V. Murat
Osmanlı Devleti’ni çağın gereklerine göre yapılandırmayı hedefleyen Padişah Abdülmecit’in oğlu olan V. Murat, 22 Eylül 1840’ta doğdu. Asıl adı Mehmet olan V. Murat, babasının hükümdarlığı döneminde dünyaya geldiği için, şanslı şehzadelerdendi. Sarayda Arapça ve Fransızca derslerinin yanı sıra, fen dersleri de gören ve İtalyan hocadan piyano ve Batı müziği dersleri alan V. Murat, amcası Abdülaziz tahta çıktıktan sonra veliaht ilan edildi. Amcası Abdülaziz ile birlikte Mısır ve Avrupa gezilerine katılan V. Murat, amcası azledilip tahta geçene kadar, zamanının çoğunu Kadıköy Kurbağalıdere’deki çiftlik evinde geçirdi. Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi dönemin Osmanlı aydınları tarafından Avrupa’da başlatılan Yeni Osmanlılar Hareketi ile veliahtlık yıllarında temas kuran V. Murat, onlarla meşrutiyet ve hürriyet konularında görüş alışverişinde bulunuyordu. V. Murat’ın Babıali’deki en yakın müttefiki Mithat Paşa idi. Hersek ayaklanmasıyla başlayan ve Bosna, Bulgaristan ayaklanmalarıyla Balkan krizine dönen olaylardan sonra Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’ne müdahale etmeye hazırlandıkları bir dönemde Padişah Abdülaziz’in tahtından indirilmesi üzerine, Osmanlı Devleti’nin tahtına oturdu.
Hüseyin Avni Paşa, Hükümdarlık Yolunu Açtı
Düzenlenen bir komplo ile Abdülaziz’in tahtından indirilmesinden sonra, darbeciler V. Murat’ı tahta çıkarttılar. Veliaht V. Murat, tahta çıkma konusunda Mithat Paşa ile iş birliği yaptı. Abdülaziz’i tahtından indirmek için başlatılan medrese öğrencilerinin gösterilerini desteklemek için Sarraf Hristaki Efendi’den sağladığı paraları Mithat Paşa’ya gönderdi. “Softalar Ayaklanması” adı da verilen ve 10 Mayıs 1876’da başlayan ayaklanmalar, Abdülaziz’i tahttan indirdikleri 30 Mayıs 1876 tarihinde sona erdi. O gece, Dolmabahçe Sarayı karadan ve denizden ablukaya alınarak kimsenin giriş ve çıkışına izin verilmedi. Askerî Mektepler Nazırı Süleyman Paşa, Harp Okulu öğrencilerini silahlandırarak Taşkışla’da hazırladığı üç taburla Dolmabahçe Sarayı’nı karadan kuşatma altına aldı. Daha sonra, saraydaki veliaht dairesine gidip Murat Efendi’yi almak istedi. Tutuklanacağı korkusuyla, Süleyman Paşa’nın gelişinden korkan V. Murat, dairesinden çıkmak istemedi. Bir film sahnesi gibi gelişen olaylar sırasında, Hüseyin Avni Paşa, Süleyman Paşa’dan aldığı V. Murat’ı, şiddetli fırtına ve sağanak hâlinde yağan yağmur altında rıhtımda bekleyen bir kayığa bindirip Avrupa yakasına geçirmek istedi. Bu sırada denizde üç ayrı kayık değiştirilerek Sirkeci İskelesi’ne ulaşıldı.
