuz ayında fiilen emîr-ül ümeralık görevine başladı. Onun göreve başlamasından kısa bir süre sonra Ebü’l Hüseyin El Beridi yeniden Bağdat’a saldırdı. Nasırüddevle, Medain’den kardeşi Ali komutasında bir orduyu Beridilerin karşısına çıkarttı. Beridiler, Vasıt’ı boşaltıp Basra’ya çekilmek zorunda kaldılar. Halife Müttaki, Ebü’l Hasan Ali b. Hamdan’a Beridiler karşısında kazandığı zaferden dolayı “Seyfüddevle” unvanını verdi.
Nasırüddevle Mutlak Hâkim Olmaya Çalıştı
Abbasi sarayına tamamen hâkim olmak isteyen Nasırüddevle, öncelikle saray harcamalarını kıstı. Ayrıca Halife Müttaki ve annesinin malikânelerini ellerinden alarak kendine mal etti. Ağır vergiler ve veba gibi salgın hastalıklar yüzünden Bağdat’ta halkın durumu kötüleşti. Şehirde güvenlik yeterince sağlanamadığı için hırsızlık olayları çoğaldı ve yer yer şehirden göç başladı. Türk askerleri üzerinde otorite sağlamada yeterince başarılı olamadığını gören Nasırüddevle emîr-ül ümeralık görevini bırakarak 12 Mayıs 943 tarihinde Bağdat’tan ayrıldı. Bu olayın ardından Tüzün’e bağlı kuvvetler Bağdat’a karşı yürüyüşe geçtiler. Halife, Tüzün’ü durdurduğu takdirde Seyfüddevle’yi kardeşinin yerine emîr-ül ümera tayin etmeye hazır olduğunu söyledi ve kendisine 400 bin dirhem gönderdi. Ancak Seyfüddevle, Tüzün’ün Bağdat’a yaklaşmasıyla başşehirden ayrıldı, Tüzün de kolayca Bağdat’a girdi. Halife Müttaki, 13 Haziran 943 tarihinde Tüzün’ü emîr-ül ümera tayin etmek zorunda kaldı.
Halife Bağdat’ı İkinci Kez Terk Etti
Abbasi sarayının zayıflamasına paralel, Bağdat âdeta komutanların ve valilerin paspasına döndü. İktidar kavgası, komutanlar ve valiler arasında yaşandı. Tüzün’ün emîr-ül ümera ilan edilmesi üzerine Büveyhoğulları Emîri Muizzüddevle 942-43 yıllarında Basra ve Vasıt’a saldırıda bulundu. Ancak her iki saldırısını da Tüzün boşa çıkarttı. Tüzün, bir süre sonra halifenin hiç hoşlanmadığı İbn Şirzad’ı kendi naibi sıfatıyla Bağdat’a gönderdi. Bu durum, başta Vezir Ebü’l Hasan Ali İbn-i Mukle olmak üzere hilafet sarayındaki bir kısım sivil ve askerî yetkililer tarafından Tüzün’ün Beridilerle ittifak içinde halifeye karşı tertibe kalkışacağının bir işareti olarak değerlendirildi. İbn-i Şirzad tarafından haledilip Beridilere teslim edileceğine inandırılan Halife Müttaki Lillah, yanında ailesi ve devlet erkânı olduğu hâlde Bağdat’ı ikinci defa terk ederek Musul’a gitti ve Hamdanilerin yardımına başvurdu. Tüzün hemen harekete geçip Hamdanilerin başşehri Musul’u ele geçirince Hamdaniler, 944 yılında Nusaybin’e kadar geri çekilmek zorunda kaldılar. Musul’un ele geçirilmesinden sonra Tüzün, Nasırüddevle’ye başvurarak halifenin kendisine teslim edilmesini istedi. Endişeye kapılan halife, Nasırüddevle’nin yanından ayrılıp Rakka’ya gitti. Burada İhşîdîler ve Samaniler’den yardım istedi. Rakka’da Hamdanilerin kendisine zorluk çıkarması ve ülkeden ayrılmasını ima eden davranışlarda bulunması Müttaki’yi Tüzün ile iyi ilişkiler kurmaya zorladı ve bu maksatla Tüzün’e bir elçi gönderdi. Tüzün, halifeye isyan etmiş bir kişi gibi görünmekten kurtulmak ve Büveyhîler gibi mevcut durumdan yararlanmak isteyen rakiplerine fırsat vermemek için 944 yılının Ağustos ayında teklifi kabul etti. Tüzün ile müzakerelerin devam ettiği bir sırada Rakka’ya gelen İhşîdî Emîri Muhammed b. Tuğc, halifeye Suriye veya Mısır’a gelmesi hâlinde kendisine her konuda destek olacağını söyledi. Müttaki, Tüzün ile anlaşmaya vardığı için İhşîdî emîrinin teklifini kabul etmedi ve bir süre sonra Bağdat’a dönmek üzere yola çıktı. Bağdat yakınlarında Tüzün tarafından karşılandı. Ancak Tüzün anlaşma şartlarına uymayıp bir hile ile onu kendi karargâhına götürdü ve orada bulunan Muktefi Billah’ın oğlu Ebü’l Kasım’a Mustekfi Billah unvanı ile biat etmesini söyledi. Müttaki bu teklifi reddedince gözlerine mil çektirdi ve onu hilafetten haledip 25 Eylül 944 tarihinde Mustekfi Billah’ı halife ilan etti. Müttaki Lillah, halifelik görevinden uzaklaştırıldıktan sonra 25 yıl daha yaşadı ve 968 yılının Temmuz ayında vefat etti. Cenazesi Bağdat’ta defnedildi.
Vezirler, Devlet İçinde Güç Odağına
Dönüştü Saraya hâkim olma çekişmeleriyle geçen Müttaki Lillah döneminde, Abbasi Devleti Bizans’a karşı mevzi kayıplar yaşadı. Urfa’ya kadar gelen Bizanslılar burada bir kilisede bulunan, Hz. İsa’ya ait bir eşyanın kendilerine verilmesi için halifeye başvurdular. Müttaki Lillah, 943 yılında fukahanın görüşünü aldıktan sonra Müslüman esirlerin serbest bırakılması karşılığında bu talebin yerine getirilmesine karar verdi. Emîr-ül Ümera denilen başvezirlerin devlet hayatındaki yeri Müttaki Lillah zamanında yaşanan gelişmelerle iyice belirginleşti. Halifenin nispi güçsüzlüğü, ayrıca vezirliğin giderek sembolik bir makam hâline gelmesi, emîr-ül ümeranın kâtibinin resmen değilse de fiilen vezirin yerini alması sonucunu doğurdu. Bu arada Müttaki Lillah döneminde, Rafızi denilen aşırı Şiilere Abbasiler’in şiddet içeren geleneksel siyaseti devam ettirilirken ılımlı Şiiler için bazı olumlu gelişmelerin meydana geldiği görülmüştür. Şiilere karşı düşmanlıklarıyla tanınan bir kısım aşırı Hanbelilerin hareketleri sınırlandırıldı. Diğer taraftan Büveyhîler zamanında ayrı bir kurum hâlinde gelişecek olan Alevi nakipliğinin Abbasi nakipliğinden ayrılması yolunda ilk adımlar Müttaki Lillah zamanında atılmıştır.
Kaynak: Abbasiler ve Abbasi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ocak 2017, Ankara.