Jean Kambanda

Jean Kambanda

19 Ekim 1955te Ruandada doğdu. Ticaret Mühendisliği okudu. Meslek hayatına United Popular BPRde bankacı olarak başladı. Mühendis olduğu için terfi etti ve bankanın müdürü oldu. Muhalefetteki Cumhuriyetçi Demokrat Partinin Butare başkan yardımcılığını yapmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Juvenal Habyarimananın ve Başbakan Agathe Uwilingiyimananın suikasta kurban gitmesinin ardından, 9 Nisan 1994te başbakan oldu. 19 Temmuz 1994e kadar bu görevde kaldı ve sonra ülkeyi terk etti.

1994 yılında iki etnik grup arasında Ruanda soykırımı yaşandı. Soykırım Belçika tarafından 1950lerde kışkırtılmaya başlandı. Ruandanın kontrol edilebilmesi için yönetici ve yönetilen unsurlar birbirinden ayrılmalıydı. Bu bakımdan insanlara ırklarını hatırlatan kimlik kartları dağıtıldı. İşe alımlar ırkçı bir şekilde gerçekleştirildi. Azınlıkta olan Tutsiler (nüfusa oranı %9), Hutulara göre (nüfusa oranı %90) daha rahat yaşatılmaya başlandı. Hutuların eğitim almasının önüne geçildi. Neredeyse elli yıldır tırmandırılan gerginlik, 6 Nisan 1994teki bir radyo anonsuyla patladı ve yaklaşık yüz gün gibi kısa bir süre içinde sekiz yüz bin Tutsi ve ılımlı Hutu, aşırı uç Hutular tarafından katledildi. İki milyon Tutsi ve Hutu ise komşu ülkelere sığındı.

Soykırım, Kambandanın başbakan olduğu dönemde meydana geldi. Kambanda, 18 Temmuz 1997de Kenyanın başkenti Nairobide tutuklandı. Gözaltı sürecinden sonra Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, Kambandayı, ufak silahlı birlikleri ve askerî teçhizatı Butare ve Gitarama şehirlerinde, katliam yapılacağını bile bile dağıtmakla suçladı. Kambanda, 4 Eylül 1998de, soykırımı onaylama, soykırıma azmettirme, soykırıma yardım ve yataklık etme, soykırım yapma, başbakan olduğu hâlde soykırımı engellememe ve insanlık suçunda bulunma suçlarından yargılanmaya başlandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi. Kambanda kendisine yöneltilen tüm suçları kabul etti. Kambandanın avukatı, müvekkilinin oyuna getirildiğini, ordu tarafından bankacılık mesleğinden alınarak başbakan yapıldığını ve kukla olarak kullanıldığını; dolayısıyla iki yıl ceza almasının yeterli olacağını savundu. Mahkeme bu savunmayı geçersiz buldu.

Kambanda hâlen Malideki Koulikoro Hapishanesinde yatmaktadır.

Ruanda Soykırımı, Nazi Almanyasında gerçekleştirilen Yahudi soykırımından elli yıl sonra meydana gelen, dünya tarihindeki en büyük ikinci soykırımdır. Yüz gün gibi kısa bir süre içerisinde sistematik olarak gerçekleştirilen bu soykırım neticesinde yaklaşık bir milyon Tutsi ile Hutu ırkına mensup yerliler, Ruanda yönetimince vahşi şekilde katledildi. Bu soykırım, özellikle Fransa ve Belçika gibi güçlerce hazırlandı.