“Abdülaziz Öldü” Yalanıyla Askerler Kandırıldı
Veliaht V. Murat, 93 gün sürecek hükümdarlık koltuğuna oturmak için, kiralanan bir yaylı at arabası ile Beyazıt’taki Serasker Kapısı’na getirildi. Abdülaziz’in tahtından indirildiği gecenin sabahında, şeyhülislam ve diğer bazı devlet adamları, V. Murat’a biat ederek yeni hükümdar olduğunu ilan ettiler. Arkasından Abdülaziz’in halline dair fetva okundu. Tahttan indirilmesine izin veren fetva gerekçesinde Abdülaziz’in cinnet geçirdiği ve devlet işlerinden anlamadığı ileri sürüldü. Resmî tebliğde Abdülaziz’in tahttan indiriliş kararının genelin ittifakı ile alındığı kaydedildi. Pek çok devlet adamı ile askerin Abdülaziz’in öldüğü haberleriyle kandırıldığı daha sonra anlaşıldı. Eski padişah Topkapı Sarayı’na nakledilince V. Murat Dolmabahçe Sarayı’na götürüldü. Top atışlarıyla cülus duyuruldu ve sarayda toplanan devlet adamları için ikinci biat töreni düzenlendi. Geleneğe göre yeni padişahın Topkapı Sarayı’ndaki altın tahta oturması gerekirken V. Murat yaldızlı bir koltuğa oturtularak biat töreni yapıldı.
Ziya Paşa’yı Başkâtip Yaptı
V. Murat, Yeni Osmanlılar hareketinden tanıdığı Ziya Paşa’yı, tahta çıktığında kendine başkâtip yaptı. Bu arada Abdülaziz’in uyguladığı sansür politikası nedeniyle Avrupa’da sürgünde bulunan Namık Kemal ve arkadaşlarını geri çağırdı. Abdülaziz’i tahtından indiren ve “erkân-ı erbaa” denilen Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa gibi dönemin ileri gelen devlet adamları arasında kısa zamanda fikir ayrılığı çıktı. Mithat Paşa, hürriyetçi idi ve meşruti düzeni savunuyordu. Diğerleri ise eski düzenin devamından yanaydı. Nitekim V. Murat’ın tahta çıkışının üçüncü gününde yayımlanan hatt-ı hümayunda meşrutiyet konusu birkaç parlak sözle geçiştirildi. Bu arada günümüzde genelkurmay başkanı statüsünde olan Serasker Hüseyin Avni Paşa da tek yetkili gibi her işe müdahale etmeye başladı. Kendisine haber verilmeden hükümdarın kimse ile görüşmesine izin vermedi. Ziya Paşa’yı da başkâtiplikten alarak yerine Sadullah Paşa’yı atadı.
V. Murat’ın Ruh Sağlığı Bozuldu
Abdülaziz, tahttan indirildikten sonra Feriye Sarayı’na nakledilmişti. Buradaki üçüncü gününde ise odasında bilekleri kesilmiş olarak bulunmuştu. Bunun üzerine, Abdülaziz’in kayınbiraderi Kolağası Çerkez Hasan Bey, eniştesinin ölümünden sorumlu tuttuğu Hüseyin Avni Paşa’yı Mithat Paşa’nın konağında yapılan Meclis-i Vükela toplantısını basarak öldürdü. Amcasını azletmek için başlatılan öğrenci gösterilerinden, tahta çıktığı güne kadar geçen süreçteki olaylardan gerilen V. Murat da Hüseyin Avni Paşa’nın öldürülmesi üzerine büyük korkuya kapıldı. Tahta çıkarken yaşadığı olaylar manevi çöküntü yaşatmıştı. Nitekim şuurunda bir bozukluk olduğu Ayasofya Camii’nde yapılan ilk cuma selamlığında ortaya çıktı. Amcasının ölümü haberini aldığında ise şoke olan V. Murat, alelacele Yıldız Sarayı’na nakledilse de geçirdiği cinnet nedeniyle kendisini havuza atıp intihar etmek istedi. V. Murat’ın akli dengesinin bozulduğu, ikinci cuma selamlığındaki davranışlarıyla daha da belirginleşti. Bunun üzerine saraya kapatılarak kimse ile görüştürülmedi. Eyüp Sultan’da yapılması gereken kılıç kuşanma töreni yapılamazken yabancı elçiler de güven mektuplarını sunamadılar.
