Paula Modersohn-Becker
8 Şubat 1876’da, Almanya’da doğdu. Küçüklükten itibaren resim yapmaya başladı. Ailesi tarafında 1892 yazının başında dil öğrenmesi için İngiltere'ye gönderildi. Londra yakınlarında yaşayan üvey halasının yanına, hem İngilizce hem de ev idaresini öğrenmek için gitti. Eniştesinin desteğiyle sanat dersleri de aldı. Kroki üzerine birkaç ders aldıktan sonra güzel sanatlar okuluna gitmeye başladı.
Günde altı saat geçirdiği bu okulda, desen tekniklerine giriş yaptı. Bu dersler kısa süre sonra sona erdi; çünkü ailesi tarafından bir yıllığına gönderilse de yurt özlemi, aile hasreti ve halasının katı disiplini nedeniyle altı ay gibi bir süre sonra Almanya'ya geri döndü.
Annesinin ailesi sayesinde 1896 yılının başında Berlinli Sanatçılar Birliği'nde altı hafta boyunca desen ve resim kursu almak için Berlin'e gidebildi. Berlin'de kaldığı süre boyunca müze koridorlarında uzun süre dolaştı. Kendinden yetmiş yıl önce doruğuna ulaşan Alman ve İtalyan Rönesans ressamlarının tablolarını diğer eserlerden çok daha fazla seviyordu. Özellikle değer verdiği ressamlar arasında Albrecht Dürer, Lucas Cranach, Hans Holbein l'Ancien, Le Titien, Botticelli ve Leonardo da Vinci vardı. Dolayısıyla sanattaki tercihi, sarih formlar çizen ve belirgin çizgilere sahip olan ressamlardan yanaydı.
Anne ve babasının yirmi beşinci evlilik yıl dönümü nedeniyle Becker ailesi 1897 yazında Bremen'in yakınlarında bulunan küçük Worpswede köyünü ziyarete gitti. Köyün kendine has özelliğinden, manzaranın içerdiği renklerin çeşitliliğinden ve özellikle de birkaç yıl önce orada kurulan sanatçı kolonisiden çok etkilendi. Worpswede köyünde doğaya dönüşü savunan ve köy yaşantısının sade değerlerine önem veren bağımsız sanatçılar topluluğuna katıldı. Burada ressam Otto Modersohn ile evlendi. Worpswede ressamlarını yeteri kadar cesur bulmadığından dışarıdan ilham alma yoluna gitti ve Paris'teki avangartçıları ziyaret etme kararı aldı.
31 Aralık 1900 gecesi Paris'e doğru yola çıktı. Emil Nolde, Bernhard Hoetger ya da Käthe Kollwitz gibi tanınmış birçok Alman sanatçısı kısa ya da uzun süreler boyunca Paris'te kaldı.
Nisan 1900'den beri yeni yüzyıla girişi kutlamak için büyük Dünya Fuarı sergilenmekteydi. Bu olay nedeniyle Fritz Overbeck ve peyzajcı Otto Modersohn Haziran ayında Paris'e geldi. Paula Becker, Otto'yu daha önceden tanıyordu ve kendinden on bir yaş büyük olan bu ressamın eserlerine hayran kaldı.
Sanatını icra ettiği on dört yıl gibi kısa bir dönem süresince; yedi yüz elli kadar tablo, on üç baskı ve bin kadar desen yarattı. Kendine özgü stili, geleneksel ile modern arasında birçok ekolden etkilenmesinin bir sonucudur. Resimleri Cézanne, van Gogh ya da Gauguin'in izlenimciliğinden, Picasso'nun kübizminden, fovizmden, Japon sanatından ve hatta Alman Rönesansından izler taşımaktadır. Eserlerinin anlatım gücü tek başına, 20. yüzyıl başı sanatının ana hatlarını özetlemektedir.
20 Kasım 1907’de Almanya’da vefat etti.