Ahmed Şevkî

Ahmed Şevkî

1868 yılında zengin bir ailenin çocuğu olarak Kahire’de, Hidiv İsmail Paşa’nın sarayında doğdu. Asıl adı Ahmed Şevkî b. Ali b. Ahmed Şevkî’dir. Soyu Arap, Türk ve Çerkezlere dayanmaktadır. Kendisi soyunu ifade ederken, “Ben bir Arap, Türk, Yunan ve Çerkez’im. Dört soy bir kuşakta toplandı.” demektedir.

Büyük babası Ahmed (Bek) Şevkî, soyu Araplara dayanan bir Türk’tür. Mehmed Ali Paşa’nın valiliği döneminde Mısır’a geldi, Paşa onun iyi derecede Türkçe ve Arapça bildiğini öğrenince maiyetine al ve birçok resmî yazışmada ondan istifade etti. Sonra yüksek mevkilerde görev yaptı ve nihayetinde Mehmed Ali Paşa’nın oğlu Saîd Paşa döneminde Mısır gümrük müdürü oldu. Vefat ettiğinde Ahmed Şevkî’nin babası olan Ali b. Ahmed Şevkî’ye yüklü miktarda bir servet bıraktı. Ali b. Ahmed Şevkî de Hidiv Tevfîk tarafından Hazîne-i Hâssa müfettişi olarak görevlendirildi.

Dört yaşına girdiğinde, Kahire’nin Hanefî Mahallesi’nde bulunan dönemin mahalle mekteplerinden, Şeyh Sâlih Kuttâb’ına gönderildi. Burada dört yıl okuduktan sonra el-Mubtediyân İlkokulunu, ardından da on beş yaşında el-Medresetu’t-Techîziyye’de lise öğrenimini tamamladı. Göstermiş olduğu üstün başarıdan dolayı Şevkî’ye, parasız okuma imkânı sağlandı. 1883 yılında bu okuldan mezun olduktan sonra hukuk eğitimi alması için babası tarafından Hukuk Fakültesine kaydettirildi. İki yıl burada eğitim aldıktan sonra 1885 yılında, aynı fakültede Tercüme Bölümü kurulunca, hukuk eğitimini bırakıp bu bölüme geçti. Bu bölümden çok iyi derecede Fransızca öğrenmiş olarak 1887 yılında diplomasını aldı.

Doğuştan sahip olduğu şiir yeteneğinin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde, fasih bir şair olan, tercüme bölümünden Arapça hocası Şeyh Muhammed el-Besyûnî el-Beybânî yardımcı oldu.

Şeyh Muhammed el-Besyûnî el-Beybânî, Hidiv Tevfîk’i metheden fasih ve uzun kasideler yazıp bu kasideleri de el-Vakâi‘u’l-Mısriyye ve diğer Arapça gazetelerde yayımlanmak üzere saraya göndermeden önce Ahmed Şevkî’ye göstermekteydi. Şevkî de bazı kelimeleri silip bazı satırları değiştirmekte ve bazı beyitleri de iptal etmekteydi. Çok geçmeden hocasının yolunu takip ederek Hidiv Tevfîk’i metheden kasideler yazmaya başladı. 1887 yılında Tercüme Bölümünden mezun olduğunda kendisinden sıradan bir şair olarak değil, bir Hidiv Şairi olarak bahsediliyordu.

Ahmed Şevkî’nin yazdığı ilk şiirler el-Ehrâm, el-Mueyyed, el-Livâ’, el-Mecelletu’l-Mısriyye ve ez-Zuhûr gibi gazete ve dergilerde yayımlandı.

Ahmed Şevkî’nin henüz öğrencilik yıllarında yazdığı ve yayımlattığı şiirleri beğenen Hidiv Tevfîk, Şevkî’yi Tercüme Bölümünden mezun olduktan sonra yarım kalan hukuk eğitimini tamamlaması, aynı zamanda da edebiyat eğitimi alması için 1887 yılında Hidiv bursu ile Fransa’ya gönderdi. Hidiv Tevfîk, Ahmed Şevkî’yi Fransa’ya gönderirken Fransa’daki Mısır Temsil Heyeti müdürüne bir mektup yazarak Şevkî’ye gereken ihtimamın gösterilmesini istedi. Ahmed Şevkî Fransa’nın Marsilya şehrine vardığı zaman Temsil Heyeti müdürü tarafından karşılandı. Müdür, kendisine Hidiv tarafından gönderilen mektupta Şevkî’nin iki yıl Montpellier, iki yıl da Paris’te kalacağı bilgisinin iletildiği haberini Şevkî’ye söyledi.