Hastalığı Halktan Gizlendi
V. Murat’ın hastalığı halktan gizlenmeye çalışılsa da herkes olup biteni biliyordu. Bu yüzden ülkenin padişahsız bir şekilde sadrazam tarafından yönetilmesi eleştiri konusu oluyordu. Din bilginleri ise akıl sağlığı bozuk bir hükümdarın ülkesinde cuma namazı kılınıp kılınamayacağı tartışması yapıyordu. Söylentilerin yayılması üzerine, saray yetkilileri V. Murat’ı yeniden cuma selamlığına çıkarmaya başladı. Araba ile Yıldız Sarayı’na en yakın camiye götürülen hükümdarın karşısında da hiç usulde olmadık şekilde iki saray görevlisi oturuyordu. Sinir sistemi son derece bozuk olan V. Murat, tiyatroya dönen durumdan duyduğu üzüntüyle, bir sabah odasının camlarını kırarak intihar etmek istedi. Bunun üzerine bir doktorlar heyeti tarafından muayene edildi. Heyetin verdiği raporda padişahın iyileşme ihtimalinin çok az olduğu belirtiliyordu. Hükûmet, İngiliz elçisinin tavsiyesine uyarak padişahı Viyanalı Doktor Leidesdorf’a da muayene ettirdi. O da olumsuz rapor verince V. Murat’ın koltuğundan indirilmesi gündeme geldi.
II. Abdülhamit’in Önü Açıldı
V. Murat’ın tahttan indirilmesi söz konusu olunca yerine kimin geçeceği konusunda arayışa geçildi. Bunun üzerine Mithat Paşa, Abdülmecit’in ikinci oğlu veliaht Abdülhamit ile görüştü. Vükela Meclisi 30 Ağustos 1876’da yaptığı toplantıda V. Murat’ın halline ve Abdülhamit’in cülusuna karar verdi. Ertesi sabah Kubbealtı’nda toplanan devlet adamlarının huzurunda hal fetvası okundu. Böylece, 31 Ağustos 1876 tarihinde Abdülhamit tahta çıkarıldı. Tahttan indirildikten sonra Çırağan Sarayı’nda oturmasına izin verilen V. Murat, yapılan hiçbir tedaviye cevap vermedi. Bu arada, halk arasında sağlığının iyi olduğu, haksız yere tahttan indirildiği iddiaları yayıldı. Bu sebeple kardeşi II. Abdülhamit, V. Murat’ı yerli ve yabancı doktorlardan oluşan bir heyete muayene ettirerek hastalığının sürdüğüne ve tedavisinin imkânsız olduğuna dair rapor aldı.
Kaçırıp Yeniden Tahta Çıkarmak İstediler
Osmanlı Devleti’ndeki iktidar çekişmesini veliahtlar üzerinden yürütenlerden bir grup, V. Murat’ı Çırağan Sarayı’ndan kaçırmak istedi. İkisi yabancı olan dört kişilik komite, Kasım 1876’da Çırağan Sarayı’na girmeye çalışırken yakalandı. Kaçırmaya çalışan kişiler, V. Murat’ı Avrupa’ya kaçırıp yeniden tahta çıkarmak istediklerini itiraf ettiler. V. Murat’ı ikinci kaçırma girişimi de 15 Nisan 1877’de yapılan bir ihbar üzerine önlendi. Üçüncü kaçırma girişimi ise 20 Mayıs 1878’de Ali Suavi’nin öldürülmesiyle önlendi. Abdülhamit, kendisini rahatsız eden bu kaçırma girişimlerini önlemek için sıkı koruma tedbirleri uyguladı. V. Murat, şeker hastalığından vefat ettiği 29 Ağustos 1904’e kadar tam bir hapis hayatı yaşadı. Cenazesi, Yeni Camii Türbesi’nde annesinin yanına defnedildi. Osmanlı padişahları arasında mason locasına üye olmakla itham edilen V. Murat’ın en büyük zaafının içkiye aşırı düşkünlüğü ve müsrifliği olduğu belirtilmiştir.
Kaynak: Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, 1. Baskı Mayıs 2015, Ankara.