Zaharya

Bestekârın doğum tarihi hakkında hiçbir yerde bir kayıt yoktur. Yine de araştırmalar neticesinde 1680 yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Aslen Rum’dur. Musiki tarihimizde Bestekâr Zaharya, Kürkçü Zaharya, Semâi Kürkçü gibi isimlerle anılan musikişinasın asıl adı “Zaccharias”tır. İstanbul’da doğdu ve kaynaklara göre Boğaz’da Bebek ve Tarabya arasında bir yalıda kalabalıktan uzakta, mesleği müzik olarak barışçıl ve yalnız bir yaşam sürdü.

Sultan III. Ahmet ve I. Mahmut zamanlarında sarayda bir şarkıcıydı. Bu da faaliyet gösterdiği sürenin Lâle Devri ile çakıştığını göstermektedir. Daniel Protopsaltes (1740-1789) ile aynı çağda yaşadı ve arkadaşlardı; hem öğrencisi, hem de öğretmeniydi. Daniel ona dinî müziği, o da Daniel’a dünyevi müziği öğretti.

Kürk ticareti ile uğraşan çok zengin bir aileden geliyordu. Çağa ait çeşitli el yazmalarında kürkçü adıyla da anıldığı görülmektedir. Bu da kökeninin Kastoria veya Siatista olduğunu göstermektedir. Türk musikisine sanat değeri yüksek eserler verdi. Birçok kaynakta Fener’deki Ortodoks Cihan Patrikliği Kilisesinin baş mugannisi (hanendesi) olduğu söylense de Fener Rum Patrikhanesi’nde baş muganni olarak görev almadı, o dönemin baş mugannisi olan Daniel’in talebesi oldu.

Ortodoks’tu, bestekâr Itri ile çağdaştı. Musiki tarihimizin yetkili kalem ve ağızları, onu Türk musikisinin Bach’ı sayılan Buhurizâde Mustafa Itri Efendi ile mukayese ettikleri zaman, bu büyük ustayı ondan hiç de aşağı tutmadılar. Gerek kullandığı şiir malzemesi, gerek musikimizden aldığı motifler bakımından tam bir Osmanlı-Türk bestekârıydı. Bilhassa eserlerine güfte olarak seçtiği şiirler göz önünde tutulacak olursa, onun aynı zamanda klasik Türk şiirinden nasiplendiği söylenebilir.

Yaşadığı dönem, “Lale Devri” denilen ve Türk fikir, edebiyat ve musiki hayatının da yükseldiği dönemdir. İlim, edebiyat ve sanat erbabı, gerek padişahın ve gerekse Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın bol teşvik ve himayelerine mahzar oldular. Türk musikisinin bestekârı Zaharya Efendi, bu devirde ve bu hava içinde yetişti. Zaharya, Türk musikisinin bütün geleneklerini, almış olduğu kuvvetli bir musiki terbiyesi sayesinde, kendi sanatkâr şahsiyetine yaraşan birer hüviyet ve mana vermeye muvaffak oldu ve çağdaşı Itri gibi, Hafız Post gibi, Nâzım gibi, Seyyid Nuh gibi, Bekir Ağa gibi sanatkârların seviyesine yükseltmeyi bu sayede sağladı.

Eserleri klasik okulun bütün kaidelerine bağlı, vakur ve ciddidir. Patrikhanenin baş mugannisi olan Daniel’den kilise müziği dersleri aldı ve Daniel’e din dışı müziği öğretti.

1838’de yayınlanan musiki lügatinin yazarı Kiryakos Filokzeniz’e göre Zaharya’ya ait olan ve baskısı tamamlanamayan Efterpi başlıklı kitabını 1830’da Teodor ve Stauraki tarafından neşredildi, düzeltilmesi Hurmüzios tarafından yapıldı. Fakat bu kitapta Zaharya’dan hiç bahsedilmedi.

Elimizdeki eserleri, klasik Türk musikisinin en koyu ve en süslü eserleridir. Her musiki cümlesi, birbiri üzerine yığılan, iç içe geçmiş nağmeciklerden yapıldı. Üslup son derece ağır ve tantanalıdır. Her hece üzerinde çalışılmış ve birçok makam geçkisi yapılmıştır. İfadesinde bir Ortodoks mistisizmi duyulmaktadır.

Kilise musikisiyle de uğraştı. Papadopulo Tarihi’nden elde edilen bilgiye göre: Zaharya, kiliseye ait ayinler ve terennümler besteledi, bunlardan başka birçok Anadolu türküleri, şarkıları yaptı ve bunları bir kitapta neşretti. Yorgius Papadopulos’un (Papadopulo Tarihi) adlı kitabında Zaharya hakkında bir başka kayıt da şudur: “Bu zat birçok da Rum türküleri yazdı ve Efterpi (Euterpe) adlı bir kitap çıkardı. Lakin Kiryakos Tu Filokzenus’un dediğine göre diğer musikişinaslar da bu eserleri kendilerine mal ettiler. Her ne kadar Efterpi namındaki kitap Teodorius Tokaifis ve hanende Stavraki tarafından tercüme edilse de bunun hiçbir tarafında Zaharya ismine rast gelinmedi.

Zaharya’nın kiliseye ait bestelediği eserler, ayin bittikten sonra, halk dağılırken okunan eserlerdir ve Kalofonikus Irmus adını taşırlar. Bestekâr bu eserlerini kilise notası ile yazdı.” Papadopulo Tarihi’nde, Zaharya’nın kilise musikisini Patrikhane Baş Mugannisi Daniel’den öğrendiği, ayrıca bu değerli bestekârın Arap ve Acem musikileri hakkında da bilgi sahibi olduğu yazılıdır. Binden fazla eser bestelediği sanılan bestekârın bugün eldeki eserlerinin sayısı pek azdır.

1750 yılı civarında vefat ettiği tahmin edilmektedir. İstanbul’da defnedildi.

Kaynak: Tunisa Yeşilçay, Klâsik Türk Mûsikîsi’nde Zaharya Ve Eserleri, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzik Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Afyonkarahisar, 2005.