Ahmed Şevkî Montpellier’de Hukuk Fakültesinde eğitimine başladı. Burada birinci senesini tamamladığında ailesini görmek için Mısır’a dönmek isteyince Hidiv Tevfîk, Fransa’daki eğitimini zamanında tamamlamasını istediği için Mısır’a gelmesine engel oldu. Şevkî’ye, Mısır dışında istediği ülkeye seyahatinde harcayabileceği elli cüneyh gönderdi. Şevkî de Fransız arkadaşlarının kendi şehirlerine yaptıkları davetleri kabul edip Fransa’nın güneyinde bulunan farklı şehirlere giderek iki ay kadar orada kaldı. Eğitiminin ikinci yılını tamamladığında İngiltere’ye gitti, orada bir ay kalıp Londra ve diğer İngiliz şehirlerini gezdi.

Üçüncü yılında Paris’te bulunduğu sırada şiddetli bir hastalığa yakalanınca doktorlar Afrika güneşi altında biraz zaman geçirmesinin hastalığına iyi geleceği tavsiyesinde bulundular. Bunun üzerine, Cezayir’e gitmeyi tercih etti ve orada kırk gün kaldı. Sonra Paris’e dönüp Hukuk Fakültesindeki eğitimini tamamladı ve Fransa’da geçirmiş olduğu üç yıl altı ayın sonunda diplomasını aldı. Fransa’da kaldığı süre içerisinde ülkeyi enine boyuna gezmenin yanı sıra, İngiliz şehirlerine de seyahat etme fırsatı buldu.

Fransa’da kaldığı uzun zaman zarfında tiyatro gösterilerini izledi, operaları gezdi, gazetelerin yanı sıra kanun ve edebiyat ile ilgili kitaplar okuyarak, Batı’nın edebî hayatıyla ilgilendi. Victor Hugo, Alfred de Musset, Jean de La Fontaine ve Alphonso de Lamartine gibi Fransız şair ve yazarları okudu. Alphonso de Lamartine’in “Le Lac” (Göl) isimli Fransızca kasidesini şiir olarak Arapçaya tercüme etti. 1891 yılında Fransa’daki eğitimini tamamlamış olarak İstanbul üzerinden Mısır’a döndü.

Mısır’a döndüğü zaman Hidiv Tevfîk öldü ve yerine oğlu Abbâs Hilmî geçti. Abbâs Hilmî, Ahmed Şevkî’yi Frenk Kalemi Başkanı olarak görevlendirdi. Çok geçmeden Abbâs Hilmî’nin şairi olmakla beraber saygı duyulan bir kişi oldu. Hidiv tarafından birçok işin yönetim ve idaresinde yetkin kılınınca makam, mevki, şöhret ve unvan isteyen kimselerin kapısını çaldığı bir isim hâline geldi. Bu işte tam yirmi yılını geçirdi. 1897 yılında zengin bir kadınla evlendi. Bu evlilikten Ali ve Hüseyin adında iki oğlu ve Emine adında bir kızı oldu.

1894 yılında İsviçre’nin Cenevre şehrinde düzenlenen Müsteşrikler Kongresi’ne Mısır hükûmetinin temsilcisi olarak katıldı. Bu kongrede, Firavunlar Dönemi’nden İslamiyet’in başlangıcına kadar Mısır medeniyetinin tarihsel gelişim sürecini anlatan 292 beyitlik Kibâru’l-Havâdis fî Vâdi’n-Nîl (Nil Vadisinde Meydana Gelen Önemli Olaylar) başlıklı uzun kasidesini okudu. Kongreden sonra Belçika’ya geçip, Brüksel’i ve bazı büyük şehirleri ziyaret ettikten sonra tekrar ülkesine ve işine geri döndü.

1898 yılında Ahmed Şevkî’nin, 1888-1898 yılları arasında nazmetmiş olduğu kasidelerini içeren eş-Şevkiyyât isimli eserin ilk baskısı yayımlandı. 1904-1905 yılları arasında el-Ehrâm gazetesinde ‘Azrâ’u’l-Hind adıyla dizi olarak yayımlanan uzun mensur hikâyesini kaleme aldı. Yine bu dönemde Dull, Teymân, Lâdiyâs ve Bentâûr adlı dört hikâye yazdı.