Ruandaya koloni devleti kurmak için giren ilk devlet, Almanyaydı. 1894 ila 1914 arasında kolonisini kurup sürdüren Almanya, I. Dünya Savaşından sonra, yönetimini Milletler Cemiyeti mandası olarak Belçikaya devretti. Belçika, Tutsilerin gücünü artırarak kuzeydeki varlığını sağlamlaştırdı. 1920lerde ve 1930larda Avrupada yayılan faşizm ve ırkçılık dalgasından koloniler de etkilendi. Irk kökenlerini belirlemek üzere Ruandada kafatası ölçümleri yapıldı. Hutular toplumdan dışlanmaya başlandı. Bu ayrımlaşmaya yol açan, hem Belçika koloni idaresi hem de Hıristiyan kilisenin oynadığı roldü. Belçika koloni idaresiyle kiliseyi arkasına alan Hutular, siyasi alanda iyice gitgide güçlendi ve 1959da yaptıkları Sosyal Devrimle, ayrıcalıklı Tutsi elit tabakasının sahip olduğu devlet egemenliğini sonlandırdı. Ruanda 1962de bağımsızlığını ilan etti. Yapılan seçimlerde Tutsilere karşıtı politikalarıyla tanınan Kayibanda başa geçti.

Ruandadaki karmaşa bitmedi. Bu zor şartlardan şikâyetçi olan ve bundan istifade eden ordu, Juvenal Habyarimana önderliğinde, 5 Temmuz 1973te bir darbe yaptı ve yönetimi ele geçirdi. Bu seferki darbeyle, yönetim, kuzey Ruandalı Hutu tabakasına kaydı.

Ülke, etnik ve siyasi anlamda iyice bölünmeye başladı. Bir tarafta Başkan Habyarimana destekçileriyle muhalif hizipler, diğer tarafta da asilerle birlikte hareket eden muhalifler yer aldı. Radikal Hutular, devlet başkanının öldürülmesini bahane ederek yüz gün gibi kısa bir sürede yarım milyondan fazla Tutsiyi ve rejim karşıtı muhalif Hutuyu öldürdü.

Ruandadaki soykırımın ardında pek çok sebep vardır: Belçikanın etnik kimlik üzerinden ırk yaratması ve ırk tanımlaması; 1990ların başından itibaren, birer yabancı olarak görülen Tutsilerin hain olarak görülmeye başlanması; Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand tarafından Habyarimana Hükûmetine silah satışı, askerî bilgi ve beceri gibi desteklerde bulunulması; Radio Milles Collines radyo kanalı ve Kangura dergisi tarafından ayrımcılığı çoğaltan yayınlar yapılması; BM gibi kurumların tepkisizliği; IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası para ve ekonomi kurumlarının neden olduğu olumsuz etkiler; Burundi ve Uganda gibi komşu ülkelerdeki kaos ortamı, iç savaş, mülteci sorunu ve aynı etnik unsurlara sahip olmak gibi nedenler ve dönemin ABD Başkanı Clintonın, BM Genel Sekreterliğine, soykırımı engelleyecek bir operasyona lojistik destek sağlama sözü vermesine rağmen bu sözden dönmesi.

Ruanda soykırımının ardından 1994te Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi kuruldu. Davalar Mart 2014e kadar devam etti. Bu süre içerisinde 92 kişi sanık sıfatıyla mahkemeye çıkarıldı; bu kişilerin 49u suçlu bulunup cezalandırıldı; iki dava geri çekildi; on dava için ikisi ulusal mahkemeler görevlendirildi; iki kişi yargılandıkları süreçte hayatını kaybetti; 14 kişi, yapılan incelemelerin sonucunda suçsuz bulundu. 12 dava için temyiz süreci hâlen devam etmektedir.

Dava süresince bazı kilit isimler ve aldıkları cezalar şöyledir:

Jean-Paul Akayesu: Ruandalı eski belediye başkanı hakkında soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlar hakkında açılan dokuz dava sonunda müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Jean Kambanda: Soykırım esnasında başbakan olan Kambanda, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Böylelikle ilk kez bir hükûmet başkanı, soykırım suçundan suçlu bulundu.

T. Bagosora: Soykırım esnasında Ruanda ordusunda görevli bir subaydı. Soykırım eylemlerinde rol oynadığı için suçlu bulundu ve müebbet hapse mahkûm edildi. Daha sonra yapılan itirazlarla cezası otuz beş yıla çevrildi.