I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte 18 Aralık 1914 yılında İngiltere, Mısır üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurdu. 1915 yılında İngilizler, o sırada İstanbul’da bulunan Hidiv Abbas Hilmi’yi Osmanlı Devleti ve Almanya ile yakınlaşması sebebiyle tahttan indirip yerine Hüseyin Kâmil’i geçirdiler. Abbas Hilmî taraftarı olan kim varsa hepsini saraydan uzaklaştırdılar.

Ahmed Şevkî’nin de İngiltere tarafından yürütülen siyasete karşı çıkıp tepkisini şiirlerinde dile getirmesi, ihtilal güçlerini karşısına almasına ve Malta’ya sürgün edilmesine yönelik bir kararın alınmasına neden oldu. Ahmed Şevkî adına, İngiliz elçisi nezdinde itibar sahibi olan bazı kimselerin aracılık yapmasıyla sürgün yeri olarak Malta’ya değil de İspanya’ya gitmesine müsaade edildi. Şevkî, ailesi ve birkaç hizmetçisiyle birlikte Mısır’dan ayrılarak İspanya’ya gitti.

1919 yılı sonlarına kadar kaldığı İspanya’daki sürgün yıllarında birlik duygusunu kaybetmedi, ailesine ve dostlarına sürekli bir hasret duygusu içerisinde oldu. Zamanının çoğunu, Endülüs’te sembol hâline geldi Arap eserlerini ziyaret ederek ve Kahire’den beraberinde getirdiği kitapları ve şiir divanlarını mütalaa ederek geçirdi. Arapların geçmişteki şan ve şerefini, ayrıca Endülüs’te yok olan muhteşem devletlerini dile getiren kasideler nazmetti.

1919 yılının sonlarına doğru I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Mısır’a döndü. Mısır’a döndükten sonra kaleme aldığı eserlerinde, özellikle de şiirlerinde toplumsal ve siyasi konulara daha fazla eğildi. Açık bir şekilde milliyetçi, yurtsever, siyasi reform ve İslam’ın yüceliğini dile getirdiği konulara özen gösterdi. 1924 yılında Meclisu’ş-Şuyûh’a (Mısır Ayan Meclisi) üye olarak seçildi.

1927 yılında eş-Şevkiyyât isimli divanının tekrar basımını yaptı. Bu vesileyle Ahmed Şevkî’yi onurlandırmak için Opera Binası’nda büyük bir kongre düzenlendi. Bu kongreye bütün Arap ülkelerinin siyasi temsilcileri, şairler ve siyasetçilerden oluşan büyük bir topluluk katıldı. Burada, kendisine Emîru’ş-Şu‘arâ (Şairlerin Prensi) unvanı verildi. Yine 1927 yılında Masra‘ Kilyûbâtrâ (Kleopatra’nın Ölümü) isimli tiyatro eserini kaleme aldı. Bu tiyatro eseri, o dönemde Opera Binası’nda sahnelendi. Hayatının son döneminde, sağlık sorunlarına rağmen Mecnûnu Leylâ, Kambîz, ‘Antara, es-Sittu Hudâ ve el-Bahîle isimli tiyatroları yazdı ve Fransa’daki öğrencilik yıllarında kaleme almış olduğu Ali Bek el-Kebîr isimli tiyatrosunu tekrar kaleme aldı.

14 Ekim 1932 tarihinde, 64 yaşında iken Kahire’de vefat etti.

Eserleri:

-Şevkiayyat

Maşra u Kleopatra

Mecnun ve Leyla

Kambiz

Ali Bek el-Kebir

Antere

Düvelü'l-Arab ve Uzamaü'l-İslam

es-Sittü Hüda

Emiretü'l-Endülüs

Esvakuz-zeheb

Kaynak: Halil İbrahim Oğur, Ahmed Şevkî’nin Masra‘ Kilyûbâtrâ (Kilyûbâtrâ’nın Ölümü) Adlı Şiirsel Draması İle Shakespeare’in Antonius ve Kleopatra Adlı Şiirsel Dramasının Karşılaştırmalı Metin Çözümlemesi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arap Dili Ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Erzurum, 2